Sefih Medya ve Prof.Dr. Haydar Baş

Türk Medyasının içine düştüğü sefih durum içler acısı. Medyanın en başta gelen görevinin eşitlik ve tarafsızlık ilkesine bağlı olarak halkı aydınlatmak olduğu okutulur basın yayın okullarında. Evet, eşitlik ve tarafsızlıkla haberi okuyucusuna izleyicisine aktarmak; onların doğru bilgilenmelerini sağlamak.

Ancak bu ilkelerden Türk medyasını haberdar etmek için neler yapmak lazım bilemiyorum.

Bundan insanlar seslerini duyurabilmek için eline yazar kasaları alıp başbakanlığın önünü tutuyorlar ya da bir yerlere çıkıp soyunuyorlar medyanın nazarı dikkatlerini celbetmek için.

3 Kasım seçimlerinin yaklaştığı şu günlerde medyanın mikrofonlarını uzattığı, kameralarını zumladığı siyasilere bakın; ülkeyi koskoca bir enkaza çevirenlerin sidik yarışları. Ne bir program ne bir proje. Halka sunulan bir yığın laf salatası ve bir o kadar televolelik ıvır zıvır. Halka sunulma biçimi ise yarışanların portreleri ve icraatları. Altılı ganyan yorumları gibi lider portreleri yutturuluyor halkımıza. Hoş vatandaş bunların ne menem

işler yaptıklarını A'dan Z'ye tekmilini biliyor.

Seçime katılan 18 parti olmasına rağmen bizler yine aynı kokuşmuş siyasetin son kullanma tarihi çoktan geçmiş aktörlerini izlemek zorunda kalıyoruz.

Bu aktörlerin vatandaşa sunacak hiçbir projesi olmadığı için onların duruşları bakışları, jestleri, mimikleri, tikleri, giyinişleri, soyunuşları vs. vs. ekranlarımızdan fışkırıyor. Geçen Pazar akşamı Kanal 7 de dokuz siyasi liderin yukarıda anlatılan hususları 'Kırmızı Işık' programının uzman konukları tarafından bilimsel değerlendirmelere tabi tutuluyordu. Beden dilini nasıl kullandıkları, nasıl kaş göz ettikleri, vurguları, duruşları, atışları derin bir bilimsel analize tabi tutuluyordu.

Bu arkadaşların haklı bir mazeretleri olabilir. Zira değerlendirmeye tabi tutulan siyasi liderlerin halka verecekleri hiçbir şeyleri yok, bu nedenle onları çağırıp ekranı eveleme gevelemelerle doldurmaktansa böyle bir program tercihleri mazur görülebilir.

Peki tüm bunların yanında diğer siyasi liderlerimiz yok mu? Seçime katılan diğer 9 liderin bu ülke insanına vaatleri, programları, hiç değilse bilimsel analize tabi tutulacak hususları yok mu? Ancak basınımız, kör, sağır, dilsiz... üç maymunu oynuyor.

Prof. Dr. Haydar Baş aylardır Anadolu'yu karış karış geziyor. Kah onbinlerin katıldığı açık hava mitinglerinde, kah kapalı spor salonu toplantılarında, kah panellerde, kah basın toplantılarında seçim sonrası projelerini anlatıyor. Ancak medyamız üç maymunu oynamaya devam ediyor.

Vatandaşın büyük ilgisine mazhar olan sayın Baş, medyamızı neden bu kadar rahatsız ediyor acaba? Gerek sayın Baş'a ve gerekse de genel Başkanı olduğu Bağımsız Türkiye Partisi'nin ellerinde sümen altı ettikleri anketlerdeki yükselişi mi medyamızı kör, sağı, dilsiz yapan?

Bu güne kadar ertelemiştim bunları yazmayı. Ama kendini muhafazakar, tarafsız, ilkeli sayan görsel ve yazılı medyanın aynı oyunu oynamaları insanı çileden çıkartıyor. Gerçi angaje oldukları siyasi yönelişlerin, partilerin ileri gelenlerinden zamanında çok nemalandıklarını herkes biliyor ama biraz insaf. Halkın tercihlerini bu kadar yönlendirmeye, bu kadar çarpıtmaya hakları var mı? En azından bu soruyu sormaya bir okuyucusu ve izleyicisi olarak sormaya hakkımız yok mu?

Medya patronlarının dolarlarıyla beslenen kalemlerin, açılan ekranların biraz da milletin kendisine hizmeti akıllarına getirmeleri gerekmez mi?

Naylon siyasetçileri bu kadar gündeme taşırken, ülkenin ayağındaki prangaları çözecek, özlediği yaşam düzeyine taşıyacak sosyal devlet projelerini bangır bangır söyleyen, kaynaklarını sırlayan Prof. Dr. Haydar Baş'ı görmezden gelmelerini tam bir tarafgirlik olduğunu ve sayın Baş'a ve partisine haksızlık yapıldığını düşünüyorum.

Daha doğrusu sayın Baş'tan çok millete haksızlık yapıldığını düşünüyorum. İnternethaber.com yazarı sayın Hadi Özışık'ın belirttiği gibi "Yaklaşık 1,5 saat dinledim BTP lideri Haydar Baş'ı. Bu konuşmayı dinlerken, bir kez daha gördüm ki, Türkiye'de gazetecilik yok olmuş, bitmiş! "Haydar Derviş" olsaydı BTP liderinin soyadı, gazetelerde televizyonlarda boy gösterebilirdi belki.

Ama O'nun soyadı Baş olduğu için, ne kendisi ne de, konuşmaları itibar görmüyor medyada..."

Yazık çok yazık...