Oturdukları yerden, adeta Allah'a talimat verir gibi; Allah'ım şunu şöyle yap, İsrail'i kahreyle, Filistin'e yardım eyle, Amerikan uçak gemisi batır... gibi dua diye yaptıkları paylaşımları görünce, bu âyet hep aklıma gelir.
"İsrâiloğulları, "Ey Mûsâ! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!" dediler" (Maide, 24).
Tabii ki Müslüman dua yapacak.
Ama önce kul olarak yapabildiklerini, yapmaya gücünün yettiği, güç getirdiği vazifeyi/vazifeleri yapar, sonra da ellerini açıp;
Ey Rabbim. Ben, muktedir olduğum, gücümün yettiği ne varsa yaptım, yerine getirdim.
Ey Rabbim! Bundan sonrası banim takadimin fevkindedir. Bu noktadan sonra, sadece duaya gücüm yetiyor.
Ey Rabbim! Bundan sonrasını Senin sonsuz kudretine havale ediyorum. Duamı kabul.
İmdata Sen yetiş ey Rabbim.
Bunun İslam tarihinde canlı misali de var; Resulullah efendimiz (saa) ve Bedir savaşı.
O'nun duasının kabulü bizimle kıyas bile olmaz.
Medine'de oturup; Ey Rabbim, Ey Rabbim diye dua etmedi O.
Bedir'e kadar gitti.
Ordusunu istihkam etti.
Gerekli olan ne ise onları gerektiği gibi uyguladı, sonra da çadırına çekilip, omuzundan ridası düşecek bir yakarışla Rabbine yakardı, yalvardı:
"Allahım, şu bir avuç Müslüman ölürse yeryüzünde sana ibadet edecek kimse kalmaz."
Ve mutlaka, bize kadar ulaşmamış başka duaları da vardır O'nun.
Günümüz müslümanı, bir manada katkısının olduğu bir musibetin bu seferde kalkması için dua ediyor.
İşin bir tuhaf yanı da bu.
Son olaylardan yola çıkarak ifade edeyim.
Suriye'deki iç isyanlar, bir başka ifadeyle Suriye'nin işgali.
Ondan önce Irak savaşı.
Libya'nın içine düşürüldüğü durum.
Suriye'den başlayalım.
Bir devletin, yani Suriye'nin bir proje sonucunda topraklarının bir kısmı Haçlılar tarafından işgale uğruyor.
Bugün güya İsrail'e lanet okuyanlar, o günlerde de Suriye'in işgali ve Esed'in helaki için aynı ellerini semaya açıp dua .
İsrail halkı de dualarına "amen" diyordu.
Çünkü İsrail için en büyük tehditlerden biri sorunsuz Suriye devleti idi.
Aynı zamanda Filistin halkı için eden büyük güvence.
Şu hadis-i şerifi bir yere not etsin herkes, ama özellikle duahanlar.
Hazreti Huzeyfe (Ra) anlattı: Rasûlu Ekrem (saa) şöyle buyurdular: «Nefsim (canım) elinde olan Allah'a yemin olsun ki; ya iyiliği emreder kötülükten sakındırırsınız (yani, emr bi'l maruf, nehy ani'l münker yaparsınız) ya da Allah üzerinize öyle bir bela gönderir de sonra Allah'a dua edersiniz de duanız kabul edilmez.»
Anladınız mı duahanlar?
Siz, yetmezmiş gibi bir de tam tersini yaptınız.
Şöyle ki;
İyiliği/marufu (yani, Allah'ın rızasına uygun olanı) emredep kötülükten/münkerden (Allah'ın asla razı olmadığından) sakındırmak yerine, Allah'ın asla razı olmadığını/münkeri emrettiniz, yaydınız; marufu da ifsat ettiniz, tersyüz ettiniz.
Şimdi de -tabiri caizse- utanmadan dua seansları yapmaya kalkışıyorsunuz.
Yüce Allah kullarına şöyle emreder:
-Ey iman edenler! Eğer benim yolumda cihad etmek ve hoşnutluğumu kazanmak üzere yola çıkmışsanız, benim de düşmanım sizin de düşmanınız olan kimseleri kendilerine sevgi göstererek dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkâr etmektedirler; üstelik Rabbiniz Allah'a iman ettiniz diye peygamberi ve sizi (yurdunuzdan) çıkarıyorlar. Ben sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da bildiğim halde onlara gizliden gizliye sevgi besliyorsunuz. İçinizden kim bunu yaparsa bilsin ki doğru yoldan sapmıştır.
-Onlar sizi bir yakalasalar size düşmanca davranırlar, elleriyle ve dilleriyle size kötülük etmeye çalışırlar ve isterler ki sizler de hakkı inkâr edesiniz.
-Kıyamet gününde yakınlarınız da çocuklarınız da size asla fayda vermeyecek. Allah aranızda hükmünü verecek. Yapıp ettiklerinizi Allah görmektedir." (Mümtehine, 1-3).
Ayette geçen "Allah'ın düşmanları" dinî düşmanlar; "sizin düşmanlarınız" da millî düşmanlar, yanı vatan düşmanları değil mi?
Ayette geçen "yurdumuzdan çıkarmak" ifadesinden bundan başka ne anlaşılır?
Bir milletin iki ana değeri var derdi her fırsatta merhum Haydar Hocam;
Dinî ve millî değerler.
Bunlar birbirinin mütemmimi, tamamlayıcısıdır.
Birini kaybeden, umursamayan diğerinin kıymetini bilmemez.
Önce dinî hassasiyeti kaybetti toplum, sonra millî hassasiyet buharlaştı.
"Vatan sevgisi imandandır" sözü hadistir.
Ne çok sağlam olup olmadığını tartışmaya açtılar.
Medine'ye hicret etmeye ne gerek vardı, din vatansız yaşanıyor idiyse.
Dönüp Mekke'yi fethetmek şart mıydı?
Çekil Hıra'ya yaşa dinini.
Ha, cihad denince, kılıç kalkan at pusat aklınıza gelmesin.
İslam dünyasında istismara uğrayan kavramlardan biridir "cihad" tıpkı "şehadet" gibi.
İslam'ın bir rüknü olan cihadın en yücesi; batıla/haksızlığa saplanmış yöneticiye adaleti hatırlatmaktır buyurur rahmet ve şefaat Nebî'si.
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024