Önce devlet-millet kaynaşması sağlanmalı

"Cumhuriyet ve Demokrasi" mitinglerinin  3.sü İstanbul ve Ankara'nın ardından İzmir'de yapılacak. Laik Türkiye Cumhuriyeti için suni gündemlerle içeriği değiştirilen "laiklik"e bağlılık açıklamalarının da yapıldığı bu mitingler bizce içinde bulunduğumuz şartlardan çıkış yollarını içeren mesajlar vermelidir.Halk egemenliğine dayalı bir devlet biçimini ifade eden Cumhuriyet ve millet iradesine dayalı bir yönetim biçimini anlatan demokrasi bugün toplumların eriştiği en ideal idare şekilleridir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti devletinde özellikle zaferle kazanılan Kurtuluş Savaşı'nın hemen ardından başlayan dönemde bu sistemler, psikolojik taktiklerle adeta dış güçlerin bir maşası olarak kullanılmaya çalışılmaktadır.  Rejimle milleti, ordu ile milleti ve devletle askeri karşı karşıya getirmeye çalışan masa başı çalışmaları  maalesef işe yaramaktadır ki, bugün Türkiye içte ve dışta pek çok kıskaç içinde iken, halen laiklik veya cumhuriyet ikazları ile uğraşmaktadır.  Bu suni gündemler esas tehlikelere dikkat kesilmesi gereken millet oyalanırken, ülke sathında telafisi imkansız yaralar açılmaktadır. Ülke aydınlarının pek çoğu da ne yazık ki, bu oyuna bilerek veya bilmeyerek alet olmakta, katıldıkları panellerde, yaptıkları konuşmalarda halen esas meselelere değinmekten çok uzak, suni gündem etrafında dolaşmaktadırlar.   Bugün ülke toprakları yabancılara satılmaktadır. Öyle ki, Alanya gibi illerimizde yabancı uyrukluların nüfusu vatandaşlarımızı geçmiştir. Bu  savaşsız işgalden başka bir şey değildir.  Madenlerimiz, yani mali kaynaklarımız yabancılara ruhsat karşılığı neredeyse bedava peşkeş çekilmektedir. Misyonerlerin cirit attığı ülkemizde din değiştirme olağan hale gelmiştir. Prof. Dr. Haydar Baş'ın altını çizdiği gibi, "Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüz"dür.     TCK'nın 301. maddesinin değiştirilmesi gündem edildiğinde "Hayır, Türklüğe hakarete evet deyemeyiz" diyen bir çoşkuyu göremedik.Demek ki, Türk değerleri ve Türk olmak eski kutsallığını yitirmektedir. Son bir ay içinde 20 den fazla şehit verdik ama halen teröre gerekli cevabın "siyasi" olarak verilmesinden bahsedenler var. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Kısaca Türkiye "laiklik ve cumhuriyet" derken, aslında bu mitingleri yaptığı ülke toprakları ayaklarından kayıyor, laiklik ve cumhuriyetin var olabilmesi için gerekli devletin varlığı tehlikeye giriyor ve insanları bir bir şehit oluyor.  Türkiye Cumhuriyeti'nin ve milletimizin esas meselesi bu devleti ayakta tutmak ve Misaki Milli sınırları ile çizilmiş ülke topraklarına sahip çıkmak olmalıdır. Bunun yolu da rejimle milleti veya askerle milleti karşı karşıya getirmek değil, sivil asker, devlet millet kaynaşmasını sağlamaktır.   Siyasilerin esas gündemi de bu olmalıdır. Ama bu karışık tabloda devlet - millet kaynaşmasından bahseden tek siyasi Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Her konuşmasına sivil-asker birliği ve devlet millet kaynaşması ile başlayan sayın Baş, aile - devlet ve ordu olmadan bir milletten söz edilemeyeceğini bilhassa vurguluyor.  Gelinen noktanın AB, ABD, IMF eseri olduğunu ve tek çözümün her sahada BA?IMSIZ TÜRKİYE olduğunu ısrarla savunuyor.   Zor günlerden geçerken bu tehlikelerin altını çizen tek siyasi Prof. Dr. Haydar Baş ise, millete ve devlete sahip çıkanda demek ki sadece sayın Baş'tır.    Koltuk kavgası ile çalkalanan Ankara siyasilerinden halen bu tablo ile ilgili hiç ses çıkmadığına göre dinlenecek ve arkasından gidilecek tek kişide kendisidir.