2011 yılını hatırlayanınız var mı? Hani Taksim'de çadırlar kurulmuştu. Çoğu öğrenci 20-30 kişilik bir gurup, hükümetin aldığı bir kararı protesto ediyor ve bu karardan dönülmesini istiyordu.
Bir gece ansızın zabıtalar, yani devlet görevlileri, yani devlet bu kişilerin çadırlarını ateşe verdiler.
Bir anda olaylar büyüdü. Provokatörler de devreye girince o masum protesto bir anda devlet ile milleti, polis ile vatandaşı karşı karşıya getirdi. Çok vahim, acı olaylar yaşandı.
Hükümet zerre kadar geri adım atmadı. Tam aksine hala ispat edilememiş 'kutsal değerlerin çiğnendiği', söylemiyle vatandaş ile vatandaş karşı karşıya getirildi.
Siyasiler kamplaştı. Peş peşe tehditkâr açıklamalar ortamı iyice gerdi. Medya bu kamplaşmayı körükledikçe körükledi.
Bir kesimin din, iman, bayrak, devlet elden gidiyor, diye, diğer bir kesimin de vatandaşa zulmediliyor, nerde adalet, nerde insan hakları vs. gibi ayrıştırıcı, bölücü ve akla ziyan söylemler kurduğu o günlerde tek farklı ses yükseliyordu Türkiye'de… Ki, o farklı sesin vurguladığı gerçekler hem tarih boyu, hem dün, hem bugün, hem de yarın geçerli olacak çağrı ve tespitlerdir.
O sesin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş idi. Milli Ekonomi Modeli ile ekonomik kurtuluşumuzun, Ehl-i Beyt külliyatı ile itikadi birleşmemizin, Hoş Geldin Atatürk eseri ile tarih ile barışmamızın anahtarını veren Prof. Dr. Haydar Baş, o günlerde gazetemizde yayınlanan açıklamasında şöyle diyordu:
"Her yangın küçük bir kıvılcımla başlar. Bunu herkesin çok iyi bilmesi lazım. Hiçbir zaman alev alev gördüğünüz o yangınlar bir anda o şekle gelmemiştir.
Bir kıvılcımla başlar bir de bakarsın ki, koskocaman binaları, mahalleleri kül eder. Şimdi sosyal olayların vukuu da aynen bunun gibidir. Bir kıvılcımla başlar ama sonucun ne olacağını kimse tahmin edemez.
O bakımdan siyasilere düşen görev hastalığın teşhisidir. Vatandaş, devletinden bir şey ister. Bunu önce hukuki yollarla ister. Devlet vatandaşa bunu verirse ne âlâ, vermediyse vatandaş hukuku terk eder.
Sen şimdi yargıyı da eline alsan, istediğin gibi tahakküm etme imkânın da olsa yarın, öyle bir durum gelir ki yargıyı da kimse dinlemez. İnsanların bir doyum noktası vardır. O noktaya geldi mi her şey kökünden biter…
Hiçbir zaman sarsılmaz gözüyle bakılan komünizm bile bitti. Hem de bir gecede bitti. Dolayısıyla despot bir idare ilânihaye devam edemez.
Hele acemi olan insanlar bunu hiç devam ettiremez. Ancak masum, eli silah tutmayan insanların üzerine gider. Ama 'alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste' atasözünde ifade edildiği gibi Allah da diğer taraftan yaptıklarının faturasını ona ödetir.
Dolayısıyla talebe olaylarını doğru okumamız lazım. Vatandaşları dinlememiz lazım. Bunları küçümsediğiniz zaman siz, kendinizi imha ediyorsunuz. Siyaset çare bulma makamıdır."
* * *
O günden sonra birçok sosyal, siyasi, hukuki, ekonomik badireler atlattık. Darbe kalkışması yaşadık. Rejim değişti.
Ama ne yaşadığımız badireleri ve ne de yapılan rejim değişikliğini devlet-millet iş birliği ile yapmadık.
Sorunlar çözülmek yerine ateşi kısıldı veya üstü örtüldü. Getirildiğimiz noktada ateşi kısılan veya üstü örtülen gerçekler tekrar alevlenmeye başladı.
Dış politika bir tarafa! İç politikada oturan bir Türkiye var karşımızda. Evlatlarını PKK'ya kaptıran anneler, bir partinin önünde oturuyor.
Evlatlarını, FETÖ'ye kaptıran anneler de iktidar partisinin önünde oturuyor.
İBB'den işten çıkarılanlar da oturuyor. Yakında EYT'liler de oturmaya başlayacak. İşin garibi hükümet de oturuyor.
İktidar ve muhalefet, vatandaşı dinlemek, vatandaş ile uzlaşı aramak yerine, 'benden değilse provokatördür, teröristtir' mantığında.
Medya tetikçiliğe devam ediyor. Birileri de kibrit çakmak için fırsat kolluyor. Yazık etmeyin bu devlete, bu millete.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024