Çocuktu; ama farklıydı
Hz. Halime, (Hz.) Muhammed'i kendi çocuklarından fazla seviyordu. Daha ilk günden, ondaki farklılığı hisseden Halime, onu gözü gibi koruyordu. Resûlullah, sütannesinin sağ göğsünden emer, sol göğsünü kardeşlerine bırakırdı. Beş yaşını doldurduğunda, ondaki mucizelerden ve üstün hâllerden ürken Hz. Halime, çocuğu annesine teslim etti. Kısa bir süre sonra annesi, zenci cariye Ümmü Eymen ve bir hizmetçi ile Medine'ye hareket ettiler. Neccaroğulları kabilesinden birinin evinde ikâmet edildi. Resûlullah'ın babasının kabrini de ziyaret etmişlerdi. Resûlullah, bu gezi sırasında bir su birikintisinde yüzme öğrendiğini ve Üneyse isimli bir akraba kızıyla oynadığını hatırlayacaktı.
Hz. Amine, dönüş yolu üzerinde Ebva denilen yerde vefat etti ve oraya gömüldü. Resûlullah (sav) o sırada altı yaşında bulunuyordu. (Hz. Amine'nin birçok şiirlerinin bulunması, ailede erkekler kadar kadınların da fikrî seviyelerinin yüksekliğini göstermesi bakımından dikkat çekicidir).
Zenci cariye Ümmü Eymen ile, Mekke'ye dönen (Hz.) Muhammed, epeyce yaşlı olan dedesi Abdülmuttalib'e teslim edildi. Şefkatli bir insan olan Abdülmuttalib'in, öksüz ve yetim torununa gösterdiği sevgi pek büyüktü.
Yüksek karakterli bir insan: Abdülmuttalib
Abdülmuttalib, köklü bir tevhid inancına sahipti. Resûlullah'ın çocukken onunla birlikte Hira dağına çıktığı ve inzivaya çekildikleri rivayet edilir.
Peygamberin ecdadından Abd Menaf oğlu Haşim, cömertliği ile tanınan bir tüccardı. Kervanlarının yolu Medine'den geçerdi. Haşim, burada güzel bir dul kadınla evlendi ve bu evlilikten Abdülmuttalib doğdu. Kendisini yüksek karakterli bir insan olarak görüyoruz. Oldukça olaylı bir şekilde izi kaybolan Zemzem suyunun yerini gördüğü bir rüyaya dayanarak o bulmuştur. İnançlı bir insan olan Abdülmuttalib, on çocuğu olduğu halde birini Allah'a kurban adamıştı. Dua ve isteği kabul olunca Abdülmuttalib, çocukları arasında kura çekti ve kurban olarak -Resûlullah'ın babası- Abdullah çıktı. Bir kadın kâhinin (Arrafe) tavsiyesi üzerine belli sayıda deve ve Abdullah kuraya kondu. Oğlu her çıkışında Abdülmuttalib kurban edilecek hayvan sayısını arttırıyordu. On deve ile başlayan kura, hayvan sayısı yüz'e gelince son buldu ve yüz deve kurban edildi.
Bu adağıyla, bize Hz. İbrahim'i hatırlatan Abdülmuttalib, torunu Hz. Muhammed (sav) namına Allah'a her dua edişinde duası kabul olunurdu. Dedesi vefat edince, Hz. Muhammed, diğer dört amcasına tercihen, Ebu Talib'e emanet edildi. Çünkü güvenilir, zeki, cömert ve iyi kalpli biriydi.
Hz. Muhammed'in ve dâvâsının baş düşmanı: Ebu Leheb
Diğer amcası Ebu Leheb ise, kendini içkiye ve kolay hayata vermiş bir ahlâksızdı. Rivayetlere göre, şarkıcı kadınlara şarap almak için Kâbe'ye hediye edilen mücevherleri çalardı.
Esasen, daha çocukluk devresinden itibaren, Resûlullah (sav) ile Ebu Leheb'in arasının açık olduğu görülür. Bir tartışma sırasında kendisini değil, Ebu Talib'i savunan Muhammed'e; "Ben de senin amcanım. Fakat kalbim seni asla sevmeyecek" diye haykırmıştı. Gerçekten, Ebu Leheb hayatı boyunca Hz. Muhammed'in ve davasının baş düşmanı olmuştur.