İngiltere Başbakan'ı Liz Truss istifa etti.
İngiltere'de bir gazete dışarıda duran marul mu daha önce çürüyecek, yoksa Truss'ın başbakanlığı mı daha önce sona erecek diye bir kampanya başlatmıştı.
Gazete o marulun durumunu internette 24 saat canlı yayımlıyordu.
Neticede bu ilginç yarışın galibi marul oldu.
Truss başbakanlık koltuğuna oturduğu 44. gün istifa etti.
Marul yarışmasından dolayı İngiltere'de hiç kimse gözaltına alınmadı, yargılanmadı ya da hapse atılmadı.
Zira bunun adına özgürlük diyorlar ve hiçbir İngiliz politikacının aklından bu özgürlükleri kısıtlama düşüncesi geçmiyor. Bu özgürlükleri kısıtlamaya yeltenen olursa da sistem onu hemen siyasetin dışına itiyor.
Şu marul yarışması Türkiye'de iktidarda olan siyasiler için yapılsaydı, neler olurdu acaba diye düşündüm.
Hem bu yarışmayı yapan gazetenin hem de o marulun başına gelmeyen kalmazdı değil mi?
Bu durumdan ne zaman kurtulursak demokrasimiz işte o zaman ülkemizdeki yerleşmiş olacak.
Demokraside ve özgürlükleri yaşatmakta lig düştüğümüz için biz İngiltere olamıyoruz.
Bizde politikacılar milletine özgürlükleri doya doya yaşatmaktan çok korkuyor.
Mesela isteyen her gazeteci iktidardaki üst düzey isimlere basın toplantısında soru dahi soramıyor.
Hangi soruların sorulacağı önceden belirlenmeden iktidardaki siyasiler belirli bazı gazetecilerin karşısına çıkmak istemiyor.
Ancak önce İngiltere'de insanların yaşadığı özgürlüğe milletçe biz de sahip olmak için istemeli ve bunun gereğini yerine getirmeliyiz.
Çünkü vatandaş istekli olmadan, yıllanmış politikacılar başta olmak üzere kimse ona daha fazla özgürlük ve demokrasi vermeye yanaşmaz.
Özgürlük nerede çok isteniyorsa eninde sonunda oraya gelecek bir olgudur.
Kimyasal silah tartışması da nereden çıktı?
Sadece muhalefet saflarından değil, Türkiye'de hiç kimseden asla duyulmaması gereken şaşırtıcı açıklamalar geliyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne terör örgütü PKK'ya karşı kimyasal silah kullandığına dair iftiralar atıldı.
Böyle bir saçmalığı kim dillendiriyorsa terör örgütünün kara propagandasına alet oluyor demektir.
Bu iftiranın ana muhalefet partisi CHP'nin İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu tarafından TBMM gündemine getirileceğinin açıklanması ise iktidara tam gollük pas olmuş oldu.
Bu pası gole çevirmek için her şeyi yapmaya başladı bile hükümet cephesi.
Gerçi CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan gibi bazı CHP'li vekiller, Tanrıkulu'nun çıkışıyla ilgili "Şiddetle reddediyor, kınıyorum" şeklinde açıklamalarda bulundu. Ancak yara açıldıktan sonra pansuman ne kadar etkili olabilir ki…
Seçim sathı mailinde böyle çıkışların rakip partinin ekmeğine yağ süreceğini bilmemek mümkün değil.
Bu durum CHP'nin başka düşman ihtiyacı olmadığını, kendi içinden çıkanların zaten fazlasıyla yeterli olduğunu gösteriyor.
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024