Şu günlerde Türkiye'yi krizlerden krizlere sürükleyen hükümet mensuplarının açıklamaları 'hayret' uyandırıyor. Öyle ya Nisan ayına giriyoruz. 18 Nisan'da üçlü koalisyon hükümeti, iktidarının üçüncü yılını idrak edip, dördüncü yılından gün alacak! Bunun iktidar mensupları açısından 'sarsıcı' bir anlamı var: Şayet 'birbirine Japon yapıştırıcısıyla tutturulan' koalisyon ortakları, 'göz alıcı birlikteliklerini' (Allah kem gözlerden muhafaza etsin!) devam ettirebilirlerse, en fazla iki yıl daha işbaşında kalabilecekler. Demek ki, 'muktedirlik süresinin' çoğu gitti, azı kaldı. Çok partili demokrasiye geçtiğimiz 1946'dan bu yana, ezici çoğunlukla işbaşına gelen Menderes hükümetleri dahil, hiç bir hükümet 4 yıldan fazla Türkiye'yi idare etme fırsatı bulamadı. "Bülent Ecevit başbakanlığında, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz başbakan yardımcılığındaki 57. Hükümet, IMF'nin 'payandaları' sayesinde 'iktidarda kalma rekorunu' kırabilir mi, kıramaz mı?" bunu zaman gösterecek. Ancak yalın bir gerçek, seçim gerçeği yavaş yavaş kendini hissettiriyor.
Başbakan Bülent Ecevit, hafta içinde İstanbul'da düzenlenen bir toplantıda, ekonomik kriz ile ilgili "karanın göründüğünü" söylemişti. Evet kara göründü ama görünen kara 'ekonomik krizin' bittiğine işaret eden 'kara' değildi. Bu sözler, 3 yıldan beri 'rüya adasında' tatil yapan hükümetin, tekrar adadaki tatlımsı tatilini sürdürebilmesi için halktan onay alınması ve 'gerçek karaya' doğru yola çıkılması gerektiği anlamını taşıyordu!
Seçimler yaklaşıyor. Seçim tarihi konusunda ortaya atılan tahminler de birbirini izliyor. Tahmin yelpazesi Ekim 2002'den Kasım 2003'e kadar uzanıyor. Koalisyon lastiğinin hangi yolda ve ne tür etki altında patlayacağı konusunda da çeşitli spekülasyonlar yapılıyor. Kamuoyu yoklamalarının iktidar mensupları açısından ürkütücülüğü de ayan beyan kendini hissettiriyor. 1999'daki seçimlerde sandıktan birinci çıkan DSP'nin oylarının yüzde 5 mertebesine indiği belirtiliyor. ANAP ve MHP'nin durumları da bundan farklı değil.
RECEP BAHAR'IN ANALİZİ İÇİN TIKLAYINIZ...