logo
26 NİSAN 2024

O imza tevazudan mı, korkudan mı atılmıyordu?

11.12.2018 00:00:00
Büyük sanatçı olmak; göz dolduran, insanlarda hayranlık uyandıran sanat eserleri meydana getirmek sanat dallarıyla iştigal eden her kişiye nasip olmuyor. Bunun için tabii ki fıtrattan gelen özel bir kabiliyete ihtiyaç var ama bu da yeterli olmuyor… Çok çalışmak, kendini olmuş kabul etmemek; hep gidilecek yolun, kat edilecek bir mesafenin olduğuna inanmak ve belki de biraz da şanslı olmak gerekiyor. Öyle ya; nice büyük sanatkârın kıymeti öldükten sonra anlaşıldı. Hatta zor bir hayat yaşayıp sefalet içinde can veren bazı sanatçıların eserlerinin, onun ölümünden sonra başkalarını zengin ettiği de bilinen bir gerçek.
Büyük sanatçı olmanın bana göre en önemli şartı; sanatından dolayı gördüğü ilginin onu enaniyet sahibi yapmamasıdır yani kibirden ve kendini beğenmişlikten uzak durmasıdır. Böyle bir olgunluğa sahip olabilmek için de; sanatçının, asıl sanatkârın kim olduğunun idrak etmesi; kendisine ikram edilen kabiliyetin O'nun tecellisi olduğunu bilmesi gerekir. Asıl sanatçı şüphesiz Sani olan Allah'tır…
İşte bu bilince biz İslam ile yoğurulmuş medeniyetlerin yetiştirdiği büyük sanatçılarda görüyoruz. Özellikle Türk İslam kültürünü oluşturan muhteşem sanat eserlerine baktığınızda, bu idrakten kaynaklanan tevazuu da seyredersiniz. Mesela, inşa edilişinin üzerinden asırlar geçmesine rağmen hâlâ dimdik ayakta olan mimarî şaheserler, bu sağlamlıklarına rağmen insana yukarıdan bakmaz ve seyredende ezilme hissi uyandırmazlar. Evet, karşınızda boyutlarıyla muazzam bir eser vardır ama asla ezici bir atmosferi yoktur; gördüğünüz güzelliği ancak ihtişam kelimesiyle anlatabilirsiniz. Tabii ki ona bu ihtişamı kazandıran; asil Sani'yi unutmayan sanatkârın sahip olduğu terbiyedir. 
Bir örnekle meseleye tam açıklık kazandıralım. Mimar Sinan'ı hepimiz biliriz. Mimarlığını yaptığı pekçok cami, medrese, çeşme, türbe v.s. bütün güzellikleriyle hâlâ daha insanların hizmetindedir. Eserlerindeki mimarî estetik ve zekâ, günümüzün gelişmiş şartlarına rağmen aşılamamış, hatta bazı eserlerindeki inceliklerin esrarı çözülememiştir. Şu rahatlıkla denebilir ki; Sinan, sadece yaşadığı dönemin değil, mimarlık tarihinin en büyük sanatkârlarındandır.
Şimdi size ilginç bir bilgi verelim ve onu büyüklüğünün arka planını anlamaya çalışalım.
M. Şinasi Acar'ın, 'Osmanlı'dan Bugüne Gözümüzden Kaçanlar' kitabında verdiği bilgilere göre; Sinan, Süleymaniye ve Selimiye gibi eşsiz eserleri vücuda getirmesi rağmen hiçbirine imzasını koymamış. Bunun tek istisnası eski Topkapı-Silivri yolu üzerindeki Büyükçekmece Köprüsü. Acar diyor ki eserinde: "Büyükçekmece Köprüsü'nün Silivri tarafındaki bölümünün ortalarında yer alan karşılıklı iki kitabe duvarından güneye bakanın sağ çıkıntısı üstünde 'Abdullah oğlu Yusuf işi' ibaresi bulunmaktadır. Sinan'ın bilinen tek mimar imzası budur. Kitabe duvarının sol çıkıntısı üstünde de 'Allah onu ve burada çalışanları bağışlasın' yazmaktadır. Tarihimizde kölelerin ve devşirmelerin baba adı daima Abdullah (Allah kulu) olarak kaydedilirdi."
Şinasi Acar, Sinan'da görülen bu sanatçı duruşunu, dervişlik terbiyesi içinde yetişen Osmanlı sanatkârının genel karakteri olarak yorumluyor ve ekliyor: "Onlar kişiliğini ön plana çıkarmayı benlik davasında bulunmak sayar. Bu nedenle en ünlü olanları hakkında bile birkaç tarih ve 1-2 anekdot dışında fazla bir bilgimiz yoktur. Kendilerinden söz ederken adlarının başına 'fakir, hakir, muhtaç' gibi alçak gönüllü sıfatlar getirirler. Sinan'ın mühründe de 'el-fakirü'l-hakir Sinan' kazılıdır." (a.g.e, sy.27, YEM Yayın).
İşin içine dervişlik terbiyesi girerse; tabii ki tevazu esastır, 'benlik davasından vazgeçme' olmazsa olmazdır. Ama bu, o zorlu manevî eğitime karşılık vererek terbiyesini almış olanlar için geçerlidir. Yani demem o ki; eserlerine imza koymamış bütün Osmanlı sanatkârları bu sıfata layık mıdır?
Yalnız şunu hemen belirteyim; bu tespiti, yukarıdaki bilgiyi alıntıladığım Şinasi Acar'a bir cevap vermek ya da eleştirmek maksadıyla yapmıyorum. Ben, eserlerine imza koymayan (ya da koyamayan mı demeliyiz?) sanatçıların, bu davranışlarının arka planında başka sebeplerin de olabileceğini düşünüyorum. Bana göre o sebep Osmanlı'nın yönetim anlayışıdır. 
Bir kişinin mutlak iktidarına bağlı bir yönetim anlayışında, idaresinden sorumlu olduğu vatandaşlarını kulu olarak gören bir padişahın emri altında çalışan bir sanatkârın, ismini ön plana çıkarabilmesi mümkün müdür? Ya da şöyle diyelim; padişahın adına yapılacak bir caminin mimarının, bırakın yaptığı camiye imzasını atmak gibi bir ayrıcalığı sahip olmasını, caminin bitiş tarihini geciktirmek gibi herhangi bir gerekçeyle canından olmak gibi bir durumla karşılaşması ihtimal dışı mıdır?
Bence üzerinde düşünülmeye değer bir soru.
Sizce?..
 
Okan Egesel / diğer yazıları
KKTC Başbakanı İsias Otel davası için Adıyaman'da
'Bu artık KKTC'nin davasıdır"
Kurulan şirket sayısı azaldı
Mart ayında 1678 şirket kapandı
Son operasyon Hakkı Saral çetesine
10 ayda 454 suç örgütü çökertildi
Özgür Özel disiplin için harekete geçiyor
Partiden kesin ihraç edilecekler
323 gayrimenkul için ihale yapılacak
Kızılay taşınmazlarını satıyor
'Katliamınıza dikkat çekmek antisemitizm değildir'
Sanders'tan Netanyahu'ya sert yanıt
'Hamas liderlerini öldürün, Refah'ı işgal edin'
İsrailli bakandan Mossad'a çağrı
İsrail'e de füze saldırısı düzenlendi
Husiler İsrail gemisini vurdu
Düşme anı araç içi kamerasında kaydedildi
Kapısı açık otobüsten düştü
Hande Fırat sergisi bakanlık desteği ile açıldı
Kabine toplantısı gibi sergi açılışı
Çocuğunu uyaran kadın öğretmeni yumrukladı
Zorba veli kamerada!
14 bin koşucu finişi görecek
Katılımda rekor geldi, şimdi sıra derecelerde!
İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu?
Ekonomiyi soğutmaya devam
IMF'siz IMF programı uygulanacak
Beyaz Saray'dan Erdoğan ziyareti sorusuna yanıt
'Takvime alınmış bir program yok'
KKTC Başbakanı İsias Otel davası için Adıyaman'da
'Bu artık KKTC'nin davasıdır"
Kurulan şirket sayısı azaldı
Mart ayında 1678 şirket kapandı
Son operasyon Hakkı Saral çetesine
10 ayda 454 suç örgütü çökertildi
Özgür Özel disiplin için harekete geçiyor
Partiden kesin ihraç edilecekler
323 gayrimenkul için ihale yapılacak
Kızılay taşınmazlarını satıyor
'Katliamınıza dikkat çekmek antisemitizm değildir'
Sanders'tan Netanyahu'ya sert yanıt
'Hamas liderlerini öldürün, Refah'ı işgal edin'
İsrailli bakandan Mossad'a çağrı
İsrail'e de füze saldırısı düzenlendi
Husiler İsrail gemisini vurdu
Düşme anı araç içi kamerasında kaydedildi
Kapısı açık otobüsten düştü
Hande Fırat sergisi bakanlık desteği ile açıldı
Kabine toplantısı gibi sergi açılışı
Çocuğunu uyaran kadın öğretmeni yumrukladı
Zorba veli kamerada!
14 bin koşucu finişi görecek
Katılımda rekor geldi, şimdi sıra derecelerde!
İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu?
Ekonomiyi soğutmaya devam
IMF'siz IMF programı uygulanacak
Beyaz Saray'dan Erdoğan ziyareti sorusuna yanıt
'Takvime alınmış bir program yok'
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.