Mezhepler nasıl doğdu?
İslamın yaşanmasında yegane ölçü olan ve günümüze kadar bütün evliya, ulema, mü'minler tarafından kabul edilip, varlıkları olmazsa olmaz derecesinde gerekli görülen, ehlisünnet vel cemaat mezheblerine, (Maliki, Hanefi, Şafii, Hanbeli) varlık sebepleri hiç dikkate alınmadan, Hıristiyan Oryantalistlerin İslam'ı ortadan kaldırmak için ortaya attıkları tezlerin devamı ve savunuculuğu şeklinde gelişen 'mezhebsizlik' akımlarının bilhassa 20. yüzyılda tırmanışa geçmesiyle, gereksiz gözüyle bakılmakta, mü'minler, iman zaafiyetine uğratılarak, ibadet ve kulluk vadisinden uzaklaştırılmak istenmektedir.
MEZHEP NEDİR?
Mezheb, gidilen ve tutulan yol demektir. Daha başka bir ifade ile Allah'a (cc) kullukta, ibadetlerin şeklinde, uyulması gereken kurallar ve hükümlere ait ilmi ekollerdir. Mezhebler, fıkıh ilminin, uygulamadaki tezahürleridir. Fıkıh ilmi ise, İslam'ın üç temel ilmi olan, Akaid, Fıkıh, Ahlak ilimlerinden birisidir. Mezhebi yok saymak, Fıkıh ilmini yok saymak, fıkıh ilmini yok saymaksa İslam'ın temeli olan üç ilimden birini yok saymak demektir. Daha açıkçası İslam'ın üç ayağından birini yok ederek İslam'ı yıkmak demektir.
Bu yazımızda, fıkıh ilminin tarihi seyrini ve onun pratikteki tezahürleri olan mezheblerin doğuşunu öz olarak ele alcağız.
1-Hz. Peygamber (as) ve Fıkıh İlmi;
Kur'an-ı Kerim 23 yılda indi. Kur'an'da bütün hükümler detaylı olarak anlatılmadı. Pek çok ayet mücmel olarak geldi. Hadiseler meydana çıktıkça Hz. Peygamber (as) onları açıkladı.
"Biz sana Kur'an'ı indirdik.Ta ki insanlara, kendilerine indirilen şeyleri açıkça anlatasın" ( Nahl/44).
Hz. Peygamber (as), ayetleri açıklarken kendisine arz edilen hadiseler hakkında fetvasını da veriyordu. O'nun (as) vazifesi, sadece ayetleri tebliğ etmek değildi. Ayetleri açıklıyor, uyguluyor, Ashab-ı Kiram için görünen, canlı bir örnek oluyordu. O (as), canlı Kur'an'dı.
O'nun (as) sünnetleri üç kısma ayrılır.
1-Söz ile olanlar; Bunlar hadis-i şeriflerdir. O (as), çeşitli münasebetlerle bunları ifade buyurmuşlardır.
2-Fiili olanlar; Beş vakit namazın edası , rukünleri, haccın eda edilmesi gibi fiilen yaptıkları işlerdir.
3-Takriri sünnetler; Bazı Ashab-ı Kiramdan söz ve fiil ile, bir hal sadır olduğu zaman, Hz. Peygamber'in (as) sükut etmeleridir.
Allah (cc) pek çok ayette, Hz. Peygamber'e (as) itaat etmeyi emretmiş, O'na (as) itaati, kendine itaat olarak kabul etmiş, Mü'minlerin, bir meselede münazaa ettikleri zaman, onu , Allah'a (cc) ve Resulu'ne (as) arzetmelerini, Allah (cc) ve Resulu de (as) bir şey emredince, inananlara seçme hakkı bulunmadığını, Hz.Peygamber'in (as) vereceği hüküm ile tatmin olmayanın ve O'na (as) teslim olmayanın iman etmiş olamayacağını, ayet-i celilelerde ferman buyurmuşlardır.
"Allah'a (cc) ve Resulüne (as) itaat edin" (Enfal-46).
"Kim Resulullaha (as) itaat ederse, Allah'a (cc) itaat etmiş olur" (Nisa-80).
"Ey iman edenler! Allah'a (cc) ,Resulune (as) ve sizden olan emir sahiplerine (alimlere) itaat edin, bir şey hakkında münazaa ettiğiniz zaman, onu Allah'a (cc) ve Resulüne (as) arz edin" (Nisa-59).
"Resulullah'ın (as) size getirdiğini alın. Size yasak ettiğinden uzaklaşın" (Haşr-7).
"Allah (cc) ve Resulü (as) bir şeye hüküm verdikleri zaman ,inananlar için işlerinde bir seçim hakkı yoktur" (Ahzab-36).
Ashab-ı Kiram (ra) sözbirliği ettiler ki; Resulullah'ın (as) hayatında ve mematında, O'nun (as) sünnetine tabi olmak vacibdir. Resulullah'ın (as) hayatında, O'nun (as) hükümlerini geçerli kıldılar, emirlerine ve yasaklarına, helal ve haram kıldıklarına imtisal ettiler. O'na (as) vahyedilen Kur'an hükmü ile O'nun (as) kendi nefsinden sadır olan hükümlere tabi olmanın vacib oluşunda bir fark gözetmediler.
Çünkü O'nun kendi nefsinden sadır olan hükümler de vahyin bir başka çeşiti idi. Bunun için Ashabdan, Muaz b. Cebel (ra) şöyle buyurdu:
"Eğer Allah'ın (cc) kitabında bulamazsam, Resulullah'ın (as) sünnetine müracaat ederim".
Allah (cc), Kur'an'da pek çok farzı mücmel olarak yani açıklamadan bildirdi. Kur'an'da onun hükmü tafsilatı ile anlatılmadı. O işin yapılmasının şekli de bildirilmedi.
"Namazı ikame edin, zekatı verin" (Bakara-110).
"Oruç size farz kılındı" (Bakara-183).
"İnsanlar üzerine beytullahı hac etmek farz kılındı" (Al-i İmran-97).
Bu ayetler, namazın nasıl ikame edileceğini, zekatın nasıl verileceğini, hac ve orucun nasıl eda edileceğini beyan etmedi. Peygamber (as) Efendimiz bu mücmel ayetleri, sözlü ve fiili sünneti ile açıkladı. Çünkü Allah (cc) ,O'na (as) bu açıklama yetkisini bahşetmişti.
"Biz Sana Kur'an'ı indirdik.Ta ki insanlara, kendilerine indirilen şeyleri açıkça anlatasın" ( Nahl/44).
Kur'anı ve Sünneti anlama ve hüküm çıkarma yönünden;
Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Abdullah b. Mesud, Hz. Abdurrahman b. Avf, Hz. Ubey b. Ka'b, Hz. Muaz b.Cebel, Hz. Ammar b. Yasir, Hz. Huzeyfe b. Yeman, Hz. Zeyd b.Sabit, Hz. Ebu Derda, Hz. Ebu Musa el-Eşari, Hz. Selmanı Farisi Ashab-ı Kiramın önde gelenlerinden idiler. Bu zatlar, Hz. Peygamber (as) zamanında da fetva veriyorlardı.
Hz. Muaz'ı, Yemen'e gönderirken, Hz. Peygamber( as), O'na (ra) sordu:
"Kitapta ve sünnette bulamadığın bir şeye ne ile hükmedeceksin?"
Hz. Muaz, "Kendi ictihat ve kıyasımla!" diye cevap verince, Peygamber (as) memnun oldu ve Allah'a (cc) şükretti.
Ömer NECATİ
İslamın yaşanmasında yegane ölçü olan ve günümüze kadar bütün evliya, ulema, mü'minler tarafından kabul edilip, varlıkları olmazsa olmaz derecesinde gerekli görülen, ehlisünnet vel cemaat mezheblerine, (Maliki, Hanefi, Şafii, Hanbeli) varlık sebepleri hiç dikkate alınmadan, Hıristiyan Oryantalistlerin İslam'ı ortadan kaldırmak için ortaya attıkları tezlerin devamı ve savunuculuğu şeklinde gelişen 'mezhebsizlik' akımlarının bilhassa 20. yüzyılda tırmanışa geçmesiyle, gereksiz gözüyle bakılmakta, mü'minler, iman zaafiyetine uğratılarak, ibadet ve kulluk vadisinden uzaklaştırılmak istenmektedir.
MEZHEP NEDİR?
Mezheb, gidilen ve tutulan yol demektir. Daha başka bir ifade ile Allah'a (cc) kullukta, ibadetlerin şeklinde, uyulması gereken kurallar ve hükümlere ait ilmi ekollerdir. Mezhebler, fıkıh ilminin, uygulamadaki tezahürleridir. Fıkıh ilmi ise, İslam'ın üç temel ilmi olan, Akaid, Fıkıh, Ahlak ilimlerinden birisidir. Mezhebi yok saymak, Fıkıh ilmini yok saymak, fıkıh ilmini yok saymaksa İslam'ın temeli olan üç ilimden birini yok saymak demektir. Daha açıkçası İslam'ın üç ayağından birini yok ederek İslam'ı yıkmak demektir.
Bu yazımızda, fıkıh ilminin tarihi seyrini ve onun pratikteki tezahürleri olan mezheblerin doğuşunu öz olarak ele alcağız.
1-Hz. Peygamber (as) ve Fıkıh İlmi;
Kur'an-ı Kerim 23 yılda indi. Kur'an'da bütün hükümler detaylı olarak anlatılmadı. Pek çok ayet mücmel olarak geldi. Hadiseler meydana çıktıkça Hz. Peygamber (as) onları açıkladı.
"Biz sana Kur'an'ı indirdik.Ta ki insanlara, kendilerine indirilen şeyleri açıkça anlatasın" ( Nahl/44).
Hz. Peygamber (as), ayetleri açıklarken kendisine arz edilen hadiseler hakkında fetvasını da veriyordu. O'nun (as) vazifesi, sadece ayetleri tebliğ etmek değildi. Ayetleri açıklıyor, uyguluyor, Ashab-ı Kiram için görünen, canlı bir örnek oluyordu. O (as), canlı Kur'an'dı.
O'nun (as) sünnetleri üç kısma ayrılır.
1-Söz ile olanlar; Bunlar hadis-i şeriflerdir. O (as), çeşitli münasebetlerle bunları ifade buyurmuşlardır.
2-Fiili olanlar; Beş vakit namazın edası , rukünleri, haccın eda edilmesi gibi fiilen yaptıkları işlerdir.
3-Takriri sünnetler; Bazı Ashab-ı Kiramdan söz ve fiil ile, bir hal sadır olduğu zaman, Hz. Peygamber'in (as) sükut etmeleridir.
Allah (cc) pek çok ayette, Hz. Peygamber'e (as) itaat etmeyi emretmiş, O'na (as) itaati, kendine itaat olarak kabul etmiş, Mü'minlerin, bir meselede münazaa ettikleri zaman, onu , Allah'a (cc) ve Resulu'ne (as) arzetmelerini, Allah (cc) ve Resulu de (as) bir şey emredince, inananlara seçme hakkı bulunmadığını, Hz.Peygamber'in (as) vereceği hüküm ile tatmin olmayanın ve O'na (as) teslim olmayanın iman etmiş olamayacağını, ayet-i celilelerde ferman buyurmuşlardır.
"Allah'a (cc) ve Resulüne (as) itaat edin" (Enfal-46).
"Kim Resulullaha (as) itaat ederse, Allah'a (cc) itaat etmiş olur" (Nisa-80).
"Ey iman edenler! Allah'a (cc) ,Resulune (as) ve sizden olan emir sahiplerine (alimlere) itaat edin, bir şey hakkında münazaa ettiğiniz zaman, onu Allah'a (cc) ve Resulüne (as) arz edin" (Nisa-59).
"Resulullah'ın (as) size getirdiğini alın. Size yasak ettiğinden uzaklaşın" (Haşr-7).
"Allah (cc) ve Resulü (as) bir şeye hüküm verdikleri zaman ,inananlar için işlerinde bir seçim hakkı yoktur" (Ahzab-36).
Ashab-ı Kiram (ra) sözbirliği ettiler ki; Resulullah'ın (as) hayatında ve mematında, O'nun (as) sünnetine tabi olmak vacibdir. Resulullah'ın (as) hayatında, O'nun (as) hükümlerini geçerli kıldılar, emirlerine ve yasaklarına, helal ve haram kıldıklarına imtisal ettiler. O'na (as) vahyedilen Kur'an hükmü ile O'nun (as) kendi nefsinden sadır olan hükümlere tabi olmanın vacib oluşunda bir fark gözetmediler.
Çünkü O'nun kendi nefsinden sadır olan hükümler de vahyin bir başka çeşiti idi. Bunun için Ashabdan, Muaz b. Cebel (ra) şöyle buyurdu:
"Eğer Allah'ın (cc) kitabında bulamazsam, Resulullah'ın (as) sünnetine müracaat ederim".
Allah (cc), Kur'an'da pek çok farzı mücmel olarak yani açıklamadan bildirdi. Kur'an'da onun hükmü tafsilatı ile anlatılmadı. O işin yapılmasının şekli de bildirilmedi.
"Namazı ikame edin, zekatı verin" (Bakara-110).
"Oruç size farz kılındı" (Bakara-183).
"İnsanlar üzerine beytullahı hac etmek farz kılındı" (Al-i İmran-97).
Bu ayetler, namazın nasıl ikame edileceğini, zekatın nasıl verileceğini, hac ve orucun nasıl eda edileceğini beyan etmedi. Peygamber (as) Efendimiz bu mücmel ayetleri, sözlü ve fiili sünneti ile açıkladı. Çünkü Allah (cc) ,O'na (as) bu açıklama yetkisini bahşetmişti.
"Biz Sana Kur'an'ı indirdik.Ta ki insanlara, kendilerine indirilen şeyleri açıkça anlatasın" ( Nahl/44).
Kur'anı ve Sünneti anlama ve hüküm çıkarma yönünden;
Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Abdullah b. Mesud, Hz. Abdurrahman b. Avf, Hz. Ubey b. Ka'b, Hz. Muaz b.Cebel, Hz. Ammar b. Yasir, Hz. Huzeyfe b. Yeman, Hz. Zeyd b.Sabit, Hz. Ebu Derda, Hz. Ebu Musa el-Eşari, Hz. Selmanı Farisi Ashab-ı Kiramın önde gelenlerinden idiler. Bu zatlar, Hz. Peygamber (as) zamanında da fetva veriyorlardı.
Hz. Muaz'ı, Yemen'e gönderirken, Hz. Peygamber( as), O'na (ra) sordu:
"Kitapta ve sünnette bulamadığın bir şeye ne ile hükmedeceksin?"
Hz. Muaz, "Kendi ictihat ve kıyasımla!" diye cevap verince, Peygamber (as) memnun oldu ve Allah'a (cc) şükretti.
Ömer NECATİ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.