logo
29 MART 2024

Milletimizin direnciyle oynanıyor

25.03.2005 00:00:00
Çanakkale Savaşı ile Irak'ın işgali arasında benzerlik kuran BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Irak'taki Haçlı Savaşının devam ettiği süreçte Türk milletinin direncini oluşturan, can, mal, namus, vatan, din ve vicdan emniyetinin teminatı olmazsa olmaz kurumlara karşı bir refüze etme harekâtının bulunduğuna dikkat çekerek "Bu tür mayınları döşeyenler dün İngilizler, Batılılardı. Bugün ise onların yetiştirdiği taşeronlar bu işi yapıyor" dedi

BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Irak'ın işgal yıldönümü 19 Mart ile Çanakkale Savaşının yıldönümü 18 Mart'tan hareketle her iki olayın Türk milleti açısından nasıl değerlendirilmesi gerektiği hakkında Nihat Hekimoğlu'nun sorularını cevaplandırdı. Çanakkale Savaşının göğüsteki iman ve eldeki Kur'an ile zafere dönüştüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Baş, bu gerçeği gören, yaşayan Haçlıların günümüzde Türk milletinin göğsünden imanı, elinden Kur'an'ı alma projesini hayata geçirdiklerine ve bunun için de içte hacıefendi, hocaefendi kılığında ajanlar kullandıklarına işaret etti.

n Hocam, 19 Mart ABD'nin Irak'ı işgalinin yıldönümü idi, 18 Mart da Çanakkale Savaşının yıldönümü. Bu iki olaydan hareketle olaylara bakıldığında medeniyetlerin, kültürlerin, siyasetlerin barışması, buluşması mümkün müdür?

Prof. Dr. Haydar Baş- İnsanlık tarihine baktığımız zaman medeniyetlerin buluşması eğer birbirinden razı oldular, birbirine kanaat getirdiler ve de birbirinin üzerine çıkma gibi bir yarışma olmadı şeklinde bir sual tevcih ediyorsanız bu, tarihte hiç olmamış bir şeydir. İnsanlık tarihi, kültürler, medeniyetler ve siyasetler olarak zaten devletlerinin şahsında kümeleşmişlerdir. Yani milletler topluluğu biraraya gelmişlerdir. Ama sıradan biraraya gelmemişlerdir. Kültürleri, medeniyetleri, siyasetleri, örf ve adetleri, gelenekleri hemen hemen bir olan topluluklar devlet dediğimiz teşekkülü vücuda getirerek hayat şartlarını oluşturmuşlardır. Tabii o milleti vücuda getiren bireylerin aslında kendi arasında da bir takım insan olmasından kaynaklanan benlik iddiası vardır. "Benim dediğim doğrudur, benimki haktır" gibi benliğinden kaynaklanan iddiası vardır. İki, gerçekten o bir hak ve doğru bir davanın içindedir; ondan kaynaklanan bir iddiası vardır. Değil devletler, milletler, siyasetler, kültürler, medeniyetler arasındaki buluşma, bireyler arasındaki buluşma bile belki de zor ve imkansız kavramlar, ölçüler üzerine oturmuştur. İnsanlar arasında birlik, beraberlik olmamış mıdır? Olmuştur. Ama biri diğerini kabul ederek olmuştur. Mesela bir aile efradını düşünürseniz, ailenin fertleri arasında ciddi bir mutabakat vardır. Ana babaya karşı itaatta, hürmette, hizmette bunu görebilirsiniz. Bunu aynı şekilde teşmil edip komşular arasında da yaygınlaştırabilirsiniz. Onlar da birbirinin hak ve hukukunu çiğnemesin diye kendi değerleri ile başbaşa bırakılmamış hukuk denilen bir sahada herkes hakkına, hukukuna uysun diye kurallar ihdas edilmiştir. Bunu mahalleden, çevreye, cemiyete ve devlete çoğaltabilirsiniz. Kısaca temelden başlayarak genişlettiğimiz bu düşünce ufkunda değil bir ailenin bireyleri arasında itaat, hürmet, saygı, muhabbet beslemeden birbirini kabul etmek, medeniyetler, siyasetler, kültürler arasında da böyle bir kabul olmadan barış temin edeceksiniz, buluşacaksınız, bu hiç mümkün değildir. Bunu iddia eden insanları ıslah etmek için geçmişte olsa ve de iktidar olsa Merih'e tımarhane yapılır ve oraya gönderilirdi. Bu, insanlık mantığına, fıtratına ve de inanç kurallarına aykırı bir iddiadır çünkü.

Medeniyetler buluşması rüyadan ibarettir

İki husus vardır. Bir doğru vardır, bir yanlış vardır. Bir hak vardır, bir batıl vardır. Güzel vardır, çirkin vardır. Yani bu iki kavram arasındaki mücadele, yarış devam edecektir, etmemesi mümkün değildir. İki topluluk, iki kültür, iki medeniyet diye tasnif ettiğimiz odakların aynı zamanda birbirine karşı tehdit unsurları vardır. Sizin beni kabulünüzde benden emin olmanız lazım. Benim sizi kabulümde sizden emin olmam lazım. Medeniyetler arasındaki olay aynen böyledir. Birtakım tehdit diye kabul edilen unsurların birbirinden emin olmaları gerekiyor. Barış ne zaman olur? Bir tanesi üstün gelir, hakimiyetine alır, hayat bu şekilde devam eder. Diğeri ona itaat eder. Aynen aile kurumunda olduğu gibi... Bu düzenlemeyi siz ortaya koyup realist bir seviyeye kavuşturmadığınız müddetçe aradaki kavga, gürültü alabildiğine devam eder. Önüne geçmeniz hiç mümkün olmaz. O zaman medeniyetler buluşacaklar, anlaşma yapacaklar, ortak noktalarını birbirine verecekler, alacaklar; bu hususlar tamamen görülen rüyanın tabiri manasına gelebilir. Böyle bir şeyin olması hiç mümkün değil.

Dinlerarası Diyalogcular taşerondur

Son zamanlarda böyle bir iddia var mı? Var. Bu iddia sahipleri kimler? Bilhassa milletimizi içten çökertmek isteyen ve dışa karşı koruma gücünü zayıflatmaya matuf hareketleri ve niyetleri barındıran bireyler veya kurumlar bu işi düşünüyor. Veya harici güçlerin, Türkiye üzerinde hesabı olan güçlerin farkında olmaması mümkün değil, taşeronluğunu yapıyor. Onların Türkiye üzerinde hesabı var. Türk milletinin de direncinin olmaması lazım. Üzerindeki hesabın gerçekleşmesi için, Türk coğrafyasının, Türk milletinin üzerindeki hesabın gerçekleşmesi için Türk milletinin direncinin olmaması lazım, değerlerinin olmaması lazım. Eğer bu maddi ve manevi değerlerine sahip olma, aidiyet duygusu dediğimiz duygular hayatiyetini devam ettirirse, milletin ve devletin üzerinde hesabı olanlar rahatlıkla bu işi halledemezler. Onun için dikkat ederseniz dinlerarası diyalog davası aslında "bir insan şu dine girsin, hidayet bulsun" çalışması değildir. Bu projenin sahibi malum Vatikan'dır. Dünyayı hıristiyanlaştırmak projesidir. Onun için ona karşı çıkmayacaksın, onu inkar etmeyeceksin, kısaca o duygu ve düşünceye sahip olana karşı tepki koymayacaksın. Bunu da eğer bir millet kendisine dava ederse ki etmiştir, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi bu anlayışın bir devamıdır, bir ülkeye girildiği zaman askerine selam duracaksın, kucağında çiçekle onu karşılayacaksın düşüncesini yerleştirmek, kendi medeniyetini, kültürünü, siyasetini, gücünü o toplulukta hakim kılmaktır. Olayın özü de budur. Sen şimdi buna bedava asker olursun, paralı asker olursun, o senin vicdanına kalmış bir şey. O bakımdan Türkiye üzerinde özellikle hesabı olanlar bu konuda bizzat yabancı güçlerin adamları değil, ülkede yetiştirdikleri bizzat ajanlara bu vazifeyi gördürüyorlar. "Ama bu sakallı hacı efendi, hocaefendi. Nasıl olur?" Peygamberin karşısındakiler de sakallıydı. Dolayısıyla onu şekille tavsik etmek yerine taşıdığı misyonu koyacaksın. Bu milletin imanı var, bu milletin kültürü, medeniyeti, siyaseti var. Bu milletin benliği var. Bu benliği eğer sen savunmuyor, o medeniyeti eğer sen hepsinin üzerinde göremiyorsan sana da düşen uşaklık olur. İşte dinlerarası diyalog adı altında yapılan şeylerin tamamına uşaklık denir. Kendi varlığını izhardan, ispattan aciz olan, ödlek, korkak, insanlıktan uzak, hüdai nabit varlık denir.

n Peygamber Efendimize karşı gelenler Kâbe'nin hizmetkârı idi değil mi Hocam?

Prof. Dr. Haydar Baş- Mesela Ebu Leheb, Ebu Cehil, her ikisi de Beytullah'a en fazla hizmet eden insanlardı. Çevresini her sabah yıkayıp, temizleyenlerdi. Beytullah'ın anahtarını üzerlerinde taşıyanlardı. Yani burada "bu, şuna-buna yakındır" ölçü değildir. Eğer ölçü olsaydı şu anda o günden bu güne kadar bu insanlar Hz. Peygamber'in getirdiği dinin karşısında en azından olmazlardı.

Çanakkale'de çarpışan

iki medeniyettir

n Hocam 18 Mart, Çanakkale'nin yıldönümü. 19 Mart da Irak'ın işgalinin yıldönümü. İtilaf devletlerinin Çanakkale Boğazını geçerek Rusya'ya yardım etme planları vardı. İki sene önce de 19 Martta ABD Irak'ı işgal etti. Ardından Suriye ve İran'a karşı seslendirmeler var. Çanakkale zaferi ile sonuçlanan süreçle 19 Mart'ta Irak'ın işgal edilmesi süreci arasında bir paralellik düşünülebilir mi? Bu iki olayı nasıl değerlendirmek lazım?

Prof. Dr. Haydar Baş- Çanakkale'yi geçilmez yapan direniş belki de deniz savaşları içerisinde tarihin ender kaydettiği bir veya iki savaştan bir tanesidir. Ya ilki ya ikincisidir. Dünya böyle üçüncü bir savaşı kaydetmedi. Bizim meselemiz savaş nasıl oldu değildir. Ben sorunuzu ne ile ne mücadele etti manasında anladım. Malumunuz Osmanlı İmparatorluğu, Yavuz ve Midilli gemilerinin Sivastopol'u bombardıman etmesi sonucunda, Almanlar bu gemilere Osmanlı bayrağı çektiği için sonuçta Osmanlıyı harbin içine sokuyorlar. Bu savaş Kasım'da başlıyor. Mart'ta da Çanakkale mücadelesi oluyor. Çanakkale'ye gelen ordulara baktığımız zaman deniz kuvvetleri birçok ülkenin vücuda getirdiği bir donanma şeklinde kendini gösteriyor.

n Dünyanın en güçlü donanması olduğu söyleniyor.

Prof. Dr. Haydar Baş- Burada Osmanlıya, Türk milletine karşı, - her ne kadar Cihan Savaşı adı altında görünüm arzediyor ise de haddızatında buna bir- Haçlı Savaşı olarak bakmamız gerekiyor. Bu bir Haçlı donanmasıdır. İngiliz donanmasının şahsında ortaya çıkan bir Haçlı donanmasıdır. Taa Avustralya'dan Çanakkale'ye savaşmak için gelenler var. Hatta İslam dünyasından bile Osmanlıya karşı aldıkları askerler var. Orada çarpışan iki medeniyettir, iki kültürdür, iki siyasettir. Bu siyaset, bu kültür, bu medeniyet, Osmanlının şahsında galip geldi.

Irak'ın işgalinin

Çanakkale'den farkı yok

Şimdi Irak çıkarmasına baktığımız zaman Bush'un harekâta başladığı günlerde bir demeci vardır. "Bu bir Haçlı savaşıdır." 20 yıl sürebilecek bir haçlı savaşından bahisle Irak'ın işgalinin başladığını görüyoruz. Her ikisi de Haçlı dünyasının önce Müslüman Türk'e, saniyen de şu anda Müslüman Arap kardeşlerimize kininin tezahürüdür. Başka bir olay değildir. Bunun dışında teferruatta farklı sebepler olamaz mı? Elbette olur. Maddi çıkarlar söz konusu olamaz mı? Elbette olur. Ama meselenin nirengi noktası burada iki medeniyetin, iki kültürün, iki siyasetin çarpışmasıdır, çatışmasıdır. Çanakkale'de de bu olmuştur. Irak işgalinde de bu olmuştur. Bunun dışında bunu yorumlamak bana göre beyhude gayretten başka bir şey değildir.

Kaldı ki Irak bölgesinin işgali esnasında ABD'nin yetkili eşhasının Türk siyasileri ile yaptığı temaslarda Türkiye'nin de olurunu aldıktan sonra bu savaşa başlama durum olmuştur.

n Hatta Amerikalı yetkililer, "Türk siyasileri bu konuda bizi cesaretlendirdi", demişlerdir.

Prof. Dr. Haydar Baş- Tabii. "Biz bu konuda tedirgindik. Ama sayın Tayyip bey bizi cesaretlendirdi. Bundan sonra biz Irak'a çıkarma yapma konusunda karar verdik" diyorlar.

Yerli ajanlar kurumlarımıza

karşı oyun içinde

Burada önemli bir hususun da altını çizmemiz lazım. Irak işgalinde şu veya bu bahane ile Irak'a girilmiştir. İslam coğrafyasına bakıldığı zaman bu şekilde bir takım bahaneleri ihdas edip o coğrafyalara girmek gibi bir niyet ve maksadın olduğunu görüyoruz. Türkiye'de de uzun zamandan beri aynen Saddam mantığına oturtulmak istenen bir hadisenin olduğunu acizane bendeniz müşahade ediyorum. Hiç sebebi yokken, hiç gündem edilmesine imkan ve fırsat olmazken, hiç bir alamet olmazken kalkıyorlar, bize ait, milletin bekası için kurulmuş olan kurumların, milletin sıhhat ve selametini, can, mal, din ve namus emniyetini devam ettiren, bu hürriyetleri ona yaşatan kurum ve kuruluşların üzerinde birtakım şüpheci dedikodular, fitneler oluşturup onu adeta refüze etmek, devre dışı bırakmak gibi bir oyunun Türkiye'de sergilendiğini ve bu oyunun aktörlerinin belki başlangıçta yabancı güçler olduğunu söyleyebiliriz. Ama günümüze gelindiğinde bu güçlerin yerini yerli ajanların aldığını maalesef görüyoruz. Olayı isim isim ortaya koymuyorum. Arife tarif gerekmez. Bir kurumun üzerine gidiliyor. Bir kurum refüze edilmek isteniyor. Sanki Saddam ne ise o da burada budur mantığı verilmek suretiyle bu yapılıyor. Buradaki hedef kesinlikle hiç bir saf, temiz, berrak düşünce ve niyetle anlatılamaz. Türk milletinin, Türk devletinin, kamuoyununun tamamen kirletilmesine, yanıltılmasına, kandırılmasına ve büyük bir ihanet içerisine sokulmasına adım attıracak oluşları acizane görüyorum. Bunlar çok tehlikelidir. Aslında ülkelerin siyasi iradeleri bu tip hadiseleri taa baştan görerek engellemesi ve de bertaraf etmesi gerekirken bizde maalesef bugüne kadar ben şahsen bunu göremiyorum. Hatta onların yapıtaşlarının, yavaş yavaş bu yıkıcı, bölücü güç ve odakların yapıtaşlarının da hukuken alt yapısının sanki hazırlandığını müşahade etmiş gibi oluyorum. Bunu da gerekirse maddeleriyle, neyin ne olduğunu ispat ve izhar eden konularla izah edebiliriz. Ama ben genel olarak bunu böyle ifade ettikten sonra buradaki amaç Türk toplumunun direncini, can ve mal emniyetini, din ve vicdan emniyetini, ibadet hürriyetini devam ettiren, olmazsa olmaz o kurumunu halkının gözünde tamamen refüze edip müdafaasız haline getirmek, tehdit unsurlarına tamamen kapıları açmak ve kendisi için savunulma imkan ve fırsatı kalmayacak bir pozisyonda bu yüce milleti bırakmak gibi büyük bir ihaneti özellikle seziyor ve de görüyorum. Milletimizin ayık olması lazım. Milletimiz, "bunların doğruluk payı vardır, yoktur" diye kesinlikle bunları önüne getirmesin. Pisliğin azı da pisliktir. Dinde bir ölçü vardır. Gramı da necasettir, kilosu da necasettir. Bunu karşısına koyup o şekilde değerlendirmesi lazım. Böyle birtakım saf, masum düşünce ve duygu gibi kabul ettiğimiz yollarla bu nifak tohumları, mayın döşemeleri maalesef seriliyor. Bunu acizane görüyorum.

Bunu döşeyenler iki asır, bir buçuk asır evvel İngilizlerdi, Batılılardı. Dini, kültürü, medeniyeti bu milletten olmayanlardı. Şimdi onlar taşeronlar yetiştirdi. Bunlar bunu yapıyorlar. Milletimizin hassaten buna dikkat etmesi lazım. Durup dururken sen şimdi geliyorsun Trabzon Lisesinin etrafında 13 tane kilise evi açıyorsun. Etrafında dört tane cami var, 13 tane kilise evi var. Peki bunun manası nedir? Orada kaç tane hıristiyan var? Bir tane yok. Bugün varsa bunun da sorumlusu sensin. Bu şekilde başlayarak binlerce, 36-37 bin kilise evinin açılmasına zemin hazırlayarak adeta devletin bütün değerlerini çürümeye terk ediyorsun, hiç bunun masum bir tarafı yoktur. Milletimiz bunu böyle görsün. Buna "masum" dediği zaman bilsin ki Irak işgal edildiği zaman nasıl orada benim annem, ablam, kızkardeşim, kızım namusunu kaybetti ise biz de burada kaybederiz. Nasıl kundakta çocuktan evdeki ihtiyarına kadar can emniyetini kaybedip mahvoldu iseler, camilerde bile canlarını muhafaza edemediyseler yemin ediyorum ki burada da aynısı olur. Onun için milletimizin milli direncine sahip çıkması lazım. Milli değerlerine sahip çıkması lazım.

Patlamanın ardından yangın çıktı
Villanın bodrumunda ceset bulundu
AKP'li başkan 2 bin lira için halkı sıraya dizdi
Paralar seçimden sonra yatacak!
İsrail bu kez Suriye'ye saldırdı
38 kişi hayatını kaybetti
Seçil Erzan davasında önemli gelişme
Belgedeki imza sahte çıktı
Otomobilini park edip dilenmeye gitti
Yaşı daha da şaşırttı
Seçim zoruyla çevreci oldu
'Gündemimizde yok'
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler
Namazın hikmeti
2 suç örgütü lideri daha İstanbul'da yakalandı
Kırmızı bültenle aranıyorlardı
Müzakereler katliama zaman kazandırmak için
Takas önerisini Netanyahu reddetti
3 büyük takım taraftarı iftarda buluştu
'Futbol sahada, dostluk her yerde'
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
Patlamanın ardından yangın çıktı
Villanın bodrumunda ceset bulundu
AKP'li başkan 2 bin lira için halkı sıraya dizdi
Paralar seçimden sonra yatacak!
İsrail bu kez Suriye'ye saldırdı
38 kişi hayatını kaybetti
Seçil Erzan davasında önemli gelişme
Belgedeki imza sahte çıktı
Otomobilini park edip dilenmeye gitti
Yaşı daha da şaşırttı
Seçim zoruyla çevreci oldu
'Gündemimizde yok'
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler
Namazın hikmeti
2 suç örgütü lideri daha İstanbul'da yakalandı
Kırmızı bültenle aranıyorlardı
Müzakereler katliama zaman kazandırmak için
Takas önerisini Netanyahu reddetti
3 büyük takım taraftarı iftarda buluştu
'Futbol sahada, dostluk her yerde'
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!

AKP'li başkan, 2 bin lira yardım için halkı sıraya dizdi

Sancaktepe Belediye Başkanı ve başkan adayı Şeyma Döğücü, emeklilere market alışverişi için her ay 2 bin TL bütçe içeren 'Sancaktepe Emekli Kart' vaadinde bulundu. Kart için oluşturulacak isim listesine adını yazdırmak isteyen vatandaşlar izdiham yarattı.
29.03.2024 11:50:00
Haber Merkezi
AKP'li başkan, 2 bin lira yardım için halkı sıraya dizdi
AKP'li başkan, 2 bin lira yardım için halkı sıraya dizdi

Geçtiğimiz günlerde Sancaktepe'nin AK Partili Belediye Başkan Adayı Şeyma Dövücü, seçildiği takdirde her ay kadınlara yarım gram altın vereceğini ileri sürdü.

Dövücü, vaadini gerçekleştireceği takdirde bunun belediyeye maliyeti ortalama olarak aylık 56 milyon 250 bin lira, yıllık 675 milyon lira olacak. Başkan adayı Dövücü'nün vaadi tartışma konusu olurken Sancaktepe'den yeni görüntüler geldi.



İKİ BİN LİRALIK YARDIM KARTI

Sokakta isim almak için kurulan çadırın önünde onlarca insanın kuyruk oluşturduğu görüntülerde gerilimin yaşandığı görüldü.


"İNSANLARI ORADAN ORAYA KOŞTURUYORSUNUZ"

İBB Meclis üyesi İbrahim Özkan, görüntülere tepki gösteren isimlerden biri oldu. Sosyal medyadan paylaşım yapan Özkan, "Sancaktepe Belediyesi Emeklilere 2.000 TL lik yardım kartı vereceğim diye insanları oradan oraya koşturuyorsunuz. Mübarek ramazan ayında; Yazıktır, günahtır, ayıptır" ifadelerini kullandı.



'SONRA VERECEĞİZ' DEYİP İSİM ALDILAR

Gazeteci Şaban Sevinç de konuyla ilgili paylaşımda bulunurken, belediye çalışanlarının vaat edilen parayı vermek yerine, "Sonra vereceğiz" deyip isim aldıklarını belirtti.

Konuyla ilgili olarak, Sevinç, "İnsanlar belediyenin önüne koştu. Ancak parayı vermek yerine, sonra vereceğiz denilerek gelenlerin isimleri listeye yazıldı" dedi.

180 milyonluk sazan sarmalı operasyonu: 20 tutuklama

Mersin polisinin, bilinen alışveriş sitelerinin kopya linkini üreten, sahte hukuk bürolarından arama ve sazan sarmalı yöntemi ile dolandırıcılık yaparak 180 milyon lira haksız kazanç elde eden çeteyi çökertti, yakalanan şüphelilerden 20'si tutuklandı. 
29.03.2024 09:21:00 / Güncelleme: 29.03.2024 09:25:23
İhlas Haber Ajansı
180 milyonluk sazan sarmalı operasyonu: 20 tutuklama
180 milyonluk sazan sarmalı operasyonu: 20 tutuklama
Edinilen bilgiye göre, İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri, çeşitli yöntemlerle dolandırıcılık yapan şüphelilere yönelik çalışma gerçekleştirildi.

Polisin planlı çalışmasında Facebook Market Palace ve bilinen sitelerin sahte linkini üretmek sureti ile bungalov ev, elektrikli ev aletleri ilanları veren, sahte hukuk bürosundan uzlaştırmacı olarak arayarak para talep eden ve internet sitelerinden araç almak isteyen kişileri sazan sarmalı yöntemi ile organize bir şekilde dolandıran şüphelileri belirledi. Şüphelilerin bu yöntemle 180 milyon TL haksız kazanç elde ettiklerini tespit eden polis 4 gün öne Mersin merkezli 4 ilde eş zamanlı operasyon yaptı. Operasyonda aralarında suç örgütü liderinin de bulunduğu 36 şüpheli yakalandı. Şahısların ev, iş yeri ve araçlarında yapılan aramalarda ise 70 adet cep telefonu, 4 adet ruhsatsız silah, 1 adet para atma makinesi, farklı şahıslara ait 62 adet banka kartı ile 120 bin TL para ele geçirildi.

Gözaltına alınan 36 şüphelinin emniyette ifadeleri tamamlandı, adliyeye sevk edildi. Mahkemeye çıkartılan şüphelilerden 20'si tutuklandı, 10'u ev hapsi alırken, 6'sı ise adli kontrol şartı ile serbest kaldı.



Şüphelilerin paraları döviz ve altına çevirirken görüntüsü ortaya çıkmıştı

Polisin teknik takip çalışmasında şüphelilerin güven sağladıkları vatandaşlardan paraları aldıktan sonra döviz büroları ve sarraflara götürdükleri belirlenmişti. Nakit parayı altın ve dövize çevirdiği belirlenen şüphelilerin o anlara ait güvenlik kameralarına yansıyan görüntüleri de ortaya çıkmıştı.

Tutuklanan zanlıların ortaya çıkan görüntüsünde mağdurlardan dolandırıp nakit olarak getirdikleri yüklü miktardaki TL'yi altın ve dövize çevirdiği anlar yer almıştı.

Kırmızı bültenle aranan 2 suç örgütü lideri da İstanbul'da yakalandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya İnterpol kırmızı bülteniyle 'Yasa Dışı Örgüt Faaliyetleri ve Kaçakçılık' suçundan uluslararası seviyede aranan Talgat Baisaov ve 'Dolandırıcılık' suçundan uluslararası seviyede aranan Maxat Rakhishov'un İstanbul'da düzenlenen 'Mahzen-23' Operasyonuyla yakalandığını açıkladı.
29.03.2024 08:28:00
Haber Merkezi
Kırmızı bültenle aranan 2 suç örgütü lideri da İstanbul'da yakalandı
Kırmızı bültenle aranan 2 suç örgütü lideri da İstanbul'da yakalandı
Bakan Yerlikaya X hesabından yaptığı paylaşımda Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Başkanlığı koordinesinde; İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünce gerçekleştirilen 'MAHZEN-23' Operasyonu sonucu İnterpol kırmızı bülteniyle 'Yasa Dışı Örgüt Faaliyetleri ve Kaçakçılık' suçundan aranan Talgat Baisaov ve 'Dolandırıcılık' suçundan aranan Maxat Rakhishov'un yakalandığını duyurdu.

Kıskaç operasyonlarında 70 şüpheli yakalandı

Bakan Yerlikaya ayrıca, 20 ilde FETÖ'ye yönelik olarak son bir hafta içinde düzenlenen "KISKAÇ-11" operasyonlarında 70 şüphelinin yakalandığını duyurdu.


"FETÖ'cülere göz açtırmayacağız. Aziz milletimizin huzuru, birlik ve beraberliği için güvenlik güçlerimizin üstün gayretleriyle operasyonlarımız kararlılıkla devam edecek" diyen Yerlikaya, şu bilgileri paylaştı.

"Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığı, TEM Daire Başkanlığı, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Başkanlığı koordinesinde; İl Emniyet Müdürlükleri, TEM ve KOM Şube Müdürlüklerince yapılan çalışmalar sonucu; Aksaray, Bolu, Gaziantep, Sakarya, Muğla, Mersin, Manisa, İstanbul, Kayseri, Kars, Erzurum, İzmir, Elazığ, Adana, Uşak, Denizli, Sivas, Mardin, Edirne ve Bursa'da FETÖ'ye yönelik eş zamanlı olarak düzenlenen "KISKAÇ-11" operasyonlarında şüphelilerin:
  • Örgütün sözde "Emniyet Mahrem Yapılanması" içerisinde faaliyette bulundukları,
  • Örgütün kripto haberleşme programı "ByLock" kullanıcısı oldukları,
  • Ankesörlü telefonlarla iletişim kurdukları,
  • Örgütün "Gaybubet Evi" olarak adlandırdıkları hücre evlerinde barındıkları,
  • İfade ve teşhislerde adlarının geçtiği, FETÖ soruşturmaları kapsamında haklarında kesinleşmiş hapis cezası ile aranma kaydı bulunduğu tespit edildi.

Operasyonlar sonucu: Çok sayıda dijital materyale el konuldu."

Yerlikaya, operasyonlara katılan polisleri de tebrik etti.

Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu

Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği, CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında "Kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler' sözleri nedeniyle suç duyurusunda bulundu.
28.03.2024 16:32:00
İhlas Haber Ajansı
Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu
Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu
Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel'in bir mitingde 'Tayyip Bey çağırınca oraya dizilen kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler değil, dedesi Çanakkale'de kefensiz yatanlar kurtarır bu memleketi" ifadelerini kullanması üzerine hakkında suç duyurusunda bulundu.

Konuya ilişkin açıklamada bulunan Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği Başkanı Cafer Akın, 'CHP Genel Başkanı Özgür Özel haddini aşan açıklamalarda bulunmuştur. Bunun üzerine Kahramankazan 15 Temmuz Şehit Aileleri ve Gaziler Derneği olarak suç duyurusunda bulunacağız. CHP Genel Başkanı hadsiz Özgür Özel, 15 Temmuz darbe girişimine karşı koyan vatandaşlarımıza utanmadan, sıkılmadan 'zibidi' dedi. 'Tayyip Bey'in çağrısına oraya dizilen kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler değil, dedesi Çanakkale'de kefensiz yatanlar kurtarır bu memleketi' ifadesini kullandı. CHP, Mustafa Kemal Atatürk'ün kemiklerini sızlatmaya devam ediyor. Özgür Özel'i kınıyoruz. 15 Temmuz şehit ve gazilerine zibidi diyemezsin, haddini bil' diye konuştu.

'Fetullahçı teröristlere inanç grubu güzellemesi yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i kınıyoruz'

Özel'den özür beklediklerini söyleyen Akın, 'Aziz Türk milleti evlatları, söz konusu vatan olduğunda canlarından geçerek darbecileri ve darbeciliğe alkış tutanları durdurmuşlardır. 15 Temmuz'da devletinin çağrısıyla milletle kol kola şehadete yürüyerek tanklara siper olan aziz şehitlerimizin aileleriyle birlikte şehitlere 'zibidi' deme hadsizliğini gösteren Fetullahçı teröristlere inanç grubu güzellemesi yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i kınıyoruz. Her halükarda ülkeyi sizin kurtarmayacağınız kesin. Tankların arasından sıvışıp giderken, televizyon karşısında kahvenizi yudumlayarak izlediğiniz 15 Temmuz'da meydanlarda can veren, kan veren o 'zibidi' dediğiniz korkusuz kahramanlardan öğrenecek çok şeyiniz var. Asıl zibidi kim biliyor musunuz' O gece darbe oluyor diye alkış tutanlar, o gece kadeh kaldıranlar, o gece tankların arasından sıvışanlar, o geceden sonra darbecileri savunanlar, kahpe teröristlerle iş birliği içerisinde olanlar; millet siz siyasi malzeme yapın diye kurtarmadı bu vatanı. Ne Çanakkale'de kefensiz yatan atalarımız ne de 15 Temmuz'da karşı koyarken şehit olan yiğitlerimiz. Kahraman gazilerimiz, bu ülke için zerre faydası olmayanlar, ülke yönetimine talip olmaktan utanmıyorlar. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'den şehit ailelerimiz ve gazilerimizden acilen özür dilemesini bekliyor ve şiddetle kınıyoruz' dedi.

'Atatürk'ün kurduğu bir partide gazilere ve şehitlere bu söylem kabul edilemez niteliktedir'

Özel'in sözlerinin kabul edilemez olduğunu söyleyen Avukat Burakhan Çınar ise, 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve aziz milleti için bir an olsun gözünü kırpmadan şehit olan ve yine bu uğurda gazi olanlara CHP Genel Başkanı'nın TV kanallarında da görüleceği üzere açık bir şekilde 'zibidi' şeklindeki hakaretini derin bir üzüntü ile hep beraber izledik, takip ettik. DEM Parti ile kent uzantısı neticesinde PKK'lı kişileri ilçe yönetimlerine sokan bir partinin genel başkanının her mitingde, hatta kendi partisinin genel başkanlık seçimlerinde dahi Selahattin Demirtaş'a, Osman Kavala'ya selam gönderirken, gazi veya şehit gibi kelimelerin nasıl bir maneviyat oluşturduğunu anlaması bizler tarafından beklenemez. Türk Ceza Kanunu'nun belirli maddelerini ihlal etmesi ve gazilerimiz ile şehit ailelerimiz üzerinde nasıl bir etki uyandırdığı kamuoyunun takdirindedir. Bu nedenle Kahramankazan Cumhuriyet Başsavcılığımıza şikayetçi olmak için burada bulunuyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bir partide gazilere ve şehitlere bu söylem kabul edilemez niteliktedir. Bu nedenle de Özgür Özel'i kınıyoruz ve kendisinden şikayetçiyiz. Yüce Türk adaleti gereğini yapacaktır' ifadelerini kullandı.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.