Gençliğimiz, yeni neslimiz ne kadar haberdardır bilemiyorum; Necip Fazıl'dan ve onun meşhur şiirlerinden biri olan Sakarya Türküsü'nden...
Sakarya Türküsü'nde, Sakarya, Müslüman Türk gençliğidir, Anadolu'nun vatanperver, fedakar, cefakar delikanlısıdır. Köpükten gövdesi ile kurşun yükler taşımaktadır ve bu ağır yükü menziline eriştirmek için yokuş yukarı yırtınmakta, çırpınmaktadır. Bin yıllık Türk tarihinin ağırlığı ve mesuliyeti altında omuzları çatırdayan gençliğe bakarak şair;
Ne ağır imtihandır başındaki Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
diye sormaktadır.
Mukaddes yükün, Allah davasının mal ve rütbe beklemeden gönüllü hamalı olduğunu hatırlatır. Ceddi Yunus Emre'yi yâd eder, ardından da çil çil kubbeler serperek ilerleyen ordunun, Tuna nehrinin ve Nil nehrinin ne olduğunu, nerelerde kimlerin elinde kaldığını sorar. O ihtişamlı günlerden, aydınlık devirlerden zifiri karanlık bir ortama gelindiğine işaret eder, çünkü geceler kandillere katran dökmüştür, kandiller aydınlatma özelliğini çoktan kaybetmiştir.
Hem heybedilen, yâd ellerde kalan 22 milyon kilometrekare coğrafyaya, hem de sıkıştırıldığı bir avuç Anadolu coğrafyasında bile inancını, geleneğini yaşayamamanın acısına dikkat çekmek için müthiş bir beyit koymuştur bu araya:
Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
Sakarya Türküsü'nü en güzel okuyanlardan biri de, bugün Başbakanlık koltuğunda oturan Sayın Erdoğan'dır. Özellikle en son aldığımız bu iki mısradaki vurguları ve ses tonu ile dinleyenlerin tüylerini ürpertmeyi başarırdı. Gelin görün ki, bugün kendileri icranın başındadır ve öz yurdunda garipler, öz vatanında paryalar hızla artmaktadır.
Bu toprakların asıl sahiplerini yine bu topraklarda garip ve parya durumuna düşüren küresel güçlerle ballı börekli vaziyetleri, kendi dönemlerinde zirveye çıkmıştır. Vatanımızı talan etmek için, insanımızın inanç yapısını iğfal etmek için yollara düşen, Anadolu'ya üşüşen haçlı sürüleri, Edirne'den Ardahan'a kadar hiç bir engelle, engelleme ile karşılaşmazken, iltihaplı dişini tutarak acı içinde kıvranarak İzmit'ten İstanbul'a giden, Yedi Tepe Ünversitesi'nin kapısına dayanan tesettürlü bir annemiz, tesettüründen dolayı kapıdan geri çevrilmiştir. Hipokrat yemini etmiş olan Prof. Dr. bilmem ne karın ağrısı, böyle bir karar aldıklarını, tesettürlü hastaları alamayacaklarını pişkinlik içinde, utanmadan, sıkılmadan söyleyebilmektedir. Diyorum ki, acaba vakit bulabilir mi sayın başbakan, o gür sesi ve özel vurgu becerisi ile bu beyiti bir daha okusa:
Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İncil serbest Kur'an yasak, kilise serbest cami yasak, dinsize donsuza bütün kapılar açık, edep ve iffet timsali Anadolu analarına tüm kapılar kapalı... Rivayet o ki; bu ülkenin başbakanı imam-hatip mezunuymuş!
Ört ki ölem!..
Sakarya Türküsü'nde, Sakarya, Müslüman Türk gençliğidir, Anadolu'nun vatanperver, fedakar, cefakar delikanlısıdır. Köpükten gövdesi ile kurşun yükler taşımaktadır ve bu ağır yükü menziline eriştirmek için yokuş yukarı yırtınmakta, çırpınmaktadır. Bin yıllık Türk tarihinin ağırlığı ve mesuliyeti altında omuzları çatırdayan gençliğe bakarak şair;
Ne ağır imtihandır başındaki Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
diye sormaktadır.
Mukaddes yükün, Allah davasının mal ve rütbe beklemeden gönüllü hamalı olduğunu hatırlatır. Ceddi Yunus Emre'yi yâd eder, ardından da çil çil kubbeler serperek ilerleyen ordunun, Tuna nehrinin ve Nil nehrinin ne olduğunu, nerelerde kimlerin elinde kaldığını sorar. O ihtişamlı günlerden, aydınlık devirlerden zifiri karanlık bir ortama gelindiğine işaret eder, çünkü geceler kandillere katran dökmüştür, kandiller aydınlatma özelliğini çoktan kaybetmiştir.
Hem heybedilen, yâd ellerde kalan 22 milyon kilometrekare coğrafyaya, hem de sıkıştırıldığı bir avuç Anadolu coğrafyasında bile inancını, geleneğini yaşayamamanın acısına dikkat çekmek için müthiş bir beyit koymuştur bu araya:
Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
Sakarya Türküsü'nü en güzel okuyanlardan biri de, bugün Başbakanlık koltuğunda oturan Sayın Erdoğan'dır. Özellikle en son aldığımız bu iki mısradaki vurguları ve ses tonu ile dinleyenlerin tüylerini ürpertmeyi başarırdı. Gelin görün ki, bugün kendileri icranın başındadır ve öz yurdunda garipler, öz vatanında paryalar hızla artmaktadır.
Bu toprakların asıl sahiplerini yine bu topraklarda garip ve parya durumuna düşüren küresel güçlerle ballı börekli vaziyetleri, kendi dönemlerinde zirveye çıkmıştır. Vatanımızı talan etmek için, insanımızın inanç yapısını iğfal etmek için yollara düşen, Anadolu'ya üşüşen haçlı sürüleri, Edirne'den Ardahan'a kadar hiç bir engelle, engelleme ile karşılaşmazken, iltihaplı dişini tutarak acı içinde kıvranarak İzmit'ten İstanbul'a giden, Yedi Tepe Ünversitesi'nin kapısına dayanan tesettürlü bir annemiz, tesettüründen dolayı kapıdan geri çevrilmiştir. Hipokrat yemini etmiş olan Prof. Dr. bilmem ne karın ağrısı, böyle bir karar aldıklarını, tesettürlü hastaları alamayacaklarını pişkinlik içinde, utanmadan, sıkılmadan söyleyebilmektedir. Diyorum ki, acaba vakit bulabilir mi sayın başbakan, o gür sesi ve özel vurgu becerisi ile bu beyiti bir daha okusa:
Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İncil serbest Kur'an yasak, kilise serbest cami yasak, dinsize donsuza bütün kapılar açık, edep ve iffet timsali Anadolu analarına tüm kapılar kapalı... Rivayet o ki; bu ülkenin başbakanı imam-hatip mezunuymuş!
Ört ki ölem!..
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Beterin beteri basiretsizlik / 19.07.2025
- Görmeyen gözler işitmeyen kulaklar ve ürpermeyen kalpler / 18.07.2025
- İmtiyazlı zümre doymak bilmiyor / 17.07.2025
- Hacım! Hayırlı olsun yeni yol arkadaşlarınız da!.. / 16.07.2025
- ‘Her kışın sonunda bir bahar olur’ / 15.07.2025
- Gül vekilim gül / 12.07.2025
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Görmeyen gözler işitmeyen kulaklar ve ürpermeyen kalpler / 18.07.2025
- İmtiyazlı zümre doymak bilmiyor / 17.07.2025
- Hacım! Hayırlı olsun yeni yol arkadaşlarınız da!.. / 16.07.2025
- ‘Her kışın sonunda bir bahar olur’ / 15.07.2025
- Gül vekilim gül / 12.07.2025
- Yalamış yutmuşlar / 09.07.2025
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025