Vahiy hadisesinin ağırlığı Kur'an'da şöyle ifade edilir: "Biz sana ağır bir söz var edeceğiz".
Vahiy geldiği sırada Hz. Peygamber üzerini örtüyor, normal uyanıklığa benzemeyen bir hâle giriyordu. Bu halde kalbine doğan vahiyler vahiy hâli geçtikten sonra, ezberlenmiş bir halde hafızasına olduğu gibi kaydediliyordu.Resulullah (sav) savaş esnasında bile yanından ayırmadığı vahiy katiplerine gelen vahyi hemen imlâ ettiriyordu. Yazdırdığı vahyi ayrıca okutturuyor, kontrol ederek yanlış yazılmasına müsaade etmiyordu.Hz. Peygamberin ilk sıralarda, gelen vahyi unutabilirim endişesiyle vahyin gelmesi esnasında tekrar etmeye yeltendiğini ancak ayet-i kerime ile, Efendimizin bu endişe ve telaşa kapılmasının gereksiz olduğu ifade edilmektedir: "Ey Habibim! Cebrail sana Kur'an'ı okurken, acele edip de dilini kıpırdatma. Onu bir araya toplayıp okutmak bize aittir. Cebrail'e okuttuğumuzda sen onun okuyuşunu takip et. Sonra onu açıklamak yine bize aittir".
İlk Vahiy GelişiHz. Aişe (r. anha) anlatıyor: "Resulullah (as)'a vahiy olarak ilk başlayan şey uykuda gördüğü salih rüyalar idi. Rüyada her ne görürse, sabah aydınlığı gibi aynen gerçekleşiyordu. Tam bu dönemde kendisine yalnızlık sevdirilmişti. Hira mağarasına çekilip orada, ailesine dönmeksizin bir kaç gece tek başına kalıp ibadete dalmıştı. Bu maksatla yanına azık alıyor, azığı tükenince Hz. Hatice'ye dönüyor, yine aynı şekilde azık alıp tekrar gidiyordu. Bu hâl, kendisine Hira mağarasında Hak gelinceye kadar devam etti. Bir gün ona melek gelip: "Oku!" dedi. "Ben okuma bilmiyorum!" cevabını verdi. Hz. Peygamber (as), hadiseyi şöyle anlatır: "Ben okuma bilmiyorum deyince melek beni tutup kucakladı, takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı. Tekrar: "Oku!" dedi. Ben tekrar: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni ikinci defa kucaklayıp takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra tekrar bıraktı ve: "Oku!" dedi. Ben yine: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni tekrar alıp, üçüncü sefer takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: "Yaratan Rabb'inin adıyla oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabb'in nihayetsiz kerem sahibidir. Ki O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti" (Alak, 1-5) dedi".
Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
Vahiy geldiği sırada Hz. Peygamber üzerini örtüyor, normal uyanıklığa benzemeyen bir hâle giriyordu. Bu halde kalbine doğan vahiyler vahiy hâli geçtikten sonra, ezberlenmiş bir halde hafızasına olduğu gibi kaydediliyordu.Resulullah (sav) savaş esnasında bile yanından ayırmadığı vahiy katiplerine gelen vahyi hemen imlâ ettiriyordu. Yazdırdığı vahyi ayrıca okutturuyor, kontrol ederek yanlış yazılmasına müsaade etmiyordu.Hz. Peygamberin ilk sıralarda, gelen vahyi unutabilirim endişesiyle vahyin gelmesi esnasında tekrar etmeye yeltendiğini ancak ayet-i kerime ile, Efendimizin bu endişe ve telaşa kapılmasının gereksiz olduğu ifade edilmektedir: "Ey Habibim! Cebrail sana Kur'an'ı okurken, acele edip de dilini kıpırdatma. Onu bir araya toplayıp okutmak bize aittir. Cebrail'e okuttuğumuzda sen onun okuyuşunu takip et. Sonra onu açıklamak yine bize aittir".
İlk Vahiy GelişiHz. Aişe (r. anha) anlatıyor: "Resulullah (as)'a vahiy olarak ilk başlayan şey uykuda gördüğü salih rüyalar idi. Rüyada her ne görürse, sabah aydınlığı gibi aynen gerçekleşiyordu. Tam bu dönemde kendisine yalnızlık sevdirilmişti. Hira mağarasına çekilip orada, ailesine dönmeksizin bir kaç gece tek başına kalıp ibadete dalmıştı. Bu maksatla yanına azık alıyor, azığı tükenince Hz. Hatice'ye dönüyor, yine aynı şekilde azık alıp tekrar gidiyordu. Bu hâl, kendisine Hira mağarasında Hak gelinceye kadar devam etti. Bir gün ona melek gelip: "Oku!" dedi. "Ben okuma bilmiyorum!" cevabını verdi. Hz. Peygamber (as), hadiseyi şöyle anlatır: "Ben okuma bilmiyorum deyince melek beni tutup kucakladı, takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı. Tekrar: "Oku!" dedi. Ben tekrar: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni ikinci defa kucaklayıp takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra tekrar bıraktı ve: "Oku!" dedi. Ben yine: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni tekrar alıp, üçüncü sefer takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: "Yaratan Rabb'inin adıyla oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabb'in nihayetsiz kerem sahibidir. Ki O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti" (Alak, 1-5) dedi".
Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.