Esas büyük sorun
savaştan sonra ne olacak?
Şimdi esas büyük sorun, savaştan sonra oralarda neler olacaktır. ABD oralarda ne kadar kalacak ve kaldığı müddetçe oradaki devletlerin yerine hangi yapay devletler kurulacaktır. Bütün bunlar Türkiye için bilinmesi gereken hususlardır. Bilinmeden verilecek büyük tavizlerin, kendi kendimize zarar vereceğimiz anlamına geldiği unutulmamalıdır. Burada çok uyanık olmamız lazım olmaktadır.
Diğer taraftan Kuzey Irak bölgesinde çok zengin petrol yatakları mevcuttur. Pertol bakımından ilk sırada, Musul ve Kerkük petrolleri bulunmaktadır. Üstelik buraları halen dahi, eski Osmanlı Devleti'nin tapulu malları sayılmaktadır. Bu bölgelerde yoğun bir şekilde öz be öz Türk olan Türkmen kardeşlerimiz yaşamaktadır. Burası bizim eski topraklarımızdır. Hatta milli sınırlarımızın içindeydiler. Ama sonradan çeşitli oyunlarla elimizden alınmış oldular.
AB ve ABD'nin Türkiye'ye karşı birleşmeleri
Birleşmiş Milletler, Çin, Rusya ve daha birçok devlet ile Almanya, Fransa ve bazı AB devletleri, ABD'nin Irak savaşına karşı çıktılar. Çok sert tartışmalar yapıldı. Ama ABD başkanı Bush hiçbirini dinlemedi ve savaşı başlattı.
ABD ile Türkiye 62.000 ABD askeri konuşlanması ve dışa gönderilmesinde anlaşamadılar. Üstelik BM'sine verilen tezkere de kabul edilmedi. Red edildi. Daha sonra Türk askerinin dışa gönderilmesi ve Türk hava sahasının yabancı ülkelere (ABD ve İngiltere'ye Not, İngiliz bombardıman uçaklarının da bu hava sahasını kullanıma açılması kabul edildi. Ama bu arada yapılan pazarlıklar anlaşmalar esnasında, ABD Bush sonunda kızdı ve daha önce Meclisimizce kabul edilmiş olan, üs genişletme işlemindeki askerlerini de çekti. "B" planının uygulamasına güneyden, Kuveyt'ten savaşa başlamasına karar verdi. Öte yandan Türk askerlerinin Kuzey Irak'a çıkma isteğini ABD reddetti. Bu hususa, ABD ve AB de katıldı. Almanya ve Fransa'yla olan bütün uyuşmazlıkları birden kalktı ve hepsi birden Türk askeri Kuzey Irak'a giremez demeye başladılar.
Şimdi durum oldukça karışık. Ne olacağı belli değil. Ama savaşın onların bekledikleri gibi gitmeyeceği belli. Türkiye'ye yeniden ihtiyaçları muhakkak olacaktır. Daha şimdiden Irak halkının Saddam'a sarıldıkları görülmektedir. Bekledikleri gibi halk vatan müdafasına girişti. Canla başla ABD'ye karşı gelmeye alışmaktadır. Şimdilik bütün hava akınlarına rağmen Irak halkı direnmeye devam etmektedir. İngiltere ve ABD bu kayıplara daha ne kadar dayanır henüz bilinmemektedir. Ama er veya geç kendisindeki ve dünyadaki kamuoyundan dayanılmaz itirazlar gelecektir.
Gelişen son tablo
Basra Körfezi'ndeki "Umm Kasr", Basra Şehri ve liman bölgesi, kasabalar büyük direnç göstermekte ve zayiat verdirmektedir. Bugüne kadar buralarını hala tam olarak ABD ele geçirmedi. ABD, sadece çölden hızlı ilerleme kaydetmektedir. Meskun mahallerde ise gerilla savaşları verilmektedir. Ölü sayısı artmakta, esirler alınmakta TV'lerde teşhir edilmektedir. Korku dolu esir Amerikan askerler sorgulanmnakta ve zavallılıkları meydana çıkmaktadır. "Neden Irak'a geldilekleri ve neden savaştıkları sorulunca biz askeriz, emir üzerine buralara geldik. Kimseyi öldürmek istemiyoruz" diyorlar. Öte yandan bir gecede 1000 sortiden fazla yapan koalisyon güçleri, Bağdat'ı, Basra'yı, Kerbela'yı, Musul'u, Süleymaniye'yi, Necef'i ve daha birçok yeri bombalıyorlar ve geride yüzlerce ölü ve yaralı bırakıyorlar.
Sadece cephede değil halk ta savaşa aktif olarak kendi çapında katılmaktadır. Mesela tarlası üstünde uçan en modern Apache helikopterine ateş ediyor ve daha sonra helikopter zorunlu iniş yapmaktadır. Kısacası Iraklılar bütün propaganda ve ayrılıklara rağmen hala inançları için savaşıyorlar. "Irak'a demokrasi getireceğiz, refah getireceğiz" diyen ABD, körfezdeki ilk çıkarma bölgesine hemen ABD bayrağın dikmişlerdi. Sonradan bu bayrak indirilmiş bulunmaktadır. Ama esas emelleri meydana çıkmıştır.
Türkiye'nin dikkat etmesi gereken başlıca özellikler
Türkiye'nin Irak meselesini ele alırken, İslam mensupları olan Arap alemini mümkün olduğu kadar incitmemesi gerekir. Onun için kendi menfaatleri dışında, ABD menfaatlerine dönük aktif savaşa katılmaması gerekmektedir. Türkiye'nin Kuzey Irak'taki stratejik bölgelere hakim olması gerekir, Türkiye Cumhuriyeti'nin arka bahçesini başkasına özellikle yeni kurulmakta olan suni bir devlete kaptırmamalıdır. Kuzey Irak'taki istihbaratının çok duyarlı ve aktif olmasına dikkat etmelidir.
Kerkük ve Musul petrollerine olan hakkını korumalı ve o yeraltı zenginliklerinin başkalarının eline geçmesini önlemelidir.
Irak topraklarının bütünlüğüne dikkatle bağlı kalınmasına ağırlık vermelidir. Çünkü bir defa ipler koparsa, çember patlarsa, açığa çıkan gizli enerjinin ve patolojik isteklerin, nerede duracağı bilinmemektedir. Ortadoğu tam bir kaosa döner. Bu kaosda onyıllarca devam edebilir.
Türkiye o bölgede dünya güçleriyle beraber karar masasına aktif olarak oturmalıdır. O bölgede Türk askerinin varlığı uzun zaman devam etmelidir.
Kuzey Irak'ta yaşayan Türkmen kardeşlerimize sahip çıkmamız gerekir. Kuzey Irak'ta bulunan Türkmen kardeşlerimiz iki acımasız milliyetçi unsur arasında sıkışık durumdadır. Türkmenler geçmiş tarihlerinde sık sık katliamlara uğramaktadırlar. Şu ana kadar en az 5-6 defa böyle katliamlar yapılmış durumdadırlar. Onlar da bir nevi Bosna kardeşlerimiz gibidir.
Bunun dışında Türkmenlerin de kurulacak olan yeni devlet düzeninde yer almaları için, teşkilatlanmada, eğitim ve düzenlemede yardımcı olmamız gerekmektedir. Türkmenlere verilecek haklar, Araplara ve Kürtlere verilecek haklardan, kesinlikle daha az olmamalıdır. Barzani ve Talabani'nin ne yapacakları belli değildir. Onlar tam olarak kontrol altında tutulmalıdır.
Oralara yerleşmiş durumda olan PKK veya yeni adları ile KADEK terörist grupları vardır. Onları etkisiz duruma getirmeden Türkiye rahat edemez.
Kuzey Irak'tan ülkemize gelebilecek göçlerin de önlenmesi gerekmektedir. Bunu Türkiye dışında, Kuzey Irak sınırları içinde yapmak ve uluslararası düzeye sokmak gerekmektedir.
savaştan sonra ne olacak?
Şimdi esas büyük sorun, savaştan sonra oralarda neler olacaktır. ABD oralarda ne kadar kalacak ve kaldığı müddetçe oradaki devletlerin yerine hangi yapay devletler kurulacaktır. Bütün bunlar Türkiye için bilinmesi gereken hususlardır. Bilinmeden verilecek büyük tavizlerin, kendi kendimize zarar vereceğimiz anlamına geldiği unutulmamalıdır. Burada çok uyanık olmamız lazım olmaktadır.
Diğer taraftan Kuzey Irak bölgesinde çok zengin petrol yatakları mevcuttur. Pertol bakımından ilk sırada, Musul ve Kerkük petrolleri bulunmaktadır. Üstelik buraları halen dahi, eski Osmanlı Devleti'nin tapulu malları sayılmaktadır. Bu bölgelerde yoğun bir şekilde öz be öz Türk olan Türkmen kardeşlerimiz yaşamaktadır. Burası bizim eski topraklarımızdır. Hatta milli sınırlarımızın içindeydiler. Ama sonradan çeşitli oyunlarla elimizden alınmış oldular.
AB ve ABD'nin Türkiye'ye karşı birleşmeleri
Birleşmiş Milletler, Çin, Rusya ve daha birçok devlet ile Almanya, Fransa ve bazı AB devletleri, ABD'nin Irak savaşına karşı çıktılar. Çok sert tartışmalar yapıldı. Ama ABD başkanı Bush hiçbirini dinlemedi ve savaşı başlattı.
ABD ile Türkiye 62.000 ABD askeri konuşlanması ve dışa gönderilmesinde anlaşamadılar. Üstelik BM'sine verilen tezkere de kabul edilmedi. Red edildi. Daha sonra Türk askerinin dışa gönderilmesi ve Türk hava sahasının yabancı ülkelere (ABD ve İngiltere'ye Not, İngiliz bombardıman uçaklarının da bu hava sahasını kullanıma açılması kabul edildi. Ama bu arada yapılan pazarlıklar anlaşmalar esnasında, ABD Bush sonunda kızdı ve daha önce Meclisimizce kabul edilmiş olan, üs genişletme işlemindeki askerlerini de çekti. "B" planının uygulamasına güneyden, Kuveyt'ten savaşa başlamasına karar verdi. Öte yandan Türk askerlerinin Kuzey Irak'a çıkma isteğini ABD reddetti. Bu hususa, ABD ve AB de katıldı. Almanya ve Fransa'yla olan bütün uyuşmazlıkları birden kalktı ve hepsi birden Türk askeri Kuzey Irak'a giremez demeye başladılar.
Şimdi durum oldukça karışık. Ne olacağı belli değil. Ama savaşın onların bekledikleri gibi gitmeyeceği belli. Türkiye'ye yeniden ihtiyaçları muhakkak olacaktır. Daha şimdiden Irak halkının Saddam'a sarıldıkları görülmektedir. Bekledikleri gibi halk vatan müdafasına girişti. Canla başla ABD'ye karşı gelmeye alışmaktadır. Şimdilik bütün hava akınlarına rağmen Irak halkı direnmeye devam etmektedir. İngiltere ve ABD bu kayıplara daha ne kadar dayanır henüz bilinmemektedir. Ama er veya geç kendisindeki ve dünyadaki kamuoyundan dayanılmaz itirazlar gelecektir.
Gelişen son tablo
Basra Körfezi'ndeki "Umm Kasr", Basra Şehri ve liman bölgesi, kasabalar büyük direnç göstermekte ve zayiat verdirmektedir. Bugüne kadar buralarını hala tam olarak ABD ele geçirmedi. ABD, sadece çölden hızlı ilerleme kaydetmektedir. Meskun mahallerde ise gerilla savaşları verilmektedir. Ölü sayısı artmakta, esirler alınmakta TV'lerde teşhir edilmektedir. Korku dolu esir Amerikan askerler sorgulanmnakta ve zavallılıkları meydana çıkmaktadır. "Neden Irak'a geldilekleri ve neden savaştıkları sorulunca biz askeriz, emir üzerine buralara geldik. Kimseyi öldürmek istemiyoruz" diyorlar. Öte yandan bir gecede 1000 sortiden fazla yapan koalisyon güçleri, Bağdat'ı, Basra'yı, Kerbela'yı, Musul'u, Süleymaniye'yi, Necef'i ve daha birçok yeri bombalıyorlar ve geride yüzlerce ölü ve yaralı bırakıyorlar.
Sadece cephede değil halk ta savaşa aktif olarak kendi çapında katılmaktadır. Mesela tarlası üstünde uçan en modern Apache helikopterine ateş ediyor ve daha sonra helikopter zorunlu iniş yapmaktadır. Kısacası Iraklılar bütün propaganda ve ayrılıklara rağmen hala inançları için savaşıyorlar. "Irak'a demokrasi getireceğiz, refah getireceğiz" diyen ABD, körfezdeki ilk çıkarma bölgesine hemen ABD bayrağın dikmişlerdi. Sonradan bu bayrak indirilmiş bulunmaktadır. Ama esas emelleri meydana çıkmıştır.
Türkiye'nin dikkat etmesi gereken başlıca özellikler
Türkiye'nin Irak meselesini ele alırken, İslam mensupları olan Arap alemini mümkün olduğu kadar incitmemesi gerekir. Onun için kendi menfaatleri dışında, ABD menfaatlerine dönük aktif savaşa katılmaması gerekmektedir. Türkiye'nin Kuzey Irak'taki stratejik bölgelere hakim olması gerekir, Türkiye Cumhuriyeti'nin arka bahçesini başkasına özellikle yeni kurulmakta olan suni bir devlete kaptırmamalıdır. Kuzey Irak'taki istihbaratının çok duyarlı ve aktif olmasına dikkat etmelidir.
Kerkük ve Musul petrollerine olan hakkını korumalı ve o yeraltı zenginliklerinin başkalarının eline geçmesini önlemelidir.
Irak topraklarının bütünlüğüne dikkatle bağlı kalınmasına ağırlık vermelidir. Çünkü bir defa ipler koparsa, çember patlarsa, açığa çıkan gizli enerjinin ve patolojik isteklerin, nerede duracağı bilinmemektedir. Ortadoğu tam bir kaosa döner. Bu kaosda onyıllarca devam edebilir.
Türkiye o bölgede dünya güçleriyle beraber karar masasına aktif olarak oturmalıdır. O bölgede Türk askerinin varlığı uzun zaman devam etmelidir.
Kuzey Irak'ta yaşayan Türkmen kardeşlerimize sahip çıkmamız gerekir. Kuzey Irak'ta bulunan Türkmen kardeşlerimiz iki acımasız milliyetçi unsur arasında sıkışık durumdadır. Türkmenler geçmiş tarihlerinde sık sık katliamlara uğramaktadırlar. Şu ana kadar en az 5-6 defa böyle katliamlar yapılmış durumdadırlar. Onlar da bir nevi Bosna kardeşlerimiz gibidir.
Bunun dışında Türkmenlerin de kurulacak olan yeni devlet düzeninde yer almaları için, teşkilatlanmada, eğitim ve düzenlemede yardımcı olmamız gerekmektedir. Türkmenlere verilecek haklar, Araplara ve Kürtlere verilecek haklardan, kesinlikle daha az olmamalıdır. Barzani ve Talabani'nin ne yapacakları belli değildir. Onlar tam olarak kontrol altında tutulmalıdır.
Oralara yerleşmiş durumda olan PKK veya yeni adları ile KADEK terörist grupları vardır. Onları etkisiz duruma getirmeden Türkiye rahat edemez.
Kuzey Irak'tan ülkemize gelebilecek göçlerin de önlenmesi gerekmektedir. Bunu Türkiye dışında, Kuzey Irak sınırları içinde yapmak ve uluslararası düzeye sokmak gerekmektedir.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006