Zaman ve mekân kabuğunu değerlendiren, kıymetlendiren öz: "İnsan-ı Kâmil"dir. Bu nedenledir ki, kemâlin, her türlü olgunluğun doruğunda olan Hz. Muhammed Mustafa (sav)'in asrı değerlidir. Asr-ı Saadet, Nur Asrı, Asr-ı Hidayet... Ve yine O'nunla şereflenen beldeler mübarektir. Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere, Mukaddes Belde...
Mübarek, mukaddes Ramazan'da O'nunla yeniden Hak Yolculuğuna çıkmak, O'nunla olmak, O'nunla iltica etmek, istemek ve rahmet etmek... Rahmet ve lütfu aynı O'nunla ihya etmek ne güzel
Bu ayda, tecelliler "İnsan", "Kur'an" ve "Kainat" aynalarına bolca yansıyor. Hakk'ın nurunu, muhabbetini, birlikte seyretmek, duymak, yaşamak ne de güzeldir... Bakıp da görebilen için O zaten bir ayna: "İnsan-ı Kâmil aynası"... O'nunla beraber olabilen, bu ayda O'nda nice rahmet tecellileri seyredebilir, tadabilir...
Kur'an'a gelince, bu ayda en çok okunuyor, mukabele ediliyor. Fert-fert, cemaat-cemaat, gece-gündüz, ev-ev, mescid-mescid tilâvet ediliyor, hatimler iniyor... Bu ay Kur'an ayı adetâ... Nitekim Cenab-ı Hak: "Şehr-i Ramazan öyle bir aydır ki, onda Kur'an-ı Kerim indirildi." ve "Biz Kur'an-ı Kerim'i mübarek bir gecede (Kadir gecesinde) indirdik" buyurmaktadır. Kur'an ile olan ünsiyet ve yakınlık, o aynadaki tecellilerin seyrine vesile olur. İşte bu seyirde O Kamil İnsan'la beraber olabilmek...
Ve yine kainât aynasına, kendine yansıyanı tam manasıyla özümleyecek bir nazarla, tefekkürle bakmak... Bu ayda, o aynadan da aksedeni alabilmek... Bunun için de O'nun eteğinde, dizinin dibinde olmak...
Neden mi? "(Allah) dilediğine hikmet verir. Hikmet verilen kimseye çok hayır verilmiştir. Bunu ancak akl-ı selim sahipleri düşünüp anlar" (Bakara: 269). İşte böylesine bir hikmete erenle; Hak gözü ile görüp, Hak kulağı ile işiten; Hak eli ile tutup, Hak ayağı ile yürüyen Kâmil İnsan'ın asrımızdaki ile (O'nunla) beraber olabilmek ne imrenilecek bir haldir ki, bize bizzat zatında insan aynasını, Kur'an'a açacağı kapı ile Kur'an aynasını ve onlardaki tecellileri seyrettirecek... Veya kumaşa sürtünüp mıknatıslanan ve kağıt parçacıklarını çeken cezbeden cisim gibi, Hakk'ın kokusunu, nurunu, sesini ve güzelliğini bu ayda üzerinde gösterecek "O Mana Eri" tarafından çekilmek ne de güzel...
Bunun için samimiyetle ihlâsane bir niyyet ve gayret, arkasından kayıtsız şartsız bir teslimiyet, mahviyet ve hizmet duygusu yeterli olacak... Veya rahmet ayında, ilahi lütfuyla bu yollar O'na kadar aşılacak, O'nun eteğinden öteler seyredilecek...
O'nun dili ile önümüzdeki zorlukları görelim, Ramazan'ı tanıyalım:
"Allah büyük nasipleri, büyük zorlukların ardına gizler. En büyük nasip şüphesiz ki, Allah'ın cemali, yakınlığı ve rızasıdır. O halde bu yüce nasibe ermek için en zor ve en çetin engelleri aşmamız ve en sarp geçitleri geçmemiz gerekiyor... O'nun yolunda fedâ-i can etmemiz gerekiyor. Bu nasıl olur? Her hakikati en mükemmel şekliyle şahsında abideleştiren Yüce Peygamber'in tek ve şaşmaz ölçü olarak ortaya koyduğu prensip ve kararlarla... Allah Resûlü bir savaş dönüşünde "Küçük cihaddan büyük cihada gidiyoruz" deyince, arkadaşları "Nedir büyük cihad?" diye sorarlar. Peygamberimiz cevaben "Nefisle mücadeledir" buyururlar. Bu mücadelenin en yoğun olduğu ve hak yolcularının lehine kazanıldığı Allah'ın yardımının lütfunun en çok yağdığı, bereketlerinin ve feyizlerinin kaynadığı ve taştığı aydır Ramazan... Bu ayda tutulan oruç (...) elbetteki nefsin belini kırmada en müessir yol olacaktır. Bu vesile ile (...) nefsani hastalıklar sarsılacak, sökülecek ve yine, Yüce Peygamber'in sünneti gereğince, çokça namaz, çokça zikir, çokça dua, tefekkür ve tasadduk yoluyla da insanın ruhî inkişafı gerçekleşecek, böylece Allah'a kanat açan ruh, aşk ve vecd, Allah korkusu ve Allah sevgisiyle bezenmiş olacaktır."
Mübarek, mukaddes Ramazan'da O'nunla yeniden Hak Yolculuğuna çıkmak, O'nunla olmak, O'nunla iltica etmek, istemek ve rahmet etmek... Rahmet ve lütfu aynı O'nunla ihya etmek ne güzel
Bu ayda, tecelliler "İnsan", "Kur'an" ve "Kainat" aynalarına bolca yansıyor. Hakk'ın nurunu, muhabbetini, birlikte seyretmek, duymak, yaşamak ne de güzeldir... Bakıp da görebilen için O zaten bir ayna: "İnsan-ı Kâmil aynası"... O'nunla beraber olabilen, bu ayda O'nda nice rahmet tecellileri seyredebilir, tadabilir...
Kur'an'a gelince, bu ayda en çok okunuyor, mukabele ediliyor. Fert-fert, cemaat-cemaat, gece-gündüz, ev-ev, mescid-mescid tilâvet ediliyor, hatimler iniyor... Bu ay Kur'an ayı adetâ... Nitekim Cenab-ı Hak: "Şehr-i Ramazan öyle bir aydır ki, onda Kur'an-ı Kerim indirildi." ve "Biz Kur'an-ı Kerim'i mübarek bir gecede (Kadir gecesinde) indirdik" buyurmaktadır. Kur'an ile olan ünsiyet ve yakınlık, o aynadaki tecellilerin seyrine vesile olur. İşte bu seyirde O Kamil İnsan'la beraber olabilmek...
Ve yine kainât aynasına, kendine yansıyanı tam manasıyla özümleyecek bir nazarla, tefekkürle bakmak... Bu ayda, o aynadan da aksedeni alabilmek... Bunun için de O'nun eteğinde, dizinin dibinde olmak...
Neden mi? "(Allah) dilediğine hikmet verir. Hikmet verilen kimseye çok hayır verilmiştir. Bunu ancak akl-ı selim sahipleri düşünüp anlar" (Bakara: 269). İşte böylesine bir hikmete erenle; Hak gözü ile görüp, Hak kulağı ile işiten; Hak eli ile tutup, Hak ayağı ile yürüyen Kâmil İnsan'ın asrımızdaki ile (O'nunla) beraber olabilmek ne imrenilecek bir haldir ki, bize bizzat zatında insan aynasını, Kur'an'a açacağı kapı ile Kur'an aynasını ve onlardaki tecellileri seyrettirecek... Veya kumaşa sürtünüp mıknatıslanan ve kağıt parçacıklarını çeken cezbeden cisim gibi, Hakk'ın kokusunu, nurunu, sesini ve güzelliğini bu ayda üzerinde gösterecek "O Mana Eri" tarafından çekilmek ne de güzel...
Bunun için samimiyetle ihlâsane bir niyyet ve gayret, arkasından kayıtsız şartsız bir teslimiyet, mahviyet ve hizmet duygusu yeterli olacak... Veya rahmet ayında, ilahi lütfuyla bu yollar O'na kadar aşılacak, O'nun eteğinden öteler seyredilecek...
O'nun dili ile önümüzdeki zorlukları görelim, Ramazan'ı tanıyalım:
"Allah büyük nasipleri, büyük zorlukların ardına gizler. En büyük nasip şüphesiz ki, Allah'ın cemali, yakınlığı ve rızasıdır. O halde bu yüce nasibe ermek için en zor ve en çetin engelleri aşmamız ve en sarp geçitleri geçmemiz gerekiyor... O'nun yolunda fedâ-i can etmemiz gerekiyor. Bu nasıl olur? Her hakikati en mükemmel şekliyle şahsında abideleştiren Yüce Peygamber'in tek ve şaşmaz ölçü olarak ortaya koyduğu prensip ve kararlarla... Allah Resûlü bir savaş dönüşünde "Küçük cihaddan büyük cihada gidiyoruz" deyince, arkadaşları "Nedir büyük cihad?" diye sorarlar. Peygamberimiz cevaben "Nefisle mücadeledir" buyururlar. Bu mücadelenin en yoğun olduğu ve hak yolcularının lehine kazanıldığı Allah'ın yardımının lütfunun en çok yağdığı, bereketlerinin ve feyizlerinin kaynadığı ve taştığı aydır Ramazan... Bu ayda tutulan oruç (...) elbetteki nefsin belini kırmada en müessir yol olacaktır. Bu vesile ile (...) nefsani hastalıklar sarsılacak, sökülecek ve yine, Yüce Peygamber'in sünneti gereğince, çokça namaz, çokça zikir, çokça dua, tefekkür ve tasadduk yoluyla da insanın ruhî inkişafı gerçekleşecek, böylece Allah'a kanat açan ruh, aşk ve vecd, Allah korkusu ve Allah sevgisiyle bezenmiş olacaktır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.