Isparta'da kurulu bulunan Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ekrem Sarıkçıoğlu, Avrupa Birliği sürecinde misyonerlik faaliyetlerinin daha sık yaşanacağı uyarısında bulundu.
Yazılı açıklama yapan Prof. Dr. Ekrem Sarıkçıoğlu, şunları kaydetti:
"Avrupa Birliği'ne yaklaşırken günümüzde misyonerlere daha sıkça rastlar olduk. Önümüzdeki yıllarda bunların sayıları ve etkilerinin daha da artacağına şüphe yok. Avrupa Birliği ülkelerinde çeşitli dinlerin ve mezheplerin reklamları ve propagandaları serbesttir. Mezhepler ve dinler rekabet halindedir. Kendilerine devlet müdahalesi olmaz. Nitekim bizim de Avrupa'nın çeşitli ülkelerine gönderdiğimiz din ataşeleri ve imamlarımız o ülkelerde hizmet görürler. Uluslararasız anlaşmalar gereği müdahale edilmez. Bu durumu Batılılar din hürriyeti içinde ele alırlar ve kendi güçlü misyoner teşkilatlarını başka ülkelerde önlerini açmak için kullanırlar. Yüzyıllardan beri dünyanın süper gücü olmaları ve misyonerliği sömürgecilik ve dünya politikalarının fedakar öncüleri olarak kullanmaları sebebiyle onlara siyasi ve maddi yardımlarda da bulunurlar. Hegemonyalarını kurmak istedikleri ülkelere önce misyonerlerini ve ilim adamlarını masum gerekçelerle gönderirler. Ardından da ihracatçı, ithalatçı, siyasi ortam hazırsa tabii orduları ve askerleri de."
Hedef Türkiye'yi ele geçirmek
Hindistan, Uzak Doğu ve Osmanlı'da bunun örneklerinin yaşandığını da ifade eden Sarıkçıoğlu, Fransa'nın misyonerleri ülkelerinin kültür hizmetlileri olarak değerlendirdiğini belirtti.
Misyonerlerin Anadolu, özellikle Isparta bölgesi üzerinde durduğuna da işaret eden Sarıkçıoğlu, açıklamasında "Eski adı Psidia bölgesi, Hıristiyanlığın önemli din adamlarından Aziz Paulus'un ilk misyon alanıdır. Çalışmasına Isparta Yalvaç'tan başlamış, daha sonra iç ve Batı Anadolu'ya yönelmiştir. Misyonerler için İslamlaşan eski bölgelerin tekrar kazanılması, bir cihat ve namus meselesidir. Paulus'un bir çeşit sünnetidir" ifadelerine de yer verdi.
Yazılı açıklama yapan Prof. Dr. Ekrem Sarıkçıoğlu, şunları kaydetti:
"Avrupa Birliği'ne yaklaşırken günümüzde misyonerlere daha sıkça rastlar olduk. Önümüzdeki yıllarda bunların sayıları ve etkilerinin daha da artacağına şüphe yok. Avrupa Birliği ülkelerinde çeşitli dinlerin ve mezheplerin reklamları ve propagandaları serbesttir. Mezhepler ve dinler rekabet halindedir. Kendilerine devlet müdahalesi olmaz. Nitekim bizim de Avrupa'nın çeşitli ülkelerine gönderdiğimiz din ataşeleri ve imamlarımız o ülkelerde hizmet görürler. Uluslararasız anlaşmalar gereği müdahale edilmez. Bu durumu Batılılar din hürriyeti içinde ele alırlar ve kendi güçlü misyoner teşkilatlarını başka ülkelerde önlerini açmak için kullanırlar. Yüzyıllardan beri dünyanın süper gücü olmaları ve misyonerliği sömürgecilik ve dünya politikalarının fedakar öncüleri olarak kullanmaları sebebiyle onlara siyasi ve maddi yardımlarda da bulunurlar. Hegemonyalarını kurmak istedikleri ülkelere önce misyonerlerini ve ilim adamlarını masum gerekçelerle gönderirler. Ardından da ihracatçı, ithalatçı, siyasi ortam hazırsa tabii orduları ve askerleri de."
Hedef Türkiye'yi ele geçirmek
Hindistan, Uzak Doğu ve Osmanlı'da bunun örneklerinin yaşandığını da ifade eden Sarıkçıoğlu, Fransa'nın misyonerleri ülkelerinin kültür hizmetlileri olarak değerlendirdiğini belirtti.
Misyonerlerin Anadolu, özellikle Isparta bölgesi üzerinde durduğuna da işaret eden Sarıkçıoğlu, açıklamasında "Eski adı Psidia bölgesi, Hıristiyanlığın önemli din adamlarından Aziz Paulus'un ilk misyon alanıdır. Çalışmasına Isparta Yalvaç'tan başlamış, daha sonra iç ve Batı Anadolu'ya yönelmiştir. Misyonerler için İslamlaşan eski bölgelerin tekrar kazanılması, bir cihat ve namus meselesidir. Paulus'un bir çeşit sünnetidir" ifadelerine de yer verdi.