Sanki ete kurt yürüdü,
Çürüyor kolum bacağım.
Can taşıyan ev çürüdü,
Kuş konsa yıkılacağım.
Hasan Demir
Bu sütunda “Hakkınızı helâl edin” dedik dostları üzdük. Rabbim cümlenizden razı olsun... Sağlığımızdan endişe ettiler. Dualarınızın üzerimdeki bereket ve etkisini yakinen hisseden bir kardeşiniz olarak sizlerden razıyım, Allah (c.c.)’ımın da sizlerden razı olması için duacıyım.
Evet, kalbi altı defa durmuş ve şuuru altı defa gitmiş bir kardeşinizim amma kendimi dünden evvelki günden ve geçen yıldan çok daha iyi hissediyorum. Zaten bize öğrettiler ki “Hasta olan değil, eceli gelen ölür!” Lâkin “Helâlleşmek” bizim çok eski bir âdetimiz. Bir zamanlar evin içinde odadan odaya geçerken dahi helâlleşirdik. Yedi sekiz yıl önce bir arkadaşla Ankara Sıhhiye’deki Diyanet Yayınevinde buluşmak üzere randevulaştık. Benim randevuya önce gitmek gibi bir gayretim vardır. Kitabevine 50–60 metre kalınca arkadaşı arayarak önce nerede olduğunu sordum, uzakta olduğunu söyleyince, “Ben Yayınevindeyim” deyiverdim. Telefonu kapatır kapatmaz yaptığım hatayı anladım ve tepemden kaynar sular döküldü, arkadaşı tekrar arayıp, “Yayınevine yaklaşık 40 metre uzaktayım” bilgisini ilettim. O sırada 10–15 metre yürümüştüm. O 40–45 metrede her şey gibi ölüm de mukadderdi. Bir yandan böyle düşünmemize rağmen diğer yandan ancak üç–dört ayda okuyabileceğimiz kitaplar satın aldık.
Hangi yöne dönersek dönelim ölümü burnumuzun dibinde bilmemiz ufkumuzu daraltmadı elhamdülillah. Hatta bu hâl zamanın kıymetini artırıyor. Hocamız çok iyi bilir, Papazın ekonomik sisteminde “Marjinal fayda” diye bir yaklaşım vardır. Tiryaki için paketteki son sigara, çöldeki bir insan için son bir bardak su gibi… Bu hal işte öyle bir hal... Rabbim bizi Kıyamet kopsa da elindeki fidanı dikmek için çırpınanlardan eylesin. Yaşı 80’e ulaşmış Müminler için Hz. Muhammed (s.a.v)’in müjdelediği nimetlerden faydalanmayı o kadar istemekteyiz ki…
Evet, “Hakkınızı helâl edin” dedik. Emin olun bu asla psikolojimizin çürüdüğünden söylenmiş bir söz değil. Bize sevdirilen bir hâl.
Şimdi size bir dörtlük arz edeceğim:
Gidiyoruz, dur diyen olmadı daha;
Çok yol kat ederiz böylece sabaha.
Her adımda aşk, her adımda sevgi;
Her adımda yaklaşıyoruz
Allah’a!..
Ve ikinci bir dörtlük:
Sevgi ancak yürek erir de
geçer,
Teni toprağa verir de geçer.
Çıktı yola Senden geçmez amma;
Bu dünyadan Hasan Demir de geçer.
Biz bu dörtlükleri ve ölüm kokan daha ağırlarını ortaokul son ve lise yıllarında yazdık. Yıl 1973 idi ve Diyanet İşleri Başkanlığı Cumhuriyetin 50. Yılı dolayısıyla bir roman yarışması açmıştı. Bu iki dörtlük o yarışmayı kazanan üç kişiden biri olan lise öğrencisi Hasan Demir kardeşinizin “Köle Kadın” isimli romanından alınmıştır. O yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı Derleme Yayın Müdürü M. Saim Yeprem Hoca idi. Bir çocuk böyle şiirleri nasıl yazabilir ve bu romanı onun yazması mümkün mü diye merak etmiş, benimle görüşmek istemişti. Görüştük ve bize Diyanet Dergisi’nde yazmayı teklif etti. Lise yıllarında Diyanet Yayınlarında yazmaya başladık ve ölümle ilgili çok mısralar ürettik. Daha sonra yine ölümle ilgili şiirleri Hekimoğlu İsmail’in çıkarttığı Sur dergisinde yayınladık. Hekimoğlu İsmail Bey (Ömer Okçu) bizi İstanbul’a çağırdı. Timaş Yayınlarının kuruluş yılları idi ve o kuruluşta birlikte çalışmayı teklif etti. Sağ olsun. Yine o yıllarda çocuk edebiyatı ile ilgilenmeye başladık. Çok güzel şiir, masal ve hikâyeler nasip etti Rabbim. Ödülleri falan geçelim, şiirlerimiz, hikâyelerimiz daha 1980’li yıllarda Milli Eğitimin Türkçe kitaplarında yer aldı, hâlâ alıyor. Geçen yıl bile yeni şiirlerimizden birini kitaba almışlar. En az 30 yıldır devlet eliyle milyonlara ulaşmak nasip oldu ve biz o dönemde de “ölümle” ilgili şiirlerden vazgeçmedik, geçemedik.
İşte böyle…
Hayat, Allah’ın bir ihsanı ve bir vesilesi. Bütün ihsanlar ve vesileler gibi hayatı da seviyoruz. Hocamın özel bir tavsiyesi oldu, başım üzeredir. Biraz kendimizden bahsettik. Rabbim nefsimizi terbiye etsin. Bize ait bir şey yok. Her şey O’nun, her şey O’ndan ve her şey O’na dönecek.
Çürüyor kolum bacağım.
Can taşıyan ev çürüdü,
Kuş konsa yıkılacağım.
Hasan Demir
Bu sütunda “Hakkınızı helâl edin” dedik dostları üzdük. Rabbim cümlenizden razı olsun... Sağlığımızdan endişe ettiler. Dualarınızın üzerimdeki bereket ve etkisini yakinen hisseden bir kardeşiniz olarak sizlerden razıyım, Allah (c.c.)’ımın da sizlerden razı olması için duacıyım.
Evet, kalbi altı defa durmuş ve şuuru altı defa gitmiş bir kardeşinizim amma kendimi dünden evvelki günden ve geçen yıldan çok daha iyi hissediyorum. Zaten bize öğrettiler ki “Hasta olan değil, eceli gelen ölür!” Lâkin “Helâlleşmek” bizim çok eski bir âdetimiz. Bir zamanlar evin içinde odadan odaya geçerken dahi helâlleşirdik. Yedi sekiz yıl önce bir arkadaşla Ankara Sıhhiye’deki Diyanet Yayınevinde buluşmak üzere randevulaştık. Benim randevuya önce gitmek gibi bir gayretim vardır. Kitabevine 50–60 metre kalınca arkadaşı arayarak önce nerede olduğunu sordum, uzakta olduğunu söyleyince, “Ben Yayınevindeyim” deyiverdim. Telefonu kapatır kapatmaz yaptığım hatayı anladım ve tepemden kaynar sular döküldü, arkadaşı tekrar arayıp, “Yayınevine yaklaşık 40 metre uzaktayım” bilgisini ilettim. O sırada 10–15 metre yürümüştüm. O 40–45 metrede her şey gibi ölüm de mukadderdi. Bir yandan böyle düşünmemize rağmen diğer yandan ancak üç–dört ayda okuyabileceğimiz kitaplar satın aldık.
Hangi yöne dönersek dönelim ölümü burnumuzun dibinde bilmemiz ufkumuzu daraltmadı elhamdülillah. Hatta bu hâl zamanın kıymetini artırıyor. Hocamız çok iyi bilir, Papazın ekonomik sisteminde “Marjinal fayda” diye bir yaklaşım vardır. Tiryaki için paketteki son sigara, çöldeki bir insan için son bir bardak su gibi… Bu hal işte öyle bir hal... Rabbim bizi Kıyamet kopsa da elindeki fidanı dikmek için çırpınanlardan eylesin. Yaşı 80’e ulaşmış Müminler için Hz. Muhammed (s.a.v)’in müjdelediği nimetlerden faydalanmayı o kadar istemekteyiz ki…
Evet, “Hakkınızı helâl edin” dedik. Emin olun bu asla psikolojimizin çürüdüğünden söylenmiş bir söz değil. Bize sevdirilen bir hâl.
Şimdi size bir dörtlük arz edeceğim:
Gidiyoruz, dur diyen olmadı daha;
Çok yol kat ederiz böylece sabaha.
Her adımda aşk, her adımda sevgi;
Her adımda yaklaşıyoruz
Allah’a!..
Ve ikinci bir dörtlük:
Sevgi ancak yürek erir de
geçer,
Teni toprağa verir de geçer.
Çıktı yola Senden geçmez amma;
Bu dünyadan Hasan Demir de geçer.
Biz bu dörtlükleri ve ölüm kokan daha ağırlarını ortaokul son ve lise yıllarında yazdık. Yıl 1973 idi ve Diyanet İşleri Başkanlığı Cumhuriyetin 50. Yılı dolayısıyla bir roman yarışması açmıştı. Bu iki dörtlük o yarışmayı kazanan üç kişiden biri olan lise öğrencisi Hasan Demir kardeşinizin “Köle Kadın” isimli romanından alınmıştır. O yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı Derleme Yayın Müdürü M. Saim Yeprem Hoca idi. Bir çocuk böyle şiirleri nasıl yazabilir ve bu romanı onun yazması mümkün mü diye merak etmiş, benimle görüşmek istemişti. Görüştük ve bize Diyanet Dergisi’nde yazmayı teklif etti. Lise yıllarında Diyanet Yayınlarında yazmaya başladık ve ölümle ilgili çok mısralar ürettik. Daha sonra yine ölümle ilgili şiirleri Hekimoğlu İsmail’in çıkarttığı Sur dergisinde yayınladık. Hekimoğlu İsmail Bey (Ömer Okçu) bizi İstanbul’a çağırdı. Timaş Yayınlarının kuruluş yılları idi ve o kuruluşta birlikte çalışmayı teklif etti. Sağ olsun. Yine o yıllarda çocuk edebiyatı ile ilgilenmeye başladık. Çok güzel şiir, masal ve hikâyeler nasip etti Rabbim. Ödülleri falan geçelim, şiirlerimiz, hikâyelerimiz daha 1980’li yıllarda Milli Eğitimin Türkçe kitaplarında yer aldı, hâlâ alıyor. Geçen yıl bile yeni şiirlerimizden birini kitaba almışlar. En az 30 yıldır devlet eliyle milyonlara ulaşmak nasip oldu ve biz o dönemde de “ölümle” ilgili şiirlerden vazgeçmedik, geçemedik.
İşte böyle…
Hayat, Allah’ın bir ihsanı ve bir vesilesi. Bütün ihsanlar ve vesileler gibi hayatı da seviyoruz. Hocamın özel bir tavsiyesi oldu, başım üzeredir. Biraz kendimizden bahsettik. Rabbim nefsimizi terbiye etsin. Bize ait bir şey yok. Her şey O’nun, her şey O’ndan ve her şey O’na dönecek.
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015