Ortadoğu neye hazırlanıyor?

2 Kasım seçimlerine doğru ABD biraz daha içe doğru dönerken, Ortadoğu ve Türkiye üzerinde ortak emelleri olan Batılılar Türkiye'nin gündemini bir taraftan AB, bir taraftan zina tartışmaları ile meşgul ettirdiler.

Peki BOP askıya mı alındı? Hayır. Sadece seçimlere kadar derinden, sessiz bir takım çalışmalar yapılıyor. Hazırlıklara bakılırsa, bundan sonraki lokma Irak gibi kolay olmayacak.

Karşısında kendi içinde inanmış ve kenetlenmiş bir millet var. İran.

ABD ikinci bir Vietnam'ı yaşamak istemediğinden adımlarını yavaş ve derinden atıyor.

Kuzey Irak'ta peşmerge yapılanmasının temellerini sağlamlaştırarak, BOP çerçevesinde, bu bölgedeki İsrail'in planını, hem siyasi hem de askeri olarak adım adım uyguluyor.

Bu bekleme döneminde İsrail silah gücünü arttırmaya çalışıyor. İran'a yapılacak saldırı için ABD'den 5 bin adet akıllı bomba satın aldı. Tonlarca ağırlığa sahip olan ve uydu ile kumanda edilebilen bu bombalardan Bunker-Buster olarak bilinen ve 2 metre kalınlığındaki beton duvarları delen bombalar da var.

ABD Irak'ı yerle bir etmek için kullandığı Türkiye'nin İncirlik hava üssünün, İran'da yapılacak katliamda yeterli olmayacağını bildiğinden, silah ve mühimmatını tezkeresiz olarak Türkiye üzerinden nakledebileceği 7 Liman ve 6 Havaalanının daha AKP hükümetinden onayını aldı.

Ne de olsa gizlilik anlaşmasında AKP hükümeti ABD'ye İran konusunda sözünü vermişti. Millete verilen sözler önemli değil, ama ABD'ye verilen sözler çok önemli. Ne de olsa AKP'nin stratejik ortağı.

Bu manada, AKP için, ABD Irak'ta olduğu gibi dindaşlarımızı, komşularımızı vuracakmış hiç önemli değil. Yazık sizi iktidara getirenlere.

ABD başkanlık seçimlerinin sonuçları ne olursa olsun, Ortadoğu'da kan gövdeyi götürecek. Çünkü bilinen bir gerçektir ki, ABD'de başkanlar sadece kukladır. Devleti yöneten asıl irade gizli hükümet olarak bilinen lobilerdir.

Lobiler -özellikle de Yahudi lobisi- bu katliamı istiyor. Hedef, kod adı BOP olan Genişletilmiş İsrail Projesi.

Bush'un sürekli danıştığı akıl hocası olan -sözde bir rahip- Fallwell, Bush'a şu nasihatte bulunuyor "Tanrı, ABD'yi kutsamıştır, çünkü ABD, İsrail'i kutsamıştır. Eğer ABD'de topraklarımızın bereketli olmasını istiyorsan, İsrail'e yardım etmeye devam etmelisin". Nasıl bir rahipse.

Amerikalı bir parlamenterin şu ifadeleri gerçekleri anlamamıza yardımcı olacaktır "Tanrının Mesih'i göndermesi için Ortadoğu'da kıyamet savaşının yani 'Armagedon'un çıkması ve Büyük İsrail Devleti'nin kurulması şarttır".

ABD'li yetkililerin bu ifadelerinden sonra insanın aklına şu soru gelmiyor değil "Acaba ABD Büyük İsrail Projesini uygulayabilmek için mi kuruldu?".

Çünkü olay sadece petrol veya başka madenler meselesi olsaydı, zaten buradaki petrolün çoğu kendisinin kontrolünde. Hem kendi imajını da sıfırlayan böyle çılgınca bir katliama kalkışmasının mantıklı bir izahı da yok.

Zaten birçok ABD başkanının olduğu gibi Bush'un ve etkin çoğunlukta ABD vatandaşının "Tanrıyı, Mesih'i göndermeye zorlama" inancına sahip olduklarını bütün dünya kamuoyu bilmektedir.

Dur durak bilmeyen ve sahip oldukları sapık ve batıl inançlarla masum insanları büyük bir iştahla yok etmekten zevk alan bu kan emici vampirlere dur demenin zamanı gelmedi mi?

AKP hükümeti "işbirliği içindeydik ve devam edeceğiz" mesajları ile bu katliamı bırakın durdurmayı ortak olduğunu en yetkili ağızlardan ifade etmiştir.

BOP kapsamında "22 ülkeye demokrasi getireceğiz" dendiğine göre -Irak'taki getirilen kanlı demokrasiyi(?) hatırlatarak- daha çok katliamlar, tecavüzler göreceğimiz açıktır.

Geçmişte adaleti, hürriyeti bulunduğumuz coğrafyalarda doya doya yaşatan bir milletin torunları olarak bunlara seyirci kalamayız.

Arif Nihat Asya'nın dediği gibi "Hala ne diye oyunda oynaştasın, Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın".

Türkiye'nin gerek iç ve gerekse dış politikalarda onurlu ve şahsiyetli bir lidere ihtiyacı var.

Bu lider her şeyde önce milli ve manevi değerlerimize sahip, ülkemiz üzerinde oynanan menfur emelleri fark edebilecek ve buna göre önceden strateji belirleyebilecek kabiliyete sahip olmalıdır.

Bu kabiliyete sahip, 1991 yılında Körfez Savaşı daha başlarken "Oyun Türkiye üzerine oynanıyor" diyerek, yıllar önce oyunu fark eden tek lider Prof. Dr. Haydar Baş' tır.

Geç olmadan uyanalım.