Havva KULO?LU
Dünden Devam...
Şu sözlere iyi kulak ver;
* Gördüğün güzelliklere aldanma, geçicidir.
* Her zorluğun arkasında bir kolaylık vardır.
* Son pişmanlık fayda vermez.
Ve şunlara da iyi bak!
Genç elindeki üç kutuyu ona uzattı. O, kutuları alıp açmaya başladı. Birincisinde solmuş bir gül, ikincisinde bir parça kömür, üçüncüsünde ise bir ayna vardı. Gördüklerine ve duyduklarına bir mana veremedi. Gence sormak istedi ama genç çoktan gitmişti. Kafası karışmıştı. "İyisi mi ben şu güzel kapıyı açayım. Belki işe yarar birşeyler bulurum" diye düşündü. Elindekileri kenara koyup kapıyı zorladı. Açmak için bir hayli uğraştı. Sonunda kapıyı açmayı başardı. Fakat, kapı aniden açıldığı için dengesini kaybederek içeri yuvarlandı. O anda öylesine dehşetli bir manzarayla karşılaştı ki, kendini adeta güneşin ortasına düşmüş sandı. Her yeri alevler sarmıştı. Dehşetli acılarla kıvranıyordu. O sırada bir ses işitti: "Son pişmanlık fayda vermez!" Bu sözle o genci hatırladı. İmdat istiyor, sesi çıkmıyordu. O sırada gökgürültüsünü andıran bir sesle irkildi. Kapı çalıyordu. Yüzü gözü kan ter içinde kalkıp kapıyı açtı. Kapıcı ekmekleri getirmişti. Ekmekleri alıp kapıyı kapattı. Robot gibi hareket ediyordu. Mutfağa gidip ekmekleri bıraktı. Elini yüzünü yıkadı. Aynaya uzun uzun baktı. Daha sonra odaları gezdi. Etrafa bakındı. Evindeydi. Buna emindi. "Rüyaymış!" diye derin bir nefes aldı. Fakat hâlâ tesirindeydi. O genç kimdi? Ne demek istemişti? Kutudakilerin manası neydi? Birden içinde şiddetli bir merak duydu. Sormalıydı ama kime? Biraz düşündü sonra birden aklına mahalledeki yaşlı fırıncı geldi. Ak sakallı, nur yüzlü bir ihtiyardı. Namazında niyazında camiden hiç çıkmayan biriydi. Aceleyle üzerini giyindi dışarı çıktı.
***
-İşte böyle, fırıncı baba! Kapının vurulmasıyla o dehşetten kurtuldum. Söyler misin nedir bütün bunlar?
-Evladım! Sen iyi bir gençsin. İçkin, kumarın yok. Kötülerle düşüp kalkmazsın. Lakin herhalde Rabb'inin huzuruna çıkmayı ihmal ediyorsun. Emirlerini yerine getirmiyorsun. Şükretmelisin ki Rabb'im seni bu rüya ile uyarmış.
-Peki nasıl?
-Evladım! O gördüğün genç, dünyada edinmen gereken salih bir dosttur. O sana doğruları öğütlemek için çabalar.
Yürüdüğünüz yol hayat yoludur. O iki kapıda Cennet ve Cehennem'i temsil ediyor. İyi görünüşlü kapı Cehennem'dir. Dünyanın bütün lezzetleri, süsleri insanı aldatır ve Rabb'ini unutturur. Cehennem'e giden yol güzeldir, aldatıcıdır. Diğer kapı Cennettir. Cennet'e girmek öyle kolay değildir. Dünyanın eza cefasına katlanacak, sabredeceksin ki Cennet'i kazanasın.
Sözlere gelince; ilk, Cehennem'in aldatıcı güzelliğine kapılma sonu hüsrandır. İkincisi, Cennet'e giden yol çilelidir. Üçüncüsü ise, hayatını gafil geçirirsen son nefesteki pişmanlık fayda vermez manasındadır.
-Peki o kuru gül, kömür ve ayna nedir?
-Sabırlı ol evladım, anlatacağım! Bilirsin güllerin ömrü kısa olur. Kuru gül ile hayatın ne denli kısa olduğu anlatılmak istenmiştir.
Kişi yaşarken elbet günahlara bulaşır. Bu günahlar kalbini karartır. Eğer tövbeden nasib alamaz da günahında ısrar ederse kalbi zamanla kömürleşir. Bilirsin ki kömürün sonu ateştir.
Her daim günahına pişman olup tövbe eden insanın kalbi pas tutmaz. Cilalı ayna gibi olur. Bu aynaya Hak tecelli eder. Gönül aynasından yansıyan tecellileri almak için bizim de gönlümüzün ayna olması gerekir.
Evlat! Bu günlük bu kadar yeter. Allah mübarek eylesin. Haydi kalk abdest al da camiye gidelim.
Dünden Devam...
Şu sözlere iyi kulak ver;
* Gördüğün güzelliklere aldanma, geçicidir.
* Her zorluğun arkasında bir kolaylık vardır.
* Son pişmanlık fayda vermez.
Ve şunlara da iyi bak!
Genç elindeki üç kutuyu ona uzattı. O, kutuları alıp açmaya başladı. Birincisinde solmuş bir gül, ikincisinde bir parça kömür, üçüncüsünde ise bir ayna vardı. Gördüklerine ve duyduklarına bir mana veremedi. Gence sormak istedi ama genç çoktan gitmişti. Kafası karışmıştı. "İyisi mi ben şu güzel kapıyı açayım. Belki işe yarar birşeyler bulurum" diye düşündü. Elindekileri kenara koyup kapıyı zorladı. Açmak için bir hayli uğraştı. Sonunda kapıyı açmayı başardı. Fakat, kapı aniden açıldığı için dengesini kaybederek içeri yuvarlandı. O anda öylesine dehşetli bir manzarayla karşılaştı ki, kendini adeta güneşin ortasına düşmüş sandı. Her yeri alevler sarmıştı. Dehşetli acılarla kıvranıyordu. O sırada bir ses işitti: "Son pişmanlık fayda vermez!" Bu sözle o genci hatırladı. İmdat istiyor, sesi çıkmıyordu. O sırada gökgürültüsünü andıran bir sesle irkildi. Kapı çalıyordu. Yüzü gözü kan ter içinde kalkıp kapıyı açtı. Kapıcı ekmekleri getirmişti. Ekmekleri alıp kapıyı kapattı. Robot gibi hareket ediyordu. Mutfağa gidip ekmekleri bıraktı. Elini yüzünü yıkadı. Aynaya uzun uzun baktı. Daha sonra odaları gezdi. Etrafa bakındı. Evindeydi. Buna emindi. "Rüyaymış!" diye derin bir nefes aldı. Fakat hâlâ tesirindeydi. O genç kimdi? Ne demek istemişti? Kutudakilerin manası neydi? Birden içinde şiddetli bir merak duydu. Sormalıydı ama kime? Biraz düşündü sonra birden aklına mahalledeki yaşlı fırıncı geldi. Ak sakallı, nur yüzlü bir ihtiyardı. Namazında niyazında camiden hiç çıkmayan biriydi. Aceleyle üzerini giyindi dışarı çıktı.
***
-İşte böyle, fırıncı baba! Kapının vurulmasıyla o dehşetten kurtuldum. Söyler misin nedir bütün bunlar?
-Evladım! Sen iyi bir gençsin. İçkin, kumarın yok. Kötülerle düşüp kalkmazsın. Lakin herhalde Rabb'inin huzuruna çıkmayı ihmal ediyorsun. Emirlerini yerine getirmiyorsun. Şükretmelisin ki Rabb'im seni bu rüya ile uyarmış.
-Peki nasıl?
-Evladım! O gördüğün genç, dünyada edinmen gereken salih bir dosttur. O sana doğruları öğütlemek için çabalar.
Yürüdüğünüz yol hayat yoludur. O iki kapıda Cennet ve Cehennem'i temsil ediyor. İyi görünüşlü kapı Cehennem'dir. Dünyanın bütün lezzetleri, süsleri insanı aldatır ve Rabb'ini unutturur. Cehennem'e giden yol güzeldir, aldatıcıdır. Diğer kapı Cennettir. Cennet'e girmek öyle kolay değildir. Dünyanın eza cefasına katlanacak, sabredeceksin ki Cennet'i kazanasın.
Sözlere gelince; ilk, Cehennem'in aldatıcı güzelliğine kapılma sonu hüsrandır. İkincisi, Cennet'e giden yol çilelidir. Üçüncüsü ise, hayatını gafil geçirirsen son nefesteki pişmanlık fayda vermez manasındadır.
-Peki o kuru gül, kömür ve ayna nedir?
-Sabırlı ol evladım, anlatacağım! Bilirsin güllerin ömrü kısa olur. Kuru gül ile hayatın ne denli kısa olduğu anlatılmak istenmiştir.
Kişi yaşarken elbet günahlara bulaşır. Bu günahlar kalbini karartır. Eğer tövbeden nasib alamaz da günahında ısrar ederse kalbi zamanla kömürleşir. Bilirsin ki kömürün sonu ateştir.
Her daim günahına pişman olup tövbe eden insanın kalbi pas tutmaz. Cilalı ayna gibi olur. Bu aynaya Hak tecelli eder. Gönül aynasından yansıyan tecellileri almak için bizim de gönlümüzün ayna olması gerekir.
Evlat! Bu günlük bu kadar yeter. Allah mübarek eylesin. Haydi kalk abdest al da camiye gidelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.