logo
22 ARALIK 2025


O imza tevazudan mı, korkudan mı atılmıyordu?

11.12.2018 00:00:00
Büyük sanatçı olmak; göz dolduran, insanlarda hayranlık uyandıran sanat eserleri meydana getirmek sanat dallarıyla iştigal eden her kişiye nasip olmuyor. Bunun için tabii ki fıtrattan gelen özel bir kabiliyete ihtiyaç var ama bu da yeterli olmuyor… Çok çalışmak, kendini olmuş kabul etmemek; hep gidilecek yolun, kat edilecek bir mesafenin olduğuna inanmak ve belki de biraz da şanslı olmak gerekiyor. Öyle ya; nice büyük sanatkârın kıymeti öldükten sonra anlaşıldı. Hatta zor bir hayat yaşayıp sefalet içinde can veren bazı sanatçıların eserlerinin, onun ölümünden sonra başkalarını zengin ettiği de bilinen bir gerçek.
Büyük sanatçı olmanın bana göre en önemli şartı; sanatından dolayı gördüğü ilginin onu enaniyet sahibi yapmamasıdır yani kibirden ve kendini beğenmişlikten uzak durmasıdır. Böyle bir olgunluğa sahip olabilmek için de; sanatçının, asıl sanatkârın kim olduğunun idrak etmesi; kendisine ikram edilen kabiliyetin O'nun tecellisi olduğunu bilmesi gerekir. Asıl sanatçı şüphesiz Sani olan Allah'tır…
İşte bu bilince biz İslam ile yoğurulmuş medeniyetlerin yetiştirdiği büyük sanatçılarda görüyoruz. Özellikle Türk İslam kültürünü oluşturan muhteşem sanat eserlerine baktığınızda, bu idrakten kaynaklanan tevazuu da seyredersiniz. Mesela, inşa edilişinin üzerinden asırlar geçmesine rağmen hâlâ dimdik ayakta olan mimarî şaheserler, bu sağlamlıklarına rağmen insana yukarıdan bakmaz ve seyredende ezilme hissi uyandırmazlar. Evet, karşınızda boyutlarıyla muazzam bir eser vardır ama asla ezici bir atmosferi yoktur; gördüğünüz güzelliği ancak ihtişam kelimesiyle anlatabilirsiniz. Tabii ki ona bu ihtişamı kazandıran; asil Sani'yi unutmayan sanatkârın sahip olduğu terbiyedir. 
Bir örnekle meseleye tam açıklık kazandıralım. Mimar Sinan'ı hepimiz biliriz. Mimarlığını yaptığı pekçok cami, medrese, çeşme, türbe v.s. bütün güzellikleriyle hâlâ daha insanların hizmetindedir. Eserlerindeki mimarî estetik ve zekâ, günümüzün gelişmiş şartlarına rağmen aşılamamış, hatta bazı eserlerindeki inceliklerin esrarı çözülememiştir. Şu rahatlıkla denebilir ki; Sinan, sadece yaşadığı dönemin değil, mimarlık tarihinin en büyük sanatkârlarındandır.
Şimdi size ilginç bir bilgi verelim ve onu büyüklüğünün arka planını anlamaya çalışalım.
M. Şinasi Acar'ın, 'Osmanlı'dan Bugüne Gözümüzden Kaçanlar' kitabında verdiği bilgilere göre; Sinan, Süleymaniye ve Selimiye gibi eşsiz eserleri vücuda getirmesi rağmen hiçbirine imzasını koymamış. Bunun tek istisnası eski Topkapı-Silivri yolu üzerindeki Büyükçekmece Köprüsü. Acar diyor ki eserinde: "Büyükçekmece Köprüsü'nün Silivri tarafındaki bölümünün ortalarında yer alan karşılıklı iki kitabe duvarından güneye bakanın sağ çıkıntısı üstünde 'Abdullah oğlu Yusuf işi' ibaresi bulunmaktadır. Sinan'ın bilinen tek mimar imzası budur. Kitabe duvarının sol çıkıntısı üstünde de 'Allah onu ve burada çalışanları bağışlasın' yazmaktadır. Tarihimizde kölelerin ve devşirmelerin baba adı daima Abdullah (Allah kulu) olarak kaydedilirdi."
Şinasi Acar, Sinan'da görülen bu sanatçı duruşunu, dervişlik terbiyesi içinde yetişen Osmanlı sanatkârının genel karakteri olarak yorumluyor ve ekliyor: "Onlar kişiliğini ön plana çıkarmayı benlik davasında bulunmak sayar. Bu nedenle en ünlü olanları hakkında bile birkaç tarih ve 1-2 anekdot dışında fazla bir bilgimiz yoktur. Kendilerinden söz ederken adlarının başına 'fakir, hakir, muhtaç' gibi alçak gönüllü sıfatlar getirirler. Sinan'ın mühründe de 'el-fakirü'l-hakir Sinan' kazılıdır." (a.g.e, sy.27, YEM Yayın).
İşin içine dervişlik terbiyesi girerse; tabii ki tevazu esastır, 'benlik davasından vazgeçme' olmazsa olmazdır. Ama bu, o zorlu manevî eğitime karşılık vererek terbiyesini almış olanlar için geçerlidir. Yani demem o ki; eserlerine imza koymamış bütün Osmanlı sanatkârları bu sıfata layık mıdır?
Yalnız şunu hemen belirteyim; bu tespiti, yukarıdaki bilgiyi alıntıladığım Şinasi Acar'a bir cevap vermek ya da eleştirmek maksadıyla yapmıyorum. Ben, eserlerine imza koymayan (ya da koyamayan mı demeliyiz?) sanatçıların, bu davranışlarının arka planında başka sebeplerin de olabileceğini düşünüyorum. Bana göre o sebep Osmanlı'nın yönetim anlayışıdır. 
Bir kişinin mutlak iktidarına bağlı bir yönetim anlayışında, idaresinden sorumlu olduğu vatandaşlarını kulu olarak gören bir padişahın emri altında çalışan bir sanatkârın, ismini ön plana çıkarabilmesi mümkün müdür? Ya da şöyle diyelim; padişahın adına yapılacak bir caminin mimarının, bırakın yaptığı camiye imzasını atmak gibi bir ayrıcalığı sahip olmasını, caminin bitiş tarihini geciktirmek gibi herhangi bir gerekçeyle canından olmak gibi bir durumla karşılaşması ihtimal dışı mıdır?
Bence üzerinde düşünülmeye değer bir soru.
Sizce?..
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
 
Okan Egesel / diğer yazıları
Galatasaray ilk yarıyı lider tamamladı
Kasımpaşa karşısında 3 gollü galibiyet
Gözler üçüncü toplantıda
Asgari ücret netleşiyor
16 yaşındaki çocuğu böyle katlettiler
İsrail vahşeti devam ediyor
5 kişi öldü, 1 kişi yaralandı
Çanakkale'de feci kaza
İşte unutturulan Rum vahşeti
Kanlı Noel kurbanları anıldı
Avrupa'da ilk sıradayız!
Türkiye diyabette alarm veriyor
İşte geminin uzunluğu
Türkiye uçak gemisi için kollarını sıvadı
Zorlanmadan kazandı
Fenerbahçe ilk yarıyı namağlup kapattı
Üniversite eğitimi 3 yıla iniyor
YÖK Başkanı açıkladı
Afrika Uluslar Kupası yarın başlıyor
Şampiyon takım 7 milyon dolar ödül kazanacak
'Amerikalı dostlarımızın anladıklarını düşünüyorum'
Güler'den yıllık değerlendirme toplantısı
Saadettin Saran adliyede
Uyuşturucu soruşturmasında ifade veriyor
Sadettin Saran İstanbul'a geldi
Saat 10.00'da Çağlayan Adliyesi'nde ifade verecek
ABD, Suriye'de operasyon başlattı
"Bir savaş başlangıcı değil bir intikam ilanı"
Epstein dosyalarının bir kısmı daha yayımlandı
"Epstein İsrail için çalıştı" iddiası
Galatasaray ilk yarıyı lider tamamladı
Kasımpaşa karşısında 3 gollü galibiyet
Gözler üçüncü toplantıda
Asgari ücret netleşiyor
16 yaşındaki çocuğu böyle katlettiler
İsrail vahşeti devam ediyor
5 kişi öldü, 1 kişi yaralandı
Çanakkale'de feci kaza
İşte unutturulan Rum vahşeti
Kanlı Noel kurbanları anıldı
Avrupa'da ilk sıradayız!
Türkiye diyabette alarm veriyor
İşte geminin uzunluğu
Türkiye uçak gemisi için kollarını sıvadı
Zorlanmadan kazandı
Fenerbahçe ilk yarıyı namağlup kapattı
Üniversite eğitimi 3 yıla iniyor
YÖK Başkanı açıkladı
Afrika Uluslar Kupası yarın başlıyor
Şampiyon takım 7 milyon dolar ödül kazanacak
'Amerikalı dostlarımızın anladıklarını düşünüyorum'
Güler'den yıllık değerlendirme toplantısı
Saadettin Saran adliyede
Uyuşturucu soruşturmasında ifade veriyor
Sadettin Saran İstanbul'a geldi
Saat 10.00'da Çağlayan Adliyesi'nde ifade verecek
ABD, Suriye'de operasyon başlattı
"Bir savaş başlangıcı değil bir intikam ilanı"
Epstein dosyalarının bir kısmı daha yayımlandı
"Epstein İsrail için çalıştı" iddiası
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.