Bir Öğretmenler Günü'nü daha geride bırakırken toplum olarak bir nebze olsun geçmişimiz, bugünümüz ve yarınımız olan çocuklarımızın yetişmesinde en büyük pay sahiplerinden biri, belki de birincisi olan öğretmenlerimzi hatırladık, teşekkür, minnet ve şükranlarımızı sunmaya çalıştık.Acaba yılda bir kere bu kutsal mesleği ve bunu yaşam tarzı haline getirmiş öğretmenlerimizi yaldızlı cümlelerle anmak, methiyeler, övgüler dizmek, şiirler okumak, öğretmenlerimize karşı vicdanî bir rahatlama veya öğretmenlerin kıymetini bilmek midir?Öyle ya, bu mesleği madem bu kadar yüceltiyoruz, bütün mesleklerin atası kabul ediyoruz, milletin geleciğini, kaderini ona yüklüyoruz, 7'den 77'ye hocalarımızın önünde eğiliyoruz da, sonra... 24 Kasım'dan sonra iade-i itibar yarışına girdiğimiz öğretmenlerimizi unutup, geri kalan 364 gün eğitim ve öğretimin neden bu kadar kötü, vasıfsız ve içeriksiz olduğunu konuşuyoruz.Mili Eğitim Bakanlığı'nın Milli Öğretim Bakanlığı haline geldiğini, yani eğitim dediğimiz ahlakî, millî, dinî değerlerimizin ve insanî vasıflarımızın çocuklarımıza verilemediğinden gençliğimizin yozlaştığından yakınıyoruz.Öğretimde ise, "test odaklı" ve "ezbere dayalı" bir sistemi ısrarla uyguluyoruz. Daha sonra, isimleri sürekli değişen SBS, YGS, LYS? sınavlarına eğitimde fırsat eşitliğiilkesine ters düşerek, çocuklarımıza, çocukluğunu ıskalatarak, sürekli birbirleriyle yarıştırıyoruz.Eğitimde yenileşmeyi, kaliteyi sınav sayılarıyla oynayarak arıyoruz.Artık her Milli Eğitim Bakanı değiştiğinde eğitim anlayışımız(!) pardon, sınav sayımız değişiyor ve daha saymakla bitiremiyecegimiz bır sürü sorunun paydasında buluşuyoruz.İste öğtretmenlerimizin her gün yüzlestiği, uğraştığı, ter döktüğü ve çabaladığı mesaisi...Elbette, bu sorunların öznesi Milli Egitim Bakanlığı ve hükumettir. Her alandaki iflasımız eğitimde adeta doruktadır. 24 Kasım'larda mesleği istismar edici hamaset yaparak, "bu meslek maddi anlamda tatmin etmez, niye öğretmen oldunuz?" demek, Eğitim Fakültesi ve Fen Edebiyat Fakültesi mezunlarına dönüp, "hepiniz öğretmen olacaksınız" diye, "kural yok" diye çıkışmak, hele hele sayıları yüz binleri aşan atanmayı bekleyen öğretmenleri ihtiyaç olduğu halde atamamak, bu mesleğe, eğitime ve öğrencilere yapılan haksızlığın da ötesinde, milletin geleceğini karartmak, bitirmek değil midir?Biz eğitimi riyakâr bir yap-bozdan çıkarmak istiyorsak, önce öğretmeni hak ettiği maddi-manevi yere oturtup, donanımını, yetkinliğini, kalitesini, formasyonunu ve imkanlarını her alanda iyileştirerek çözümün doğru yerinden başlamış oluruz.Tüm bu şartlar altında, yığınla olumsuzluğa rağmen, imkansızlıklara rağmen mesleğini özveri, sevgi ve büyük bir inançla yapan tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü kutlar ve bu mesleği icra ederken şehit olmuş tüm öğretmenlerimize de Allah'tan rahmet dileriz.Unutmayalım ki, eğitime, öğretmene verilen değer, bir milletin kendisine verdiği değerdir.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012