Dikkat ediyorsanız Özkök'ün de, Hasan Cemal'in de anladıkları, fırsattan istifade şırınga etmeye çalıştıkları yeni milliyetçilik kavramının ortak noktaları IMF'siz bir dünyanın olmayacağı, onların dayattığı koşullara karşı çıkmanın çözüm olmadığı, bunun adının milliyetçilik olmadığı.
Evet parametre olarak MHP'nin milliyetçiliğini seçerseniz varılacak nokta bu olur ve eleştirilere mahkum olursunuz, çünkü "yığınakta hata" yapmışsınızdır.
Sorguladıkları milliyetçilik modeli de zaten, Derviş'le bilhassa Telekom konusunda çatışmaya giren MHP'lilerin milliyetçiliği.
Hem niyet mektubunu "içeriğini iyice okumadan" imzalayacaksınız, sonra dönüp bu mandacılık diye itiraz edeceksiniz, hem de o hükümette hala oturacaksınız...
Kimse kurusa bakmasın, ben hem Özkök ve Cemal'e katılmıyorum, hem de "öyle" milliyetçi değilim.
Çünkü benim anladığım milliyetçilik MHP'nin sergilemekte olduğu omurgasız milliyetçilik değil.
MHP'nin sergilediği bu milliyetçilikten yola çıkarsanız, tabii eleştirilecek çok şey oluyor.
Bakın onların 1930'larda kaldı dediği Atatürk, milliyetçiliği nasıl tarif ediyordu:
"Dünyanın bize hürmet etmesini istiyorsak, evvela biz kendimize, benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, bütün efal ve harekatımızla gösterelim. Bilelim ki milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin şikârıdır".
Benim anladığım milliyetçilik de her olayı önce "Türk'e faydası" ölçüsünde değerlendirir. Devletin niteliği, vatanın bölünmez bütünlüğü, bayrak, dil, milli marş, başşehir tartışılmaz...
O milliyetçilikte egemenlik milletindir ve kullanılması hiç bir surette hiç bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz, devredilemez. AB'ye, IMF'ye, Dünya Bankası'na veya Başkan V'inci Bush'a yahut Tony Blair'e...
Aslında Türkiye'nin içine zorla sokulduğu bu "aşırı hassas mozayiksel ortamda" kendimi tarif etmek için artık Türkçü kelimesini tercih ediyorum.
Çünkü 1) Milliyetçi kelimesinin içinde Kürt, Ermeni, Yahudi, Rum, Süryani milliyetçiliği de bulunabiliyor değil mi?
Türkçülük, ırkçılık olarak algılanmamalıdır. Kimsenin genleri ile ilgilenmiyor, kan örnekleri toplamıyorum. Sadece Türkleri, Atatürk'ün dediği gibi diğerlerinden fazla seviyorum, hepsi bu. Diğer etnik gruplara da "Türk Devletinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü" öngören anayasa maddesine saygılı oldukları sürece hiç bir şey demiyorum.
Fakat devleti ülkesi ve milleti ile bölmeye çalışan komşu veya uzak devletlere, onların maşa olarak kullandığı Kürtlere, Ermenilere, Rumlara, sair mikro milliyetlere karşı da kimse benden hoşgörü beklememelidir. Gözü kapalı onların "şikarı" olmaya hiç niyetim yok.
Ve 2) Milliyetçilik MHP'nin sergilediği "Tahkimi, IMF'yi imzala, Telekomu özelleştir, sonra bu mandacılıktır diye şikayet et" mantığı olarak algılanmakta ve kötü örnek olmaktadır.
Milliyetçilik "altın hisse" yutturmacası ile toplumu uyutup Telekom'u tezgaha getirmek de değildir. Farkında mısınız Dünya Bankası'nın Türkiye Temsilcisi Ajay Cihbber ile beraber Derviş aynı anda "Telekom hemen satılamaz, iki yılı bulur" demeye başladılar.
Peki ama o zaman aceleniz neydi, neden iki ayağımızı bir pabuca sığdırdınız?
Mümtaz Soysal bakın o çok meşhur "altın hisse" konusunda ne diyor: "Yeni dünya düzeni bu çeşit numaraları artık kolay kolay kabul etmiyor. Hisselerinin çoğunluğu kamuda kalan anonim şirketler kurabilirsiniz, nitekim Avrupa'da yüzlercesi var. Ama, bir işletmeyi hem sıradan bir anonim şirket gibi kuracaksınız, hem de küçücük bir hissesini "altın hisse" adıyla kamuda tutup onunla öbür hisse sahiplerinden daha ağır basacaksınız. Bu ne ticaret hukukunun temel ilkelerine uyar, ne de serbest ticaret ahlakına. Altın hisse, her ulusal çıkar için değil, olsa olsa, olağanüstü ulusal güvenlik için işler. Avrupa Komisyonu, kamu işletmelerini özelleştirirken bu yola başvuran İtalya, İspanya, Portekiz, Belçika, Fransa, İngiltere gibi ülkeler aleyhine Lüksemburg'daki Avrupa Adalet Divan'ında dava açtı ve İtalya aleyhindeki davayı kazandı bile. Türkiye için AB tam üyeliğini beklemeye de gerek yok. Dünya Ticaret Örgütü'nün tahkim komisyonu iş bitirebilir. Bir bakmışınız, Türk Telekom gitti gider. Anayasa değişikliğiyle uluslararası tahkimi kabul edip sonra da teneke değerindeki sözde altın hisseyle adam aldatmanın sonu budur."
Yani diyelim, Telekomu sattınız. Yabancı ortak altın hisse konusunda hakeme gitti, Tahkim Yasası var ya. DTÖ Tahkim Komisyonu daha önceki mahkeme kararlarını emsal gösterip iptal edecektir sizin altın hissenizi.
Şimdi anladınız mı daha güvenoyu almamış 57'inci hükümet zamanında ilk hazırlanan yasanın neden Tahkim Yasası olduğunu?
MHP Grubu, 130 milletvekili ile "iktidar olmanın" keyfi içinde daha neyin ne olduğunun farkına bile varmadan çıkarmıştı Tahkim Yasasını.
Bağımsız Türk Mahkemelerinin yargı yetkisini yabancıya devrediyorsunuz ve bunun adı milliyetçilik oluyor, öyle mi?
Ertuğrul Özkök ile Hasan Cemal bunu niye yazmıyorlar MHP'nin "sevap hanesine" de, hep suçluyorlar?
İkinci defa "hadi canım sizde!"
Kim üstüne alınırsa.
Evet parametre olarak MHP'nin milliyetçiliğini seçerseniz varılacak nokta bu olur ve eleştirilere mahkum olursunuz, çünkü "yığınakta hata" yapmışsınızdır.
Sorguladıkları milliyetçilik modeli de zaten, Derviş'le bilhassa Telekom konusunda çatışmaya giren MHP'lilerin milliyetçiliği.
Hem niyet mektubunu "içeriğini iyice okumadan" imzalayacaksınız, sonra dönüp bu mandacılık diye itiraz edeceksiniz, hem de o hükümette hala oturacaksınız...
Kimse kurusa bakmasın, ben hem Özkök ve Cemal'e katılmıyorum, hem de "öyle" milliyetçi değilim.
Çünkü benim anladığım milliyetçilik MHP'nin sergilemekte olduğu omurgasız milliyetçilik değil.
MHP'nin sergilediği bu milliyetçilikten yola çıkarsanız, tabii eleştirilecek çok şey oluyor.
Bakın onların 1930'larda kaldı dediği Atatürk, milliyetçiliği nasıl tarif ediyordu:
"Dünyanın bize hürmet etmesini istiyorsak, evvela biz kendimize, benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, bütün efal ve harekatımızla gösterelim. Bilelim ki milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin şikârıdır".
Benim anladığım milliyetçilik de her olayı önce "Türk'e faydası" ölçüsünde değerlendirir. Devletin niteliği, vatanın bölünmez bütünlüğü, bayrak, dil, milli marş, başşehir tartışılmaz...
O milliyetçilikte egemenlik milletindir ve kullanılması hiç bir surette hiç bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz, devredilemez. AB'ye, IMF'ye, Dünya Bankası'na veya Başkan V'inci Bush'a yahut Tony Blair'e...
Aslında Türkiye'nin içine zorla sokulduğu bu "aşırı hassas mozayiksel ortamda" kendimi tarif etmek için artık Türkçü kelimesini tercih ediyorum.
Çünkü 1) Milliyetçi kelimesinin içinde Kürt, Ermeni, Yahudi, Rum, Süryani milliyetçiliği de bulunabiliyor değil mi?
Türkçülük, ırkçılık olarak algılanmamalıdır. Kimsenin genleri ile ilgilenmiyor, kan örnekleri toplamıyorum. Sadece Türkleri, Atatürk'ün dediği gibi diğerlerinden fazla seviyorum, hepsi bu. Diğer etnik gruplara da "Türk Devletinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü" öngören anayasa maddesine saygılı oldukları sürece hiç bir şey demiyorum.
Fakat devleti ülkesi ve milleti ile bölmeye çalışan komşu veya uzak devletlere, onların maşa olarak kullandığı Kürtlere, Ermenilere, Rumlara, sair mikro milliyetlere karşı da kimse benden hoşgörü beklememelidir. Gözü kapalı onların "şikarı" olmaya hiç niyetim yok.
Ve 2) Milliyetçilik MHP'nin sergilediği "Tahkimi, IMF'yi imzala, Telekomu özelleştir, sonra bu mandacılıktır diye şikayet et" mantığı olarak algılanmakta ve kötü örnek olmaktadır.
Milliyetçilik "altın hisse" yutturmacası ile toplumu uyutup Telekom'u tezgaha getirmek de değildir. Farkında mısınız Dünya Bankası'nın Türkiye Temsilcisi Ajay Cihbber ile beraber Derviş aynı anda "Telekom hemen satılamaz, iki yılı bulur" demeye başladılar.
Peki ama o zaman aceleniz neydi, neden iki ayağımızı bir pabuca sığdırdınız?
Mümtaz Soysal bakın o çok meşhur "altın hisse" konusunda ne diyor: "Yeni dünya düzeni bu çeşit numaraları artık kolay kolay kabul etmiyor. Hisselerinin çoğunluğu kamuda kalan anonim şirketler kurabilirsiniz, nitekim Avrupa'da yüzlercesi var. Ama, bir işletmeyi hem sıradan bir anonim şirket gibi kuracaksınız, hem de küçücük bir hissesini "altın hisse" adıyla kamuda tutup onunla öbür hisse sahiplerinden daha ağır basacaksınız. Bu ne ticaret hukukunun temel ilkelerine uyar, ne de serbest ticaret ahlakına. Altın hisse, her ulusal çıkar için değil, olsa olsa, olağanüstü ulusal güvenlik için işler. Avrupa Komisyonu, kamu işletmelerini özelleştirirken bu yola başvuran İtalya, İspanya, Portekiz, Belçika, Fransa, İngiltere gibi ülkeler aleyhine Lüksemburg'daki Avrupa Adalet Divan'ında dava açtı ve İtalya aleyhindeki davayı kazandı bile. Türkiye için AB tam üyeliğini beklemeye de gerek yok. Dünya Ticaret Örgütü'nün tahkim komisyonu iş bitirebilir. Bir bakmışınız, Türk Telekom gitti gider. Anayasa değişikliğiyle uluslararası tahkimi kabul edip sonra da teneke değerindeki sözde altın hisseyle adam aldatmanın sonu budur."
Yani diyelim, Telekomu sattınız. Yabancı ortak altın hisse konusunda hakeme gitti, Tahkim Yasası var ya. DTÖ Tahkim Komisyonu daha önceki mahkeme kararlarını emsal gösterip iptal edecektir sizin altın hissenizi.
Şimdi anladınız mı daha güvenoyu almamış 57'inci hükümet zamanında ilk hazırlanan yasanın neden Tahkim Yasası olduğunu?
MHP Grubu, 130 milletvekili ile "iktidar olmanın" keyfi içinde daha neyin ne olduğunun farkına bile varmadan çıkarmıştı Tahkim Yasasını.
Bağımsız Türk Mahkemelerinin yargı yetkisini yabancıya devrediyorsunuz ve bunun adı milliyetçilik oluyor, öyle mi?
Ertuğrul Özkök ile Hasan Cemal bunu niye yazmıyorlar MHP'nin "sevap hanesine" de, hep suçluyorlar?
İkinci defa "hadi canım sizde!"
Kim üstüne alınırsa.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002