Milletin bağrından koparıp, aşından ekmeğinden kesip, gece gündüz çalışıp çabalayıp, kapı kapı gezerek, oy toplayarak, dertlerine çare umutlarıyla meclise gönderdiği vekilleri nihayet çözümü buldular. Çözüm: Türkü söylemek!
Bu milletin geleneğinde vardır türkü söylemek. Nice aşıklar, şairler, edipler, hatipler çıkmıştır bu milletin bağrından. Dadaloğulları, Karacaoğlanlar, Yunuslar, Mevlanalar, Nabiler, Sümmaniler, Aşık Veyseller...
Onlar milletin dertlerini, idarecilere sazıyla, sözüyle, özüyle, nazıyla iletmişler. Çözüm için onları yönlendirmişler. Canlarını dişlerine takmışlar, dövülmüşler, sövülmüşler, işkence çekmişler, zindanlarda yatmışlar ama onlar, yılmadan milletin dertlerine tercüman olmuşlar.
Ülkemiz değişim sürecine girdi gireli "nice çamlar bardak oldu''. Kutsallarımız talan, şanlı tarihimiz yalan oldu. Diyalog adına cehennemlikler cennetlik, katolikler nikah şahidi oldu. Namertler mert, mertler namert oldu. Milletin dertlerine çare bulsun diye seçilen vekiller türkücü oldu. Türküler yanık gönüllerde ateş oldu. Ateşler mecliste "parlemento ateşi'' oldu. Kurdular koroyu başladılar türkü söylemeye: "Ne ağlarsın benim zülfü siyahım/Bu da gelir bu da geçer ağlama..."'
Açım, işsizim, evsizim, çaresizim diye kapılarını aşındıran millete, vekilleri artık türkülerle cevap verecek "Bu da gelir bu da geçer ağlama!"
Dış borç, iç borç artmış, kapkaçlar, cinayetler, soygunlar artmış, üretim durmuş, tüketim bitmiş, aldırma! Parlamento ateşi var: "Bu da gelir bu da geçer ağlama!"
Kıbrıs gitmiş, Ege tartışmaya açılmış, Ermeni toprak-tazminat talep etmiş, kiliseler, havralar açılmış, vatan evlatları din değiştirmiş, milli manevi değerler talan olmuş, aldırma. Parlemento ateşi var: "Bu da gelir bu da geçer ağlama!"
Eee vekiller, şimdi türkü sırası sizde, söyleyin bakalım, hem de doya doya, avazınız çıktığı kadar. Gün gelir sandık milletin önüne konunca, millet ateşini gönlünde yakar, korosunu kurar. Milletin ateşi türküyü öyle bir söyler ki. Hem de sizi sandığa göme göme, "Ne ağlarsın benim zülfü siyahım/Bu da gelir bu da geçer ağlama..."'
Görürsünüz o zaman parlamento ateşi mi, milletin ateşi mi daha yakıcıdır.
Gün ola harman ola, haydi uğurlar ola!..
MİSAFİR KALEM/ Uğur KEPEKÇİ
Bu milletin geleneğinde vardır türkü söylemek. Nice aşıklar, şairler, edipler, hatipler çıkmıştır bu milletin bağrından. Dadaloğulları, Karacaoğlanlar, Yunuslar, Mevlanalar, Nabiler, Sümmaniler, Aşık Veyseller...
Onlar milletin dertlerini, idarecilere sazıyla, sözüyle, özüyle, nazıyla iletmişler. Çözüm için onları yönlendirmişler. Canlarını dişlerine takmışlar, dövülmüşler, sövülmüşler, işkence çekmişler, zindanlarda yatmışlar ama onlar, yılmadan milletin dertlerine tercüman olmuşlar.
Ülkemiz değişim sürecine girdi gireli "nice çamlar bardak oldu''. Kutsallarımız talan, şanlı tarihimiz yalan oldu. Diyalog adına cehennemlikler cennetlik, katolikler nikah şahidi oldu. Namertler mert, mertler namert oldu. Milletin dertlerine çare bulsun diye seçilen vekiller türkücü oldu. Türküler yanık gönüllerde ateş oldu. Ateşler mecliste "parlemento ateşi'' oldu. Kurdular koroyu başladılar türkü söylemeye: "Ne ağlarsın benim zülfü siyahım/Bu da gelir bu da geçer ağlama..."'
Açım, işsizim, evsizim, çaresizim diye kapılarını aşındıran millete, vekilleri artık türkülerle cevap verecek "Bu da gelir bu da geçer ağlama!"
Dış borç, iç borç artmış, kapkaçlar, cinayetler, soygunlar artmış, üretim durmuş, tüketim bitmiş, aldırma! Parlamento ateşi var: "Bu da gelir bu da geçer ağlama!"
Kıbrıs gitmiş, Ege tartışmaya açılmış, Ermeni toprak-tazminat talep etmiş, kiliseler, havralar açılmış, vatan evlatları din değiştirmiş, milli manevi değerler talan olmuş, aldırma. Parlemento ateşi var: "Bu da gelir bu da geçer ağlama!"
Eee vekiller, şimdi türkü sırası sizde, söyleyin bakalım, hem de doya doya, avazınız çıktığı kadar. Gün gelir sandık milletin önüne konunca, millet ateşini gönlünde yakar, korosunu kurar. Milletin ateşi türküyü öyle bir söyler ki. Hem de sizi sandığa göme göme, "Ne ağlarsın benim zülfü siyahım/Bu da gelir bu da geçer ağlama..."'
Görürsünüz o zaman parlamento ateşi mi, milletin ateşi mi daha yakıcıdır.
Gün ola harman ola, haydi uğurlar ola!..
MİSAFİR KALEM/ Uğur KEPEKÇİ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012