İnsan, söyledikleri ya da yazdıklarının eğer karşıda tesirli olmasını isterse; onu hal olarak mutlaka yaşaması lazımdır. Hikâye edilir; Arif zatın birine uzaklardan bir hasta çocuk getirirler. "Bu çocuğu kırk gün sonra getirin" deyip geri gönderir. Kırk gün sonra çocuğu getirdiklerinde arif zat; "Evladım senin iyileşmen için bal yememen lazımdır" deyince hasta çocuğun babası, "bire adam bu söyleyeceğini kırk gün önce söyleseydin ya" der.Arif zat "siz bana çocuğunuzu getirdiğinizde bal yemiştim. Eğer ben çocuğunuza bal yeme deseydim tesir etmezdi. Kırk gün bal yemedim ki, sözüm çocuğunuza tesir etsin diye"Şehitlerimizin aziz hatırasına bir şeyler yazmak istemiştim. 18 Mart şehitler gününü bekledim. Gaziantep'te düzenlenen şehitleri anma merasimine katıldım. Beklediğimin üstünde bir ilgi ile düzenlenen törenler, gerçekten her anı ayrı bir duygu, ayrı bir heyecanla geçti. Şehit mezarlarının üzeri tamamen Türk Bayraklarıyla örtülerek süslenmesi gerçekten görülmeye değer bir manzaraydı. Bayrak ve Şehit "Bayrakları Bayrak yapan üstündeki Kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa Vatandır" dizelerinin canlı bir örneğini sergilemekteydiler. "Bayrakla Şehidin kanı birleşmiş, toprağı Vatan yapmış."Hele mezarlarının başında sıralanmış Şehit yakınları, Şehitlerinin madalyalarını göğüslerine takmış farklı bir gururla ziyaretçilerin taziyelerini kabul edişleri inanın gözlerin kurumuş çeşmelerini akıtmak için yetti de arttı bile. Evlatlarının hatıra resimlerini ve Türk Bayraklarını bağırlarına basmış, "ha vatan", "ha evlat" dercesine duruşları, milletimize güven vermekteydiler. Şehitlerimizin yaşları 20 ila 22 arasında, hayatlarının baharında canlarını vatan uğruna gözlerini kırpmadan vermişler. Ne umutlarla büyütüp besledikleri evlatlarını "vatan borcunu" yerine getirsin diye, davullarla zurnalarla halaylarla gönderen bizden başka bir millet yoktur. Her bir asker ailesi evladının geri gelememe ihtimalini hiçbir zaman göz ardı etmez. Ama evladını da askere yolmaktan geri durmaz. Bizde sayelerinde, huzur içinde yaşarız. Huzurlarında hürmetle eğilirken, kahraman askerlerimiz hakkında söz söyleyip, onları rencide etmeye çalışanlara hayıflanmadım desem yalan olur. Şehit mezarlarını ziyaret ederken, Vatan şairi Mehmet Akif Ersoy'un dizelerini daha iyi anlamaya çalıştım. Okumak, yazmak, hayır hayır illede yaşamak lazımdır. "Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor TevhidiBedr' in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi...Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe! Desem, sığmazsın."Fatihalar, dualar okuyoruz, duygu seline kapılıyoruz, ama elimizden bundan başka bir şey gelmiyor. Vatandaşlık dersi almak isteyen, şehitlerin sesine kulak vermelidir. Onların ruhaniyeti sanki "Ben bu vatan için canımı verdim, şehit oldum. Ya sen!" diye haykırdığını hisseder gibi olursunuz. "Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber."Vatan sağ olsun!
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- ‘Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz!’ / 28.03.2024
- İkiyüzlü siyaset kaldığı yerden / 27.03.2024
- Siyaset deccalları / 26.03.2024
- Oyları bölün! / 25.03.2024
- Atatürk’ün her ilkesi önemlidir / 23.03.2024
- Yerelden genele değişimi başlatalım / 22.03.2024
- Sayılı gün çabuk geçer / 21.03.2024
- Atatürk diyor ki! / 20.03.2024
- Haydi, artık karar verin! / 19.03.2024
- Çanakkale geçildi mi, geçilmedi mi? / 18.03.2024
- İkiyüzlü siyaset kaldığı yerden / 27.03.2024
- Siyaset deccalları / 26.03.2024
- Oyları bölün! / 25.03.2024
- Atatürk’ün her ilkesi önemlidir / 23.03.2024
- Yerelden genele değişimi başlatalım / 22.03.2024
- Sayılı gün çabuk geçer / 21.03.2024
- Atatürk diyor ki! / 20.03.2024
- Haydi, artık karar verin! / 19.03.2024
- Çanakkale geçildi mi, geçilmedi mi? / 18.03.2024