Milletimizin milli, dini, kültürel ve ahlaki yapılarını, değerlerini geçmişten günümüze karşılaştırma yaparak değerlendirdiğimizde ortaya çok vahim bir tablo çıkıyor. Bu tablodan elde ettiğimiz sonuç, özetle değerlerimizin çok keskin değişikliklere uğradığı, geçmişimizle günümüzün fikir ve değer yapıları arasında derin bir uçurum olduğudur. Öz değerlerimiz bir bir kaybedilirken, boşluklarımız da yabancı değerlerle doluyor. Hatta toplumun algısının, düşünce yapısının, beğenilerinin değiştiği ya da değiştirildiği; ekonomik, siyasi, sosyal tercihlerinden, kılık kıyafetinden tutun, dinlediği müziğe kadar gözle görülür bir şekilde değişime uğradığı aşikâr. Dahası bazı konularda değişimlerimiz öyle inanılmaz hızda oluyor ki, 10-15 sene önce komaya giren bir adam bugün uyansa; memleketin haline, milletin olaylara verdiği tepkilere bakıp şoka girer.Neden mi? Birkaç örnekle ortaya koyalım. Milliyetçilik duygularımızın köreltilmesine an be an şahitlik ediyoruz. Teröre kurban verdiğimiz sivil ya da asker şehitlerimize maalesef eskisi gibi üzülmüyor, eskiden verdiğimiz tepkileri vermiyoruz. Hatırlamakta fayda var; 2007 yılında 12 şehit verdiğimiz, 10 askerimizin de esir alındığı Dağlıca baskını sonrasında yer yerinden oynamıştı. Teröre, terörü besleyenlere lanet edilmiş, binlerce sivil vatandaş yeniden askere alınmak isteğiyle TSK'ya dilekçeler yazmıştı. Bugün aynı örgüt; öğretmen, memur kaçırmakta, yol kesip haraç kesmekte, kan dökmekte ve yine şehit haberleri gelmekte. O tarihte böyle tepki veren vatandaş, bugün hepsini sineye çekmiş gibi tepkisiz. ABD ve İsaril'le yaşanan uluslararası bir kriz olan çuval olayı, Mavi Marmara vs. gibi olaylara da halktan yeterli tepki yok, nabız yok.Diğer yandan, Dinlerarası Diyalog tuzağı, Medeniyetler İttifakı projeleri, din kültürü ders kitapları, yazılı ve görsel basının sözde hocaları, dini değerlerin tahribi amacını güderek milletin dini inançlarının da içini boşalttılar. Balıktan kurban olur mu, oruçluyken su içilir mi, yabancı gelin-damat alınır mı gibi dinimizde yeri bulunmayan saçma sapan fikirleri gündem edip milletin nabzını ölçtüler. Önceleri bir iki tepki veren olsa da insanımız en sonunda "Olur mu, olmaz mı" derken sanki bir anda uyuşturulmuş gibi bu sözde hocalara tâbi olmaya ve hatta -haşa- kendi inanç sistemini oluşturmaya, "Ben böyle inanıyorum, kime ne?" diyerek dini değerlerinden de uzaklaşmaya başladı. Dini elden, imanı kalbinden gidiyor; haberi yok. Tepki yok, nabız yok.Diğer yandan dinimizde, kültürümüzde, ahlaki yapımızda ve bir zamanlar da kanunla yasak olan zina yani gayrimeşru çocuk yapmak ya da eşini aldatmak şu an topluma normal gelmekte ve aşk, bu yanlışların üzerine örtülerek bu yanlışlar sevimli gösterilmeye çalışılmakta. Artık bu tip haberlere toplumdan tepki yok, hatta haber değeri bile yok.Toplumdaki değişimlerden birkaç örnek ortaya koyduk. Öyleyse şimdi şu soruları sormanın ve cevaplamanın zamanıdır: "Bize, yani yüce Türk milletine ne oldu da böyle bir değerler değişimi yahut yozlaşması geçirdik?" "Nasıl tepkisizleştik ya da tepkisizleştirildik?" Bu soruların cevabı; algı yönetimi, sosyoloji ve toplum mühendisliği terimlerinde gizli. Bu terimlerin adlarından da anlaşıldığı üzere bir toplumu değiştirmek, istenilen doğrultuda hareket etmesini sağlamak ve algılarını yönlendirmek için kullanılan stratejiler bütünü. Bu planlı hareketler sebebiyle ülkemizde toplumsal değişimler öylesine hızlı ve sinsice ilerletiliyor ki millet değişimin farkına varmadan tepkisiz hale geliyor, getiriliyor. Bizi biz yapan, yenilmez güç kılan, bir ve beraber olmamızı sağlayan değerlere yapılan bu sistematik saldırılarla bir milletin kimliği, inancı, tepkileri ve algısı değiştiriliyor. Mesela verdiğimiz örnekte 8 yılda değişen nedir ki milletimiz terör karşısında sus pus oldu? Birinci etken, "açılım" adı altında yapılan müzakereler sonucu, örgüt artık terör örgütü vasfından arındırıldı, aklandı. Eylemlerini haberlerde "marjinal gruplar" ya da "provokatörler" diye veriyorlar. Bu sırada millet "terör bitti" diye düşünüyor çünkü artık PKK, terör örgütü ismiyle anılmıyor. İkincisi, çeşitli oyunlarla milletin TSK'ya olan güven ve sadakati derinden sarsılmaya çalışıldı. Millet, terör örgütü karşısında kahraman Türk askerini büyük ölçüde desteklemekten çekinir hale getirildi. Toplumumuzdaki bu nabız vermeme durumu tamamen algı yönetimiyle ulaşılmış bir sonuçtur.Algı yönetimi ve toplum mühendisliği üzerine söyleyecek daha çok cümlem, daha çok tespitim var. Yani bu stratejilerin, planların kim veya kimler tarafından nasıl, neden oluşturulduğunu, uygulandığını sizlerle paylaşmaya, bu büyük tehdidinin ne olduğu ve ona karşılık alınması gereken önlemleri ifade etmeye devam edeceğim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İlay Sultan / diğer yazıları
- Ehl-i Sünnet İmamları'nın Ehl-i Beyt sevdası / 19.06.2017
- Atatürk ve 19 Mayıs üzerine / 21.05.2017
- Gadir-i Hum'un önemi / 03.05.2017
- Gadir-i Hum / 28.04.2017
- Yalan dehlizinde sürüklenen millet / 19.04.2016
- Bu kaçıncı kara sabah? / 08.02.2016
- Uzaylı taşlama / 23.06.2015
- Milli Mücadelede Akif'in safı / 29.05.2015
- Sokağın nabzı / 28.04.2015
- O gözlükleri çıkarın / 21.04.2015
- Atatürk ve 19 Mayıs üzerine / 21.05.2017
- Gadir-i Hum'un önemi / 03.05.2017
- Gadir-i Hum / 28.04.2017
- Yalan dehlizinde sürüklenen millet / 19.04.2016
- Bu kaçıncı kara sabah? / 08.02.2016
- Uzaylı taşlama / 23.06.2015
- Milli Mücadelede Akif'in safı / 29.05.2015
- Sokağın nabzı / 28.04.2015
- O gözlükleri çıkarın / 21.04.2015