Savrulacak "yerli adres" belli

Çözümsüzlük, çaresizlik, ufuksuzluk ve idealsizlik ne hallere düşürüyor insanı; kimi milliyetçi, mukaddesatçı ve muhafazakar bildiğimiz dostlarımız, adeta Hazine üstündeki dilenci gibiler. Altayların hayat veren "can rüzgarı"ndan, "özümüzün esintisi"nden henüz nasiptar olamamışlıktan mıdır nedir; bazı milliyetçilerimiz ve muhafazakarlarımız, Latin Amerika rüzgarlarıyla ciğerlerine nefes doldurmaya çalışıyorlar.Venezuela'nın Hugo Chavez'inden himmet ve yürek gücü dilenircesine "Böyle Devlet Başkanı her ülkeye lazım", "Chavez, ABD'ye 'kâğıttan kaplan'sın, bizi korkutamazsın diyormuş" diyen milliyetçi dostlarımız, içimizdeki kudretten habersiz olamazlar. Örtemeye çalıştıkları, görmezlikten geldikleri, alaca karanlıkta veya gece yarılarında "Acaba bu üstad, ne projeler geliştirdi?!" diye tane tane izledikleri Prof. Dr. Haydar Baş var aramızda. Artık milliyetçilerimizin veya muhafazakarlarımızın bahanesi kalmamıştır; kimse kendini Latin Amerika'ya, Chavez'in yanına veya Evo Morales'in ayaklarının dibine atmasın.Bayrak şairinin "Bir bayrak rüzgar bekliyor" diye özlemini ifade ettiği Türk bayrağı rüzgarına kavuştu beyler... Bağımsız Türkiye rüzgarıyla dalgalanacağı güne hazırlık yapıyor, çiçeği burnunda gelin adayı gibi Türk bayrağımız.Latin Amerika garibanlarının veya Chavez'in rüzgarına hacet yok bugün; o rüzgar, Türk yelkenlerini kabartamaz, Türk bayrağını havalandıramaz... Türk'ün hamulesi ağır; kıytırıktan üfürük gibi gelir bize Latin rüzgarları...Ama Altaylardan esen Türk rüzgarı, dünyanın tüm milletlerin bayrağını havalandırır. İşte o, BTP rüzgarıdır.Dünyaca kabul görmüş ve uluslar arası iki bilimsel kongrede yüzlerce bilim adamı tarafından Nobel'e aday gösterilmiş Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş var aramızda... İçimizde, bizden biri, Altay boylarının ziyalısı... Dünyanın ve Avrasya'nın ilim haysiyeti sahibi otoriteleri başlarına tac ettikleri, "hocam, başımıza geç" dedikleri milletimizin "Baş"ı.Doğrudur; bugüne kadar milliyetçi, muhafazakar yahut mukaddesatçı diye öne atılanlar, sloganlardan öteye geçmediler, hizmet namına duvar yazılarından ve sokak dalaşından öteye varamadılar... Hepsi iktidara geldi, hepsi boyunun ölçüsünü izhar etti. Öyle ki, milli ve dini en mukaddes kavramlara sarmaşık gibi dolanmalarına rağmen; yüce milletimizi IMF'nin kapısına, AB'nin kapısına, Vatikan'ın, kilisenin veya havranın kapısına sahipsiz bir çocuk gibi bıraktılar... Hepsi Ankara nöbetini savdı; o halde bugün yapmaları gereken şey, milletimize vakit kaybettirmek değil, Chavez'e sevdalık türküleri yakmak hiç değil; bilakis iktidarları süresindeki "gayr-ı milli" duruşlarının ve vahim ahvallerinin muhasebesini yapmak, işi erbabına teslim ederek veballerini azaltmaktır.Evet, bu derece faturası ve vebali ağır "iktidar tecrübeleri"nden çıkartılacak ders, Chavez'in veya Morales'in ayaklarının dibine savrulmak değil; muhtaç olduğumuz kudretin "aramızda" olduğunu görmektir.BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş'ın piyasaya yeni çıkacak olan "Milli Devlet-Sosyal Devlet" adlı muhteşem çalışmasında rastladım Venezuela ve Bolivya'nın ahvaline... John Perkins'in "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" adlı "itirafnâmesi" ekseninde küresel değerlendirmeler ve milli açılımlar sundu Prof. Dr. Baş.Nitekim dünyanın en büyük beşinci petrol ihracatçısı ve en büyük petrol rezervlerinden birine sahip olan Venezuela'nın Cumhurbaşkanı Hugo Chavez, yabancı şirketler tarafından işletilen petrol kuyularının kontrolünü tekrar ele aldığını açıklıyor. Hükümet kısa bir süre önce, Fransız Total ve İtalyan Eni şirketlerinden, işletme sözleşmelerini yenilemelerini istiyor. Yeni sözleşmelerde kuyuların işletmesi, devlet petrol şirketinin çoğunluk hissesine sahip olduğu bir ortaklığa devrediliyor. Şirketler bunu kabul etmeyince, Venezuela hükümeti, petrol kuyularına el koyduğunu duyuruyor. Milli bir arayış hakim Venezuela'da.Güney Amerika'nın en yoksul ülkesi ama aynı zamanda kıtanın en büyük ikinci doğalgaz kaynaklarına sahip olan Bolivya'nın doğal gaz rezervi ise yaklaşık 2 trilyon metreküp... Yeni ve yerli Cumhurbaşkanı Evo Morales, iki hafta önce ülkedeki enerji sektörünü devlet kontrolü altına alan bir yasa imzalıyor. Ülkesinin kaynaklarının yağmalanmasına izin vermeyeceğini söylüyor. Kararını 1 Mayıs kutlamaları esnasında açıklayan Morales, ülkenin doğalgaz alanlarında kontrolü sağlamak üzere asker sevk ediyor. Can boğaza dayanmış çünkü. Yabancı enerji şirketlerinin ya tüm satışlarını devlet üzerinden yapmaya razı olmaları ya da ülkeyi terk etmeleri gerektiğini ifade eden Morales, şirketlere altı ay süre tanıyor. Enerji sektörünü ulusallaştıracağını açıklaması alkışlarla karşılanan Morales, bu kararı halkın beklentileri doğrultusunda aldıklarını söylüyor.Orada da milli bir arayış ve küresel sömürüye karşı milli bir direnç sözkonusu.Bundan böyle Bolivya devletine ait Yacimientos Petroliferos Fiscales Bolivianos (YPFB) petrol kuruluşu ülkedeki enerji kaynaklarının işletilmesinden, üretim ve satıştan sorumlu olacak ve yabancı şirketler de anlaşmalarını YPFB'yle yapacaklar. Yasaya göre, Bolivya'daki kamulaştırma İspanya'nın Repsol, Brezilya'nın Petrobras, İngiltere'nin BP ve Fransa'nın Total'i gibi enerji devlerini içeren yaklaşık 20 yabancı petrol kuruluşunu etkileyecek.Morales, hükümetin eline geçecek kaynakları ülkede çoğunluğu oluşturan yerli halka yardımcı olmak için kullanacağını; pazar olarak da Amerika Birleşik Devletleri'nden ziyade Güney Amerika'daki diğer ülkelere bakacaklarını söyledi. Morales sırada maden, orman ve tarım sektörü var, diyor. İspanya başta olmak üzere Amerika ve Avrupa ülkeleri, Bolivya'nın "bileğini bükemeyeceklerini" anlayınca, "borçlarını silme teklifleri"yle gelerek "karşı manevra"lara girdiler şimdi.Cahvez ve Morales, birkaç sahada milli bir duruş sergiliyorlar; ufukları rotasız, milli bir sistemleri yok, milli bir modelleri yok... Bir Türk evladı olarak, buradan çıkartılacak ders, küresel sömürü karşısında birkaç adım atan Chavez'e veya Morales'e dönüp "Böyle Devlet Başkanı her ülkeye lazım" şeklinde türküler yakmak değildir. Bizdeki "milli modeli" fark etmek ve hakkı teslim etmektir.BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş'ın oluşturduğu ve dünya bilim otoritelerince kabul ettiği yepyeni "evrensel-milli sistem"ini, Nobel'e aday gösterilmiş "Milli Ekonomi Modeli"nin fark etmektir; hay Allah senden razı olsun, diyerek dört elle sarılmaktır. Meğer Hazine üstünde dilenciler gibi oturmuşuz da farkında değilmişiz, demektir.Ülkemizin milliyetçileri ve muhafazakarları, yüreklerini Chavez'e türkü yakarak harcamasınlar, BTP'nin  Milli Ekonomi Modeli'nin iktidarına saklasınlar...Hangi tabelanın gölgesinde olursak olalım, hangi partide ve hangi siyasi kanatta olursak olalım, "Bu sefer BTP, bu sefer Milli Ekonomi Modeli" demek bir vatan borcu ve bir insanlık borcu halini almıştır. Aksi halde bugünlerde bazı milliyetçi ve mukaddesatçı dostlarımızın yaptığı gibi, Latin Amerika'ya doğru türküler yakarak milletimizin geleceğini karatmaktan gayrı bir iş yapmış olmayız.