Ecevit'in Köy-kent danışmanı; Denktaş'ın Karadeniz gezi rehberi ve dahi Basın Konseyi'nin kronik başkanı Oktay Ekşi; Malatya Erhaç Havaalanı yakınlarında düşerek 36 askerimizin şehit olduğu CASA kazasının ardından "mealen" şöyle bir yazı kaleme almıştı:
"Cumhurbaşkanı'nın bir güneydoğu gezisine davetli idik. Sabah alana gittiğimizde Cumhurbaşkanı'nın uçağına değil de uzak bir köşede beklemekte olan uçağa yönelttiler bizi. Oturma yerleri hayli rahatsızdı. Zor bela kalktık, hayli zahmetli, sallantılı ve korku dolu bir yolculuğa başladık. Casa'larla böyle tanıştım. Ve bir daha binmeye tövbe ettim. Görevli Astsubay da uçuş sırasında neler olduğu konusundaki sorularımıza cevap verme tenezzülünde bile bulunmadı. Cumhurbaşkanı'nın misafirlerine hiç böyle mi davranılırdı!"
Oktay Ekşi bir süre önce de garnizonları sınırlayan telörgülerin içine ve dışarıdan görünecek şekilde şu sloganların yazılmasından rahatsızlığını beyan etmişti:
"Orduya sadakat şerefimizdir".
"Tek devlet, tek millet, tek dil, tek bayrak".
Evet Oktay Ekşi bu sloganlardan rahatsız olmuştu ve soruyordu, "Ne demek orduya sadakat şerefimizdir?" diye.
Ekşi'nin, ferdin bulunduğu kuruma sadakat gösterip, saygı duymasının nesini anlamakta zorlandığını, asıl ben o günden bu güne anlamadım. Acaba Ekşi sadakatin kelime anlamını bilmekte mi zorlanıyordu yoksa sadakatsizliği mi öneriyordu?
Aynı Ekşi bir süre önce KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş için bir Karadeniz gezisi düzenlemiş ve onu Samsun'dan Artvin'e kadar gezdirmişti.
Giresun gazeteleri ertesi gün Denktaş'a "Şehrin tarihi evlerinin bulunduğu Zeytinlik mahallesinde korunmakta olan son Giresun Metropolitinin evinde mahallî yemekler ikram edildiğini" yazıyordu.
Okuyucu hatırlayacaktır, o zaman da sormuştuk gene soruyoruz; "Ben Giresunluyum. Bu kadar senedir Giresun'da korunmakta olan bir metropolit evi bilmiyorum. Ziyaret edildiğini hiç duymadım. Giresun'da mahallî yemeklerin sadece orada, yâni bir Rum evinde ikram edildiğini de bilmiyorum. Muhayyel bir Pontus Devleti uğruna çalıştığı için 80 sene önce Topal Osman Ağa tarafından "hâl"ledilen son Giresun Metropoliti ve hempaları bu toprakları terk edeli köprülerin altından çok sular akmıştır. Genelde Karadeniz'de, özelde Giresun'da 2001 itibariyle tek bir Rum yok iken bu haller nereden gelmiştir aklına Ekşi'nin? Nereden bulmuştur bu evi Oktay Ekşi?
İşte bu Oktay Ekşi Başbakanlığın tasarruf gayesiyle; "KİT'ler ile diğer kamu kuruluşlarının hem kendi personeline hem de bakan, milletvekili, savcı, yargıç, polis, gazeteci, asker gibi çeşitli sıfatlar taşıyan kişilere hizmet satarken uyguladıkları indirimli tarifelere son verilmesini" isteyen genelgesi üzerine işe "Önce Orduevleri"nden başlanılmasını diline doladı.
Siz Telekom, Tedaş, Botaş, THY gibi kuruluşlarda çalışan personelin bu hizmetlerden, vatandaştan farklı olarak son derece uygun şartlarda faydalandığını biliyor muydunuz? Sizin bakan ve milletvekillerine, banka kredileri dahil sağlanan akıl almaz kolaylıklardan haberiniz var mı? Siz Oktay Ekşi'nin telefon ve uçaklardan neredeyse yüzde elli indirime varan bir tarife ile faydalandığını biliyor muydunuz?
Casa'daki astsubayı hostesle karıştırdığı gibi orduevlerini de otel ve restoranlarla karıştırıyor Ekşi.
Bir TSK mensubu ortalama üç yılda bir yer değiştirir. Bu "yer" İstanbul, Ankara, İzmir de olabilir; Çıldır, Şırnak, Yüksekova, Subatan da.
Özellikle Doğudakiler, yerlerine batıdan gelenle "uygun bir süre" beraber çalışırlar. Terk edilen yerde lojman boşaltılmıştır ama gidilen yerde lojman doludur. Ortalama üç ay "gelen aile" orduevinde kalır. Çoğu zaman çocuklar Eylül ayında okula Orduevlerinden başlar. Eylül ayında sonbahar tatbikatları da olduğu için babalar bu arada "arazidedir".
Batıdaki garnizonlarda da durum farklı değildir, atanan ve emekli olan personelin ev bulana kadar iki ay lojmanı kullanma hakkı bulunduğu için gelenler orduevlerinde "beklerler".
Oktay Ekşi üç senede bir vatan toprağını "ailece" dolaşan başka bir meslek grubu tanıyor mu? Ben de asker çocuğuyum, ilkokul-lise arasını rahmetli babamın atanması dolayısı ile benim gibi 5 ayrı şehir ve 8 ayrı okulda mı bitirdi Ekşi?
Orduevlerinde hep keyif, zevkü sefa yoktur. Bosna'ya, Azerbaycan'a yahut Somali'ye bir arkadaş uğurlanır; veya Körfez'den, Mezar-ı Şerif'ten, Üsküp'ten gelen arkadaş karşılanır.
Bu geniş coğrafyada Ekşi'nin anlamamakta ısrar ettiği o "Tek devlet, tek millet, tek dil, tek bayrak" için şehit düşen silâh arkadaşları anılır, geride bıraktığı gözü yaşlı ailesi teselli edilir, hâtırası önünde sessizce bakışılır.
Orduevleri otel değildir, orduevlerine kimlik kartı ve evlenme cüzdanı ile girilir Bay Ekşi. Orduevleri otel olmadığı için "müşteriye" değil, "üyelerine" hizmet verir ve dolayısı ile kâr marjını da yüzde onla sınırlı tutar.
Olayları tek açıdan değerlendiren Ekşi Bakan Çakmakoğlu'nun bir soru önergesi üzerine verdiği cevapta TSK'nın cari giderlerden 2000 yılında 68.5 trilyon, 2001'in ilk altı ayında da 42.3 trilyon olmak üzere toplam 11.8 trilyon "TASARRUF" yaptığını söylediğini duydu mu acaba?
Başka hangi kamu kuruluşunda tek bir lira tasarruf yapıldığını söyleyebilir Ekşi?
Bir saatlik Casa yolculuğunda nâzik bedenini dinlendiremeyen ve görevli astsubayı THY hostesi zanneden Ekşi o uçağın "lüksü" içinde Ankara'ya dönmek için bir sene Kuzey Irak'taki ileri karakollarda görev yapan TSK mensubunun içinde bulunduğu "hâlet-i ruhiyeyi" nereden anlayacaktır?
"Cumhurbaşkanı'nın bir güneydoğu gezisine davetli idik. Sabah alana gittiğimizde Cumhurbaşkanı'nın uçağına değil de uzak bir köşede beklemekte olan uçağa yönelttiler bizi. Oturma yerleri hayli rahatsızdı. Zor bela kalktık, hayli zahmetli, sallantılı ve korku dolu bir yolculuğa başladık. Casa'larla böyle tanıştım. Ve bir daha binmeye tövbe ettim. Görevli Astsubay da uçuş sırasında neler olduğu konusundaki sorularımıza cevap verme tenezzülünde bile bulunmadı. Cumhurbaşkanı'nın misafirlerine hiç böyle mi davranılırdı!"
Oktay Ekşi bir süre önce de garnizonları sınırlayan telörgülerin içine ve dışarıdan görünecek şekilde şu sloganların yazılmasından rahatsızlığını beyan etmişti:
"Orduya sadakat şerefimizdir".
"Tek devlet, tek millet, tek dil, tek bayrak".
Evet Oktay Ekşi bu sloganlardan rahatsız olmuştu ve soruyordu, "Ne demek orduya sadakat şerefimizdir?" diye.
Ekşi'nin, ferdin bulunduğu kuruma sadakat gösterip, saygı duymasının nesini anlamakta zorlandığını, asıl ben o günden bu güne anlamadım. Acaba Ekşi sadakatin kelime anlamını bilmekte mi zorlanıyordu yoksa sadakatsizliği mi öneriyordu?
Aynı Ekşi bir süre önce KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş için bir Karadeniz gezisi düzenlemiş ve onu Samsun'dan Artvin'e kadar gezdirmişti.
Giresun gazeteleri ertesi gün Denktaş'a "Şehrin tarihi evlerinin bulunduğu Zeytinlik mahallesinde korunmakta olan son Giresun Metropolitinin evinde mahallî yemekler ikram edildiğini" yazıyordu.
Okuyucu hatırlayacaktır, o zaman da sormuştuk gene soruyoruz; "Ben Giresunluyum. Bu kadar senedir Giresun'da korunmakta olan bir metropolit evi bilmiyorum. Ziyaret edildiğini hiç duymadım. Giresun'da mahallî yemeklerin sadece orada, yâni bir Rum evinde ikram edildiğini de bilmiyorum. Muhayyel bir Pontus Devleti uğruna çalıştığı için 80 sene önce Topal Osman Ağa tarafından "hâl"ledilen son Giresun Metropoliti ve hempaları bu toprakları terk edeli köprülerin altından çok sular akmıştır. Genelde Karadeniz'de, özelde Giresun'da 2001 itibariyle tek bir Rum yok iken bu haller nereden gelmiştir aklına Ekşi'nin? Nereden bulmuştur bu evi Oktay Ekşi?
İşte bu Oktay Ekşi Başbakanlığın tasarruf gayesiyle; "KİT'ler ile diğer kamu kuruluşlarının hem kendi personeline hem de bakan, milletvekili, savcı, yargıç, polis, gazeteci, asker gibi çeşitli sıfatlar taşıyan kişilere hizmet satarken uyguladıkları indirimli tarifelere son verilmesini" isteyen genelgesi üzerine işe "Önce Orduevleri"nden başlanılmasını diline doladı.
Siz Telekom, Tedaş, Botaş, THY gibi kuruluşlarda çalışan personelin bu hizmetlerden, vatandaştan farklı olarak son derece uygun şartlarda faydalandığını biliyor muydunuz? Sizin bakan ve milletvekillerine, banka kredileri dahil sağlanan akıl almaz kolaylıklardan haberiniz var mı? Siz Oktay Ekşi'nin telefon ve uçaklardan neredeyse yüzde elli indirime varan bir tarife ile faydalandığını biliyor muydunuz?
Casa'daki astsubayı hostesle karıştırdığı gibi orduevlerini de otel ve restoranlarla karıştırıyor Ekşi.
Bir TSK mensubu ortalama üç yılda bir yer değiştirir. Bu "yer" İstanbul, Ankara, İzmir de olabilir; Çıldır, Şırnak, Yüksekova, Subatan da.
Özellikle Doğudakiler, yerlerine batıdan gelenle "uygun bir süre" beraber çalışırlar. Terk edilen yerde lojman boşaltılmıştır ama gidilen yerde lojman doludur. Ortalama üç ay "gelen aile" orduevinde kalır. Çoğu zaman çocuklar Eylül ayında okula Orduevlerinden başlar. Eylül ayında sonbahar tatbikatları da olduğu için babalar bu arada "arazidedir".
Batıdaki garnizonlarda da durum farklı değildir, atanan ve emekli olan personelin ev bulana kadar iki ay lojmanı kullanma hakkı bulunduğu için gelenler orduevlerinde "beklerler".
Oktay Ekşi üç senede bir vatan toprağını "ailece" dolaşan başka bir meslek grubu tanıyor mu? Ben de asker çocuğuyum, ilkokul-lise arasını rahmetli babamın atanması dolayısı ile benim gibi 5 ayrı şehir ve 8 ayrı okulda mı bitirdi Ekşi?
Orduevlerinde hep keyif, zevkü sefa yoktur. Bosna'ya, Azerbaycan'a yahut Somali'ye bir arkadaş uğurlanır; veya Körfez'den, Mezar-ı Şerif'ten, Üsküp'ten gelen arkadaş karşılanır.
Bu geniş coğrafyada Ekşi'nin anlamamakta ısrar ettiği o "Tek devlet, tek millet, tek dil, tek bayrak" için şehit düşen silâh arkadaşları anılır, geride bıraktığı gözü yaşlı ailesi teselli edilir, hâtırası önünde sessizce bakışılır.
Orduevleri otel değildir, orduevlerine kimlik kartı ve evlenme cüzdanı ile girilir Bay Ekşi. Orduevleri otel olmadığı için "müşteriye" değil, "üyelerine" hizmet verir ve dolayısı ile kâr marjını da yüzde onla sınırlı tutar.
Olayları tek açıdan değerlendiren Ekşi Bakan Çakmakoğlu'nun bir soru önergesi üzerine verdiği cevapta TSK'nın cari giderlerden 2000 yılında 68.5 trilyon, 2001'in ilk altı ayında da 42.3 trilyon olmak üzere toplam 11.8 trilyon "TASARRUF" yaptığını söylediğini duydu mu acaba?
Başka hangi kamu kuruluşunda tek bir lira tasarruf yapıldığını söyleyebilir Ekşi?
Bir saatlik Casa yolculuğunda nâzik bedenini dinlendiremeyen ve görevli astsubayı THY hostesi zanneden Ekşi o uçağın "lüksü" içinde Ankara'ya dönmek için bir sene Kuzey Irak'taki ileri karakollarda görev yapan TSK mensubunun içinde bulunduğu "hâlet-i ruhiyeyi" nereden anlayacaktır?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002