Bugünlerde, toplum olarak siyasal, sosyal ve ekonomik ciddi boyutlarda kaygı veren gerginliklerle dolu bir dönem yaşıyoruz.
Bu bunalımdan çıkmanın, sağlıklı tek yolu var, o da genel seçime gitmek! Zaten seçim sürecine girmiş bulunuyoruz. Bu süreç en az seçim sonuçları kadar önem taşımaktadır, seçim güvenliği açısından.
Seçimlerin, bütün partilere ve adaylara fırsat eşitliği tanınmış, düzgün bir ortamda yapılması ve sonuçların seçmen tercihlerini, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde yansıtması gerekir. Başka bir ifadeyle; dürüst ve güven verici, yolsuzluk iddialarını asgari düzeye indirecek bir seçim yönetiminin ve denetiminin sağlanması.
Ülkemiz açısından bunun bir hayal olduğunu söylemek haksızlık olur. Türkiye, bunu 72 yıl önce 1950 genel seçimlerinde, dünyaya örnek olacak şekilde gerçekleştirmiştir.
1950 genel seçimleri, 16 Şubat 1950 tarihli, 5545 sayılı Milletvekilleri Seçim Kanunu uyarınca yapılmıştır. Bu kanunun kurduğu örgütlenme biçimi, günümüze kadar değişmemiştir. Ankara'da bir YSK (Yüksek Seçim Kurulu), her ilde bir İl Seçim Kurulu ve her ilçede bir İlçe Seçim Kurulu oluşturulacak, bu kurullar bütün işlerinde yargıç gözetimi ve denetimi altında çalışacaklardır.
14 Mayıs 1950'de, bu ortamda Türkiye tarihinde ilk düzgün seçim yapılmış, yılların iktidar partisi CHP, seçimleri kazanan muhalefet partisi DP'ye (Demokrat Parti), iktidarı medeni şekilde devretmiştir. Türkiye'nin tarihinde ilk kez böyle bir olay yaşanmıştır. Bunda, büyük katkıları olan yargıçlarımızı da saygı ile anmak gerekir.
YSK, 1961 Anayasası ile "anayasal" bir kurum haline getirilmiş ve böylece önemi vurgulanmıştır.
12 Eylül askeri yönetiminin mirası olan günümüz anayasası da "Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır" (madde 79/1) hükmüyle, 1950 yılından beri yürürlükte olan bir ilkeyi yinelemektedir. Bu durum, 12 Eylül askeri yönetiminin bile kurum olarak YSK'ya saygılı olmayı zorunlu gördüğünü kanıtlamaktadır.
Anayasaya göre, seçimlerin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğe uygun şekilde yapılmasının sorumluluğu YSK'nındır. Yolsuzluk ve benzeri iddiaları inceleyip karara bağlamak da yine YSK'nın görevidir. Ve bu kararlar aleyhine hiçbir başka mercie başvuru yapılamaz. Bu husus, YSK'nın kararlarında son derece titiz davranmasını gerektiren bir başka ve önemli nedendir.
YSK'nın kararlarıyla oluşan dünyada saygınlık uyandıracak düzeydeki gelenekler, ne yazıktır ki, kurulca son yıllarda verilmiş bazı, hukukla da, mantıkla da bağdaştırılması zor kararlarıyla zedelenmiştir.
Bu durum, YSK'ya karşı güvenin sarsılmasına ve Türkiye'nin demokratik gelişmesi açısından çok ciddi olumsuzluklara yol açmıştır.
YSK'nın görevleri ve sorumlulukları her zaman önemlidir.
YSK üyelerine, kendilerini önerenler ve seçenler de içinde olmak üzere her türlü dış etkiden bağımsız olarak; bu büyük sorumluluğu eksiksiz yerine getirmelerini diliyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023