logo
28 MART 2024

Orucun sırları hakkında

19.09.2007 00:00:00
Mübarek Ramazan ayı ile başlayan rahmet ve bereket iklimi, bütün güzelliğiyle devam etmektedir. Millet olarak ihtiyacımız olan, morallerimizin de düzelmesine vesile olacak; manevi iklimden en güzel şekilde istifade etmenin yollarını araştırmalıyız. Mademki Yüce Allah (cc) bize Ramazan ayını bir mükafat bir müjde bir kurtuluş olarak vermiştir. Biz kullara düşen, başta oruç olmak üzere ibadet ve itaatle alakalı bilgilerimizi ve gayretlerimizi mutlaka artırmalıyız. Tutulan orucun maddi ve manevi faydalarını görmek istiyorsak, oruç tutmayı sadece belli bir zaman diliminde yemekten içmekten ayrı kalmak olarak görmememiz lazımdır.Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ibadetler konusunda söylediği bir sözü aktararak sohbetimize devam edelim;"İbadetler, tahsildara borç öder gibi yapılmamalıdır. İbadet aşk ile vecd ile sevda ile yerine getirilmelidir."                                                                  ***Oruç tuttuğu halde, orucun sırlarına vakıf olamadığından, yada Ramazanın feyz ve muhabbetinden istifade edemediğinden şikayet edenlerimiz vardır. Büyüklerin bir sözü vardır; "vusulsüzlük, usulsüzlüktendir"(neticeye varamamak, yol bilememektendir) Her konuda yol gösteren olduğu gibi bu konuda da yol gösterenlerimiz vardır. Elhamdülillah?İmam-ı Gazali hazretleri oruçtan en güzel şekilde istifade edebilmek isteyenlere; orucun batınî (manevi) şartlarını, sırlarını aktarmaya çalışmıştır. İhya-i Ulumuddin adlı eserden aktaralım;

"Orucun Sırları ve Bâtınî Şartları

Oruç üç derecedir:

A) Avamın orucuB) Havassın orucuC) Ahass'ul-Havass'ın orucu

Avamın Orucu: Bu oruç, mide ve tenasül uzvunu şehvetlerden sakınmaktır; yani yemek, içmek ve cinsî münasebette bulunmaktan sakınmaktır.

Havass Orucu: Kulak, göz, dil, el, ayak ve sâir azaları günahlardan uzak tutmaktan ibarettir.

Ahass'ul-Havass'ın Orucu: Kalbi, dünyevî düşüncelerden tamamen arındırıp Allah'tan başka her şeyi kalpten uzaklaştırmaktır. Böyle bir oruç Allah'tan ve kıyamet gününden başka bir şeyi düşünmekle bozulur. Din için düşünmezse dünyayı düşünmek de bu orucu bozar. Fakat din için istenilen dünya, ahiretin azığı olduğu için dünyalıktan çıkar ve böylece bu orucun bozulmasına vesile teşkil etmez. Hatta kalp ehli, akşam iftarda yiyeceği ve içeceği şeyleri düşünmek suretiyle fikir yürüten kimsenin hatada olduğunu kaydetmişlerdir. Çünkü bu Allah'ın fazlına güvensizlik, Allah tarafından va'dedilen rızka tam inanmamak demektir. Bu mertebe, peygamberlerin, sıddîk ve mukarriblerin mertebesidir.Bu mertebenin sözle anlatılması mümkün değildir. Bunun tahkiki sadece amelî yönden mümkündür. Çünkü bu, himmetin bütünüyle Allah'a yöneltilmesi ve Allah'tan başka her şeyi bir tarafa itmek demektir. Bu durum şu ayet ile ne güzel ifade edilmiştir."Allah de! Sonra onları bırak, daldıkları dedikodularında oynayadursunlar."(En'âm/91)Havass'ın orucu ise, salihlerin orucudur. Bu orucun keyfiyeti, azaları günahtan korumakla beraber şu altı şeyle tamam olur:

1. Gözü Korumak

Gözü, çirkin ve istenilmeyen şeylerden korumak, kalbi meşgul eden ve Allah'ın zikrinden alıkoyan şeylere bakmamaktır. Hz. Peygamber (sav) Şöyle buyurmuştur:"Haram bakış, İblis'in zehirli oklarından bir oktur. Kim Allah'tan korkarak onu terkederse, Allah Teâlâ o kuluna tadı kalbinde beliren bir iman ihsan eder."(Hâkim, (Huzeyfe'den sahih bir senedle)) Câbir, Enes'ten, o da Rasûlullah'tan (s.a), şu hadîsi rivayet etmektedir:"Beş şey vardır ki oruçlunun orucunu bozar:

a) Yalan,

b) Gıybet,

c) Nemime (kovuculuk),

d) Yalan yere yemin etmek,

e) Şehvet ile bakmak".( el-Ezdî, (Enes'ten)

2. Dili Korumak

Dilini hezeyan, yalan, gıybet, nemime, fahiş konuşma, galiz konuşma, kavga ve riya ile konuşmaktan korumaktır ve aynı zamanda dili sükût etmeye icbar, Allah'ın zikri ve Kur'an tilâvetiyle meşgul etmektir. Bu ise, dilin orucudur.Süfyan es-Sevrî şöyle der: "Gıybet, orucu bozar". Bu hükmü Bişr b. el-Hâris rivayet etmektedir.Leys, Mücahidden "İki haslet vardır. Onların ikisi de orucu bozar: a) Gıybet, b) Yalan" dediğini rivayet etmektedir. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:"Oruç, mü'min için kalkandır. Bu bakımdan herhangi biriniz oruçlu ise, fahiş konuşmasın, cahilce hareket etmesin. Eğer bir kişi kendisiyle çirkin konuşur veya dövüşürse, desin ki: 'Ben oruçluyum, ben oruçluyum".( Buharî ve Müslim, (Ebu Hüreyre'den) Hz. Peygamberin devr-i saadetinde oruç tutan iki kadın, günün son saatinde açlık ve susuzluktan bitkin bir hale geldiler, neredeyse telef olacaklardı. Hz. Peygamber'in huzuruna bir elçi göndererek oruçlarını bozmak için izin istediler. Bunun üzerine Rasûlullah kendilerine bir fincan göndererek şöyle buyurmuştur: -'Onlara söyle! Yediklerini bu fincana kussunlar'.Kadınlardan birisi, fincanın yarısı kadar katı bir kan ile iri bir et parçası kustu. Diğeri de aynı şekilde kusarak fincanı doldurdu. Hâdiseyi gören halk, hayretler içerisinde kaldı. Bu durum karşısında halkın hayretini Rasûlullah şu mübarek sözleriyle gidermeye çalıştı: -"Bu iki kadın, Allah'ın kendilerine helâl kıldığı şeylerden uzaklaşarak oruç tuttular. Fakat Allah'ın kendilerine haram kıldığıyla iftar ettiler. Bir arada, oturarak onu bunu çekiştirdiler. İşte fincanda gördüğünüz irin, onların yemiş olduğu halkın kanı ve etidir"

3. Kulağı Korumak

Kulağı her mekruhu işitmekten alıkoymak gerekir. Çünkü söylenilmesi haram olan herşeyin işitilmesi de haramdır. İşte bu sırra binaen Allah Teâlâ, gıybet dinleyen ile haram yiyeni eşit tutmuştur: "Onlar sürekli yalan dinlerler, haram yerler." (Mâide/42)Gıybete karşılık sükût haramdır. Nitekim Allah Teâlâ Şöyle buyurmuştur:"Çünkü o zaman siz de onlar gibi olursunuz." (Nisâ/140)Bu sırra binaen Hz. Peygamber de şöyle buyurmaktadır:                     ,"Gıybet edenle, onu dinleyen, günahta ortaktırlar." (imam Ahmed, (Resûlullah'ın âzadlısı Ubeyyid'dcm zayıf bîr senedle/ Taberânî, (İbn Ömer'den benzerini sahih bir senedle)

4. Diğer Azaları Korumak

Diğer azaları da günahtan alıkoymak gerekir. Meselâ el ve ayak gibi. Kişi, midesini iftar zamanında nefsin istediği şehvetlerden korumalıdır. Helâl yemekten çekinmek suretiyle oruç tutup, iftar zamanında haram ile iftar edenin orucu hiçbir fayda temin etmez ve mânâsız kalır. Böyle bir oruçlunun durumu tıpkı bir köşk bina edip, bir şehri yıkanın durumuna benzer. Çünkü helâl yemek ancak fazla yendiği takdirde zarar vericidir. Onun azı ise, faydalıdır. Bu bakımdan oruç, onu azaltmak için vaz' edilmiş bir ibadettir. Zararından korkarak ilâçları terketmek, sonra da zehir almak, hamakattan başka birşey değildir. Haram ise, dini yok eden bir zehirdir. Helâl ise, azı fayda, çoğu zarar veren bir ilâçtır. Oruçtan gaye, helâli azaltmaktır. Çünkü Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:"Nice oruç tutanlar vardır ki orucundan sadece açlık ve susuzluk elde eder." (Nesâî vb ibn Mâce, (Ebu Hüreyre'den))Bu hadîsin tefsirinde bazı âlimler, akşam fazla yemek suretiyle harama giren bir kimsenin kastolunduğunu söylemişlerdir. Bazıları da 'Bu öyle bir kimsedir ki, helâl yemekten nefsini meneder, fakat haram olan gıybette bulunmak suretiyle orucunu bozar' demişlerdir. Bazı âlimler de azalarını haramdan korumayan bir kimsenin kastolunduğunu söylemişlerdir.

5. İftarda Az Yemek

İftar zamanında tıka-basa -helâl de olsa- yememek gerekir. Helâl de olsa tıka-basa doldurulan mide Allah nezdinde en fazla buğzedilen kaptır. Oruçlu bir kimse, gündüz yemediklerini iftar zamanında tıka-basa yerse, acaba Allah'ın düşmanı olan nefis ve şeytanı nasıl kahredebilir ve şehvetini nasıl kırabilir? Bazen de kişi, oruçlu olmadığı takdirde yiyeceklerinin birkaç mislini temin ederek iftarda yer. Hatta öyle âdet edilmiştir ki yemeklerin en nefisleri Ramazan ayı için tedârik edilir ve o ayda, birkaç ayda yenilmeyecek kadar çeşitli yemekler yenir.                                                                  ***Oysa oruçtan gaye, mideyi aç bırakmak, heva ve şehveti kırmak ve böylece nefsi, takvaya alıştırmaktır. Bu, orucun başta gelen hedefidir. Fakat mide sabahtan akşama kadar aç bırakılır, tam akşam zamanı yemeğe karşı şehvetle isteği kabardığında, ona lezzetli yemekleri yedirip doyurursa, onun iştahı daha da fazlalaşır ve kuvveti daha da gelişir. O zaman öyle şehvetler baş gösterir ki şayet nefis eski âdetlerinde bırakılıp oruç vesilesiyle bu kadar çeşitli yemeklerle beslenmeseydi, daha sakin olacaktı. İşte bu nedenle orucun ruhu ve özü, şeytanın elinde şerlere sevketmek için vesile olan nefsin kuvvetlerini kırmaktır. Bu ise, ancak iftar zamanında az yemekle hâsıl olabilir; yani kişi oruçlu olmadığı zamanlar akşamları ne yiyorsa, oruçlu olduğu zaman da sadece onunla yetinmelidir.Eğer bütün gün yiyecek toplayarak hepsini üst üste iftar zamanında yerse, o zaman orucundan herhangi bir fayda temin edemez.                                                                  ***Orucun âdabından birisi de açlık, susuzluk ve zafiyeti hissedebilmek için gündüz uyumamaktır. Kişi böyle yaptığı takdirde kalbi saflaşır. Her gece biraz daha zayıf olmak suretiyle gece namazlarına kalkmak imkânına sahip olur. Bu durumda umulur ki şeytan kalbinden uzaklaşır. Şeytanın pençesinden kurtulan kalp, gökler âleminde seyretme imkânına sahip olur. Zaten kadir gecesi, gökler âleminde seyretme imkânına sahip gece demektir. Nitekim "Muhakkak biz Kur'an'ı kadir gecesinde inzal ettik" ayetiyle bu mânâ kast olunmuştur.                                                                  ***Kalbi ile göğsü arasında bir yemek torbası meydana getiren kimse, böyle bir şereften mahrumdur. Sadece midesini yemekten boşaltmak da bu mahcubiyet perdesinin aralanmasına kâfi değildir. Himmetini de Allah'tan başka her şeyden boşaltmalıdır. İşte o zaman, hakikatin tamamını elde etmiş olur. Bu durumun ilk basamağı az yemektir. Bu husustaki tafsilât -Allah'ın izniyle- Yemekler bölümünde gelecektir.

6. İftar Sonrasında Korku ile Ümit Arasında Olmak

Oruçlunun iftardan sonra kalbi korku ve ümit arasında muzdarip olmalıdır. Çünkü orucunun kabul edilip kendisinin Allah'a yakın olanlardan veya orucunun kabul edilmeyip Allah'ın gazabına maruz kalanlardan olup olmadığını kestirememektedir. Her ibadetin sonunda da böyle olmalıdır.Hasan b. Ebî Hasan b. Hasan el-Basrî, kahkaha ile gülen bir grubun yanından geçerken onlara şöyle der: 'Ey insanlar! Allah Teâlâ, Ramazan ayını, kulları için bir yarış sahası olarak yaratmıştır. Kullar o ayda ibadet hedefine doğru koşuşurlar. Şüphesiz o grup, zaferi elde eder, diğer bir grup ise geri kalıp, mükâfat kazanmaktan mahrum kalır. Hayret edilecek durum, o gülen ve oynaşan kimselerin durumudur ki halkın koştuğu hedefe kavuştukları bir günde, onlar gaflet içerisinde gülüşüp oynaşırlar. Böyle bir nimetten mahrum kalırlar. Ey gülenler! Şunu iyi bilin. Allah'a yemin ederim ki eğer Allah Teâlâ perdeyi aralasaydı, iyilik yapan iyiliğiyle, kötülük yapan da üzüntüsüyle meşgul olur, böylece gülmek kapısı kapanırdı'.Ahnef b. Kays'a 'Sen pir-i fâni bir kimsesin. Oruç seni zayıf düşürmektedir. (Oysa şer'an pir-i fâni olan kimseler, fidye vermek suretiyle oruç tutmayabilirler) neden oruç tutuyorsun?' denildiğinde şöyle demiştir: "Ben, uzun bir sefere hazırlık yapmaktayım. Allah'ın azabına sabretmek, ibadetine sabretmekten daha zordur" İşte orucun bâtını mânâları bunlardır.                                                                  ***Soru: Bir kimse, midesinin ve tenasül uzvunun şehvetlerini menedip bu mânâlara riayet etmese dahi -fakihlerin fetvasına göre- orucu sahihtir. Bu hükme ne dersiniz?

Cevap: Zahire göre hüküm veren fakihler, bâtını şartlar hakkında ileri sürdüğümüz delillerden zayıf delillere dayanan zahir şartları tesbit etmektedirler. Hele gıybet ve benzeri gibi manevî ve bâtını şartlar karşısında onların delilleri çok zayıf kalır. Fakat zahire göre hüküm veren fakihler, ancak dünyaya sarılmış ve gaflete dalmış, halk ve avam tabakasına kolay gelen tekliflere bakarlar. Onları bunun ötesi pek ilgilendirmez. Bakışları tamamen ahiret âlemine yönelen âlimlere gelince, onlar orucun sahih olmasından, Allah nezdinde kabul edilmesini kastetmektedirler. Oruçtan; Allah'ın sâmediyyet ahlakıyla ahlâklanmayı anlamaktadırlar. Mümkün olduğu kadar şehvetlerden kaçınıp meleklere uymayı kastediyorlar. Çünkü melekler şehvetlerden uzaktır. Aklın nuruyla şehvetlerini kırmaya kudretli olan bir insanın rütbesi, bu ruhtan mahrum olan hayvanın rütbesinden üstündür. Fakat şehvetlere maruz kaldığından, şehvetlerle mücadele etmek mecburiyetinde bulunduklarından, rütbeleri meleklerin rütbesinden aşağıdır. Bu bakımdan şehvete daldıkça kişi esfel-i safilîn'e doğru yuvarlanıp gider. Sonunda hayvanlardan daha aşağı bir duruma düşer. Şehvetleri kırdıkça a'lâ-i illiyyin'e (yücelerin yücesine) yükselir, sonunda meleklerin ufuğuna varır. Melekler ise, manen Allah'a yakın kullardır. Onlara uyan ve onların ahlakıyla ahlâklanan da onlar gibi Allah'a yakınlaşmaktadır. Çünkü yakın olana (meleklere) yakınlaşan, hedefe (Allah'a) da yakınlaşmış demektir. Buradaki yakınlaşma, mekân bakımından değil, sıfat bakımındandır.                                                                  ***Madem ki kalp erbabı ve akıl erbabı nezdinde orucun sır ve hikmeti budur, o halde şehvetlere dalarak gündüz yenen iki öğün yemeği iftar zamanında bir arada yemekten ve bütün gün kendisini aç bırakmaktan ne fayda temin edilebilir? Eğer bu hareket, herhangi bir fayda temin etmiş olsaydı, o zaman Hz. Peygamber'in "Nice oruçlular vardır ki oruçlarından sadece açlık ve susuzluk elde ederler" sözünün mânâsı ne olurdu? Bu sırra binaen ashâbdan Ebu Derdâ (r.a) şöyle buyurur:"Akıllıların uykusu ve iftarı ne güzeldir! Nasıl olur da akıllılar ahmakların orucuna ve uykusuz kalmalarına hayret ediyorlar? Takva ve yakîn sahibi olan bir kimsenin ibadetinin bir zerresi, mağrurların dağlar kadar olan ibadetinden daha üstün ve daha makbuldür!" Bu sırra binaen bir âlim de şöyle buyurur:"Nice oruçlu vardır ki oruçsuzdur ve nice oruçsuz vardır ki oruçludur."Oruçsuz oruçlu o kimsedir ki yer, içer ve fakat azalarını günahlardan korur. Oruçlu oruçsuz ise, yemez içmez, fakat azalarını günahlardan korumaz.                                                                  ***Orucun mânâ ve sırrını anlayan bir kimse bilir ki yemek ve içmekten geri durup diğer günahlarla yoğrulan bir kimse, tıpkı abdest alırken azalarını üç defa meshetmek suretiyle zahirde âdete uymuştur; ancak en önemli şey olan yıkamayı terk etmiştir. Bu bakımdan bu cehaletinden ötürü kıldığı namaz, merdud ve bâtıldır. Yiyip, azalarını haramdan koruyan bir kimsenin meselesi de abdest azalarını birer defa yıkayıp abdest alan bir kimsenin meselesine benzer. Bu kimse, abdestin şartını yerine getirdiği için, Allah indinde namazı makbuldür, her ne kadar fazileti terk etmişse de... Yemek ve içmekten sakınıp azalarını da haramdan koruyan bir kimsenin meselesi ise, abdest âzalarının her birisini üçer defa yıkamak suretiyle abdest alan kimsenin meselesine benzer. Böyle bir kimse hem aslı, hem fazileti yerine getirdiğinden kemâlin zirvesine çıkmış olur.                                                                  ***Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır: "Oruç emanettir. Bu bakımdan herhangi biriniz Allah'ın kendisine teslim ettiği emaneti korusun ve zayi etmesin"(el-Haraitf, Mekârim'ul-Ahlâk, (İbn Mes'ud'dan) «) Ebu Dâvud, (Ebu Hüreyre'den))."Allah size, emanetleri ehline vermenizi emreder" (Nisâ/58) ayetini okuduğunda, Hz. Peygamber elini kulağına ve gözüne koyarak şöyle buyurmuştur: "Kulak emanettir, göz emanettir". Eğer kulak ve göz orucun emanetlerinden ve oruçla korunması gereken şeylerden olmasaydı, Hz. Peygamber "Ben oruçluyum desin" demezdi. Yani oruçlu bir kimseye biri söver ve onunla kavga etmek isterse, oruçlu ona; "Dil, Allah'ın bendeki emanetidir. Onu korumakla mükellefim. Sana kötü cevap vermek suretiyle o emanete nasıl ihanet edebilirim?" demelidir."Bu hakikatlerden sonra anlaşılmış olmalı ki her ibadetin zahiri ve bâtını, kabuğu ve özü vardır. Her ibadetin kabukları hususunda da dereceleri ve her derecenin de kademeleri vardır. Bunu bildikten sonra dilersen sadece kabukla yetinir, öze inmezsin, dilersen akıllıların er meydanına inersin." (İhya-i Ulumuddin/İmam-ı Gazali)İmam-ı Gazal Hazretleri oruç yolunda yürümek, sırlara vakıf olmak, oruçtan en güzel şekilde istifade etmek isteyenlere böylece yol göstermiştir. Ne mutlu Oruç yolunda yürüyebilenlere, ne mutlu orucun sırrına erenlere?!

Uğur KEPEKÇİ

E-posta    : ukepekci@hotmail.com

Web site  : http://www.ugurkepekci.com/
 
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
Yargıtay'da bilek güreşi sürüyor
9. turda da başkan seçilemedi
BDDK savcılığa yazı gönderdi
Seçil Erzan'ın telefonu incelenecek
Sevgi evinde şüpheli ölüm
Bebek yatağında ölü bulundu
'Rusya sadece Ruslarındır' akımına Putin'den tepki
'Ülkede 190 etnik grup var'
Saray'dan Mehmet Şimşek açıklaması
'İtibar etmeyiniz'
Terör saldırısında ölü sayısı arttı
Hayatını kaybedenler 143'e yükseldi
Bağımsız aday olan eski CHP'li başkana seslendi
'Son kez uyarıyorum!'
Kılıçdaroğlu sonunda patladı
'Bilal'e anlatır gibi son kez anlatıyorum'
"Ligden çekilmek için sponsorlarımızla görüştük"
Koç: Bize ceza verirlerse vebalini öderler
Bahçeli'den yerel seçim öncesi mesaj
'Riskli ve tehlikelerle dolu'
Erdoğan'a 'beka sorunu' göndermesi
'Perdelik kumaştan kefen giyen 7 zibidi'
"İstanbul’u yapay zeka devriminin gözbebeği yapacağız"
BTP İBB adayı Cihan Erdoğanyılmaz
Diyarbakır mitinginde İstanbul mesajı verdi
'CHP'yi, utanmadan Kürt kardeşlerimize...'
Beklenen açıklama geldi
Kadir İnanır'dan iyi haber
Trabzon'da su şebekesi çalışmasında göçük
3 işçi hayatını kaybetti
Yargıtay'da bilek güreşi sürüyor
9. turda da başkan seçilemedi
BDDK savcılığa yazı gönderdi
Seçil Erzan'ın telefonu incelenecek
Sevgi evinde şüpheli ölüm
Bebek yatağında ölü bulundu
'Rusya sadece Ruslarındır' akımına Putin'den tepki
'Ülkede 190 etnik grup var'
Saray'dan Mehmet Şimşek açıklaması
'İtibar etmeyiniz'
Terör saldırısında ölü sayısı arttı
Hayatını kaybedenler 143'e yükseldi
Bağımsız aday olan eski CHP'li başkana seslendi
'Son kez uyarıyorum!'
Kılıçdaroğlu sonunda patladı
'Bilal'e anlatır gibi son kez anlatıyorum'
"Ligden çekilmek için sponsorlarımızla görüştük"
Koç: Bize ceza verirlerse vebalini öderler
Bahçeli'den yerel seçim öncesi mesaj
'Riskli ve tehlikelerle dolu'
Erdoğan'a 'beka sorunu' göndermesi
'Perdelik kumaştan kefen giyen 7 zibidi'
"İstanbul’u yapay zeka devriminin gözbebeği yapacağız"
BTP İBB adayı Cihan Erdoğanyılmaz
Diyarbakır mitinginde İstanbul mesajı verdi
'CHP'yi, utanmadan Kürt kardeşlerimize...'
Beklenen açıklama geldi
Kadir İnanır'dan iyi haber
Trabzon'da su şebekesi çalışmasında göçük
3 işçi hayatını kaybetti
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.