Arapça "El-İlm" isminde aylık yayınlanan bir derginin kapağının dört köşesinde Hz. Peygamber efendimize ait olan dört hadisin yazıldığını gören bir Alman profesörü, derginin genel müdürüne bu sözler sizin Peygamberinizin mi sözleridir diye sorar. Derginin müdürü evet diye cevap verir. Profesör biraz sessiz kalıp düşündükten sonra şöyle dedi; Yazıklar olsun sizlere, bir dinin Peygamberi inananlarına ilim hakkında bu tür emirler verdiği halde, Müslümanlar ilimde, fende bu kadar geri kalmışlar. İşte bundan dolayı yazıklar olsun diyorum.
Bu Alman profesörünün eleştirisi günümüz itibari ile yerinde ve olumlu bir eleştiridir.
İlim o kadar değerlidir ki sahibini korur, ona değer ve izzet kazandırır. Bunun için ilim adamlarının faktörleri ve etkileri olmalıdır. Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor; "Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı aşılanmış bir yumurtadan yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini öğreten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir." (Alak, 1-5)
Bu ayet-i kerimede Allah, "oku" buyurduktan sonra "O öğretti" buyuruyor. Yani ilim adamının işi Allah'ın işidir. İlim adamı öğretici olduğu için Allah'ın bu sıfatıyla vasıflanmış demektir. Elbette Allah asl olarak, ilim adamı da fer'i olarak bunu yapmaktadır. Yine ilim adamının işi Peygamberlerle aynı işi yapmaktır. Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor; "Ümmilere içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir
Peygamber gönderen odur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içerisindeydiler." (Cuma, 2)
Bu ayette de görüldüğü gibi, ilim adamlarının, muallimlerin yaptığı Peygamberlerin yaptığı ile aynıdır.
Sevap ve mükâfat bakımından öğreticilerin ve ilim adamlarının sevabını incelediğimizde, İslam dini ilim adamlarının mükâfatlarını çok yüce değerlendirmiştir. İlim adamlarından maksatta sadece din adamları değil de aksine bütün ilim dallarındaki ilim adamlarıdır. Yani, bir doktor tıp dalında, hukukçu hukuk dalında, fizikçi fizik dalında, öğretmen eğitim dalında, din adamı dini konular dalında, hepsi birer âlimdirler.
Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor; "Kim, karşılık olmaksızın bir cana kıyarsa veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarırsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kimde bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur."
Bu ayette iki önemli konu var. Bunlar, öldürmek ve ihya etmektir. Bu iki konu ise kendi içinde dörde ayrılır. Şöyle ki, öldürmenin ve ihya etmenin hem zahiri yönü vardır ve hem de manevi ve hakiki tarafı vardır. Örneğin, yolda trafik kazası geçiren bir yaralıyı aracına alarak hastaneye getiren ve o yaralının iyileşmesine vesile olan bir insanın bu yardımı ve yaptıkları takdire şayan şeylerdir. Bu işe hem Allah ve hem de insanlık değer vermektedir. Bu ihya etmenin bir çeşididir. Bir insan birisinin hidayet bulmasına, kötü yoldan kurtulmasına vesile olursa onu ihya etmiş demektir. Buda manevi ve hakiki ihya etmektir. Her iki ihyada da bir insanı ihya etmek bütün insanlığı ihya etmekle eş değerdedir.
Öldürmekte iki kısımdır. Birincisi, birisini katlederek onu öldürmektir, ikincisi ise birisinin kötü yola düşmesine, sapmasına ve zararlı bir kişi olmasına sebep olmaktır. Bu ikisinden her hangi birisini de yapan bütün insanlığı öldürmüş gibi günahkâr olur.
Bu Alman profesörünün eleştirisi günümüz itibari ile yerinde ve olumlu bir eleştiridir.
İlim o kadar değerlidir ki sahibini korur, ona değer ve izzet kazandırır. Bunun için ilim adamlarının faktörleri ve etkileri olmalıdır. Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor; "Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı aşılanmış bir yumurtadan yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini öğreten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir." (Alak, 1-5)
Bu ayet-i kerimede Allah, "oku" buyurduktan sonra "O öğretti" buyuruyor. Yani ilim adamının işi Allah'ın işidir. İlim adamı öğretici olduğu için Allah'ın bu sıfatıyla vasıflanmış demektir. Elbette Allah asl olarak, ilim adamı da fer'i olarak bunu yapmaktadır. Yine ilim adamının işi Peygamberlerle aynı işi yapmaktır. Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor; "Ümmilere içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir
Peygamber gönderen odur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içerisindeydiler." (Cuma, 2)
Bu ayette de görüldüğü gibi, ilim adamlarının, muallimlerin yaptığı Peygamberlerin yaptığı ile aynıdır.
Sevap ve mükâfat bakımından öğreticilerin ve ilim adamlarının sevabını incelediğimizde, İslam dini ilim adamlarının mükâfatlarını çok yüce değerlendirmiştir. İlim adamlarından maksatta sadece din adamları değil de aksine bütün ilim dallarındaki ilim adamlarıdır. Yani, bir doktor tıp dalında, hukukçu hukuk dalında, fizikçi fizik dalında, öğretmen eğitim dalında, din adamı dini konular dalında, hepsi birer âlimdirler.
Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor; "Kim, karşılık olmaksızın bir cana kıyarsa veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarırsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kimde bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur."
Bu ayette iki önemli konu var. Bunlar, öldürmek ve ihya etmektir. Bu iki konu ise kendi içinde dörde ayrılır. Şöyle ki, öldürmenin ve ihya etmenin hem zahiri yönü vardır ve hem de manevi ve hakiki tarafı vardır. Örneğin, yolda trafik kazası geçiren bir yaralıyı aracına alarak hastaneye getiren ve o yaralının iyileşmesine vesile olan bir insanın bu yardımı ve yaptıkları takdire şayan şeylerdir. Bu işe hem Allah ve hem de insanlık değer vermektedir. Bu ihya etmenin bir çeşididir. Bir insan birisinin hidayet bulmasına, kötü yoldan kurtulmasına vesile olursa onu ihya etmiş demektir. Buda manevi ve hakiki ihya etmektir. Her iki ihyada da bir insanı ihya etmek bütün insanlığı ihya etmekle eş değerdedir.
Öldürmekte iki kısımdır. Birincisi, birisini katlederek onu öldürmektir, ikincisi ise birisinin kötü yola düşmesine, sapmasına ve zararlı bir kişi olmasına sebep olmaktır. Bu ikisinden her hangi birisini de yapan bütün insanlığı öldürmüş gibi günahkâr olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012