Papanız sizi kutsasın

Papanız sizi kutsasınSatır aralıklarında kaynayıp giden nice haberler var, biraz dikkat biraz da rikkat gerek farketmek için.Bunca lüzumsuz bilginin zihnimizin sadeliğini ifsat ettiği bir zamanda bu ince ayrıntıları kaçırmamak ne mümkün.Alın size minnacık ve koskocaman bir ayrıntı, tabii eğer ayrıntıysa. Gazetelerde geçti."Papa 16'ncı Benedikt'in doğduğu Bavyera eyaletinin başkenti Münih'de sağcılar, Katolik bir kilisenin karşısında bir cami yapılmasını önlemek için bir kampanya başlattı. Olay, New York Times gazetesinde uzun bir habere konu oldu. Gazete, söz konusu caminin Münih'in üçüncü büyük cami olacağını kaydetti.New York Times, cami projesine karşı ayaklananların, yoğun bir kampanya yürüttüğünü, mitingler düzenlendiğini, Bavyera Parlamentosu'na sunulacak bir dilekçe için imzalar topladığını belirtirken söz konusu dilekçede "Bira içmek ve domuz eti yemek Bavyera yaşamının özelliğidir. Halbuki Müslüman inancında ikisi pis ve yasaktır" ifadesine yer verildiğine dikkat çekti."Haberin suyunun suyu bu.Vaftiz suyu.Bir de bu yakaya bakın.Birileri ülkede "dinler bahçesi" adı altında, "cami, kilise, havra" troykasını "dinlerarası diyalog" janjanlısına sarmalayıp bize yuttururken, "diyalog misyonunun" en tepe noktasındaki papanın hemşehrileri camiye isyan bayrağını açtı bile.Elin Hıristiyan'ı bu hassasiyeti gösterirken İstanbul müftümüz papayı bir selatin camiinde "hacet duasına davet" ediyor, işi dahası, Mevlana, Yunus gibi İslam büyüklerinin söyledikleri dururken papayı bir Yunan filozofuna ait veciz(!) cümleyle mestediyor. Bizimkiler önce Antalya Belek'te açtık "dinler bahçesini."Antalya Belek var bu işte kelek derken, ikinci olarak tevhidle şirkin en acımasız kavgasının verildiği bir vahdet sembolü şehirde Urfa'da ikinci bir 'dinler bahçesi'nin temeli atılıyor.Aslında Urfa'da tevhidle şirkin kavgası yapılmadı, orada tarih boyu olduğu gibi tevhid şirkin en acımasız yüzünü gördü, ve Allah birdir diyen bir insana "ateş" layık görüldü.Nasıl da bugüne benziyor dünün Urfa'sında şirkin tevhide reva gördükleri.Dün Allah birdir diyeni ateşe atanlar, bugün aynı inancın sahiplerine ateş yağdırıyor. Değişen sadece teknoloji.Anlayış aynı.Dua edip bekleyelim, "ateşe İbrahim için serinlik ve esenlik ol" buyuran yüce Allah, kendisine iman edenlere reva görülen bunca vahşete de inşallah o "görünmez ordularıyla" engel olur.Bavyeralıların papanın şehrine camii istememelerinin gerekçesi de çok ilginç.Diyorlar ki, "biz bira içer domuz eti yeriz, Müslümanlarca bunlar pis ve haram olan şeylerdir, bize engel olurlar."Boşuna telaşınız be kuzum.Müslümanlar Bavyera'da değil, İstanbul'da bile o dediklerinize engel olmuyor, olamıyor. İnanmıyorsanız papanızın hayatımızı zehreden o dört günlük ziyaretine bakın.Halkının reelde %99'u, Başbakana göre %95'i Müslüman olan ülkede Müslümanlar ne biraya, ne şaraba ne de bilmem neye engel olamıyorlar ki, azınlığın en azınlığı oldukları Bavyera'da engel olsunlar.Tam da bu yazıyı yazarken Almanya'dan arkadaşlar geldiler.Getirdikleri haberlerin özeti şöyle.Avrupa'da camilerin tamamına yakını birer diyalog merkezi. İstisnalar Türkiye'de olduğu gibi. Bu ülkede kim diyalogcuysa orada da o diyalogcu. Bir farkla ki, yurtlarını ele kaptırmamak için burada diyalog karşıtı gibi gözükenler, oralarda işin göbeğindeler.Arkadaşların en taze haberi de şöyle, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Avrupa yetkilisi yeni değişmiş. Yeni yetkili Vatikan'da teoloji tahsili yapmış bir zat.Sizin anlayacağınız ilahiyat eğitimi Vatikan'da ikmal etmiş bir kişi Avrupa'daki Müslümanların diyanet işlerini idare ediyor. İmam refakatinde yapılan toplu kilise ziyaretleri de işin çabası.Siz hala Bavyera'da aşağı gidelum yali yali şarkısını çalıp oynayın.Özetle Avrupalı kendi dini değerlerine ölümüne sahip çıkarken biz taviz üstüne taviz veriyoruz.Ne uğruna?Dünya barışı(!) uğruna.İyi de bu barışı biz mi bozuyoruz?Hayır!Peki yapılanlar neyin gereği o zaman?İsa aşkına(!) mı yoksa?