Türkiye, geçmişte olduğu gibi, bugün de müttefiklerinin ihaneti ile karşı karşıyadır. Bunu görüp ses çıkarmamanın, hiçbir şey olmamışçasına hareket etmenin izahı yapılamaz. Çünkü ihaneti görmezden gelmek ve gizlemek de ihanet sayılır. O bakımdan başta ABD olmak üzere, tüm Batılı müttefiklerin Türkiye'ye ihanet ettiklerini, artık yüksek sesle içte ve dışta haykırmak zorundayız.
ABD'nin son ihanet delillerinden biri PYD'yi terör örgütü kabul etmemesi, ona açıktan silâh vermesi ve siyasi destek sağlamasıdır. Bir diğeri de ABD Başkanı Obama'nın özel temsilcisi Brett McGurk'un, PKK'lı Polat Can ile fotoğraf çektirmesi ve bunun sosyal medyada paylaşılmasıdır.
Bu deliller, ihanetin yanında, Türkiye'nin terörle mücadeleden öte, büyük güçlerle savaştığının da ispatıdır. Bunu böyle görmemek ve ona göre politika oluşturmamak, intiharı benimsemektir.
Terörle mücadele ne kadar zor ve can yakıcı olsa da, ülkeler arasındaki savaştan daha kötü değildir. Maalesef ABD, terörle hizaya getiremediği Türkiye'yi, şimdi ülkeler arası bir savaşın içine itmeye uğraşmaktadır. Türkiye'yi, Rusya ve İran ile savaştırmak için her türlü hile ve oyuna başvuran ABD, müttefik görünmekten de geri durmuyor.
Türkiye, Rusya ve İran, tarihi tecrübe ve birikime sahip, büyük devlet bakiyesi ülkelerdir. Onun için kendilerinden ABD'nin tuzağına düşmemeleri beklenir. Rusya, Afganistan, İran da Irak savaşını ve ABD'nin oyununa gelmenin ağır bedelini daima hatırlamalıdır.
Bu tehlikeli gidişatı gören Rus askeri uzman Alexander Golz, "Rusya ve Türkiye, bugün savaşın eşiğindedir" diyor ve ekliyor: "Ancak gerilimin boyutlarının daha da tırmanmasıyla birlikte ihtilâfın yerel düzeyde sınırlı kalmaktan çıkmasından endişe duyuyorum." Golz, çok önemli bir tespitte bulunuyor.
Gerçekten de savaşlar, yangın gibi bir kıvılcımla çıkar, ama nereye sıçrayacağı hiç belli olmaz. Örnek Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarıdır. Bu savaşların, tüm dünyaya yayılacağını, ne onu çıkaranlar, ne de herhangi biri öngörmüştür. Daha yerinde bir deyişle, savaş çıkarmak kolay, fakat onu durdurmak zor, bazı durumlarda da imkânsızdır. O nedenle savaştan kaçmak ve her zaman barışı tercih etmek, en doğru yoldur.
Tarihe baktığımız zaman birçok savaşların devlet adamlarının kararlarından çıktığını görürüz. Bu demektir ki, birçok savaşı önlemek mümkündür. Bir başka deyişle, kaçınılmaz savaşlar çok nadirdir. Basiretli devlet adamları, her halükârda barıştan yana olur ve her zaman da hayırla anılırlar.
Sözde müttefikimiz olan ABD'nin, bölgemize yönelik amacı açık ve bellidir: ABD, İslâm coğrafyasında devlet değil, devletimsi kurumlar amaçlıyor. Onun için Türkiye ile sahte ve ikiyüzlü ilişki kuruyor, öte yandan Türkiye'ye düşmanlık yapan terör örgütlerine gayet samimi davranıyor. Türkiye, bu ihanete prim vermemeli, "inceldiği yerden kırılsın" diyerek, ABD ile ilişkileri gözden geçirmeli ve gerekirse askıya almalıdır.
ABD'li bazı bilim adamları bile, böyle bir politikanın sürdürülemez olduğunu ifade ediyorlar. Diyorlar ki: "Ortadoğu'da ABD ile Türkiye'nin çıkarları çelişmektedir." Öyleyse, Ortadoğu'da ABD ile orak politika izlemek, kendi kendimizi aldatmak ve cellâdımıza ip vermek demektir.
ABD'nin son ihanet delillerinden biri PYD'yi terör örgütü kabul etmemesi, ona açıktan silâh vermesi ve siyasi destek sağlamasıdır. Bir diğeri de ABD Başkanı Obama'nın özel temsilcisi Brett McGurk'un, PKK'lı Polat Can ile fotoğraf çektirmesi ve bunun sosyal medyada paylaşılmasıdır.
Bu deliller, ihanetin yanında, Türkiye'nin terörle mücadeleden öte, büyük güçlerle savaştığının da ispatıdır. Bunu böyle görmemek ve ona göre politika oluşturmamak, intiharı benimsemektir.
Terörle mücadele ne kadar zor ve can yakıcı olsa da, ülkeler arasındaki savaştan daha kötü değildir. Maalesef ABD, terörle hizaya getiremediği Türkiye'yi, şimdi ülkeler arası bir savaşın içine itmeye uğraşmaktadır. Türkiye'yi, Rusya ve İran ile savaştırmak için her türlü hile ve oyuna başvuran ABD, müttefik görünmekten de geri durmuyor.
Türkiye, Rusya ve İran, tarihi tecrübe ve birikime sahip, büyük devlet bakiyesi ülkelerdir. Onun için kendilerinden ABD'nin tuzağına düşmemeleri beklenir. Rusya, Afganistan, İran da Irak savaşını ve ABD'nin oyununa gelmenin ağır bedelini daima hatırlamalıdır.
Bu tehlikeli gidişatı gören Rus askeri uzman Alexander Golz, "Rusya ve Türkiye, bugün savaşın eşiğindedir" diyor ve ekliyor: "Ancak gerilimin boyutlarının daha da tırmanmasıyla birlikte ihtilâfın yerel düzeyde sınırlı kalmaktan çıkmasından endişe duyuyorum." Golz, çok önemli bir tespitte bulunuyor.
Gerçekten de savaşlar, yangın gibi bir kıvılcımla çıkar, ama nereye sıçrayacağı hiç belli olmaz. Örnek Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarıdır. Bu savaşların, tüm dünyaya yayılacağını, ne onu çıkaranlar, ne de herhangi biri öngörmüştür. Daha yerinde bir deyişle, savaş çıkarmak kolay, fakat onu durdurmak zor, bazı durumlarda da imkânsızdır. O nedenle savaştan kaçmak ve her zaman barışı tercih etmek, en doğru yoldur.
Tarihe baktığımız zaman birçok savaşların devlet adamlarının kararlarından çıktığını görürüz. Bu demektir ki, birçok savaşı önlemek mümkündür. Bir başka deyişle, kaçınılmaz savaşlar çok nadirdir. Basiretli devlet adamları, her halükârda barıştan yana olur ve her zaman da hayırla anılırlar.
Sözde müttefikimiz olan ABD'nin, bölgemize yönelik amacı açık ve bellidir: ABD, İslâm coğrafyasında devlet değil, devletimsi kurumlar amaçlıyor. Onun için Türkiye ile sahte ve ikiyüzlü ilişki kuruyor, öte yandan Türkiye'ye düşmanlık yapan terör örgütlerine gayet samimi davranıyor. Türkiye, bu ihanete prim vermemeli, "inceldiği yerden kırılsın" diyerek, ABD ile ilişkileri gözden geçirmeli ve gerekirse askıya almalıdır.
ABD'li bazı bilim adamları bile, böyle bir politikanın sürdürülemez olduğunu ifade ediyorlar. Diyorlar ki: "Ortadoğu'da ABD ile Türkiye'nin çıkarları çelişmektedir." Öyleyse, Ortadoğu'da ABD ile orak politika izlemek, kendi kendimizi aldatmak ve cellâdımıza ip vermek demektir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018