Selman-ı Farisi hazretleri, Resulullahın huzurunda ve sohbetlerinde kemale geldi. Zahir ve batin ilimlerinde çok yüksek derecelere kavuştu. Eshab-ı kiramın hepsi de böyle olmuştu. Fakat Resulullahtan herkes, kendi kabiliyeti ve kapasitesi kadar feyz alırdı. Hz. Ebu Bekir'in kavuştuğu derecelere hiçbir Sahabi kavuşamadı. Selman-ı Farisi hazretleri, Resulullahtan sonra Hz. Ebu Bekir'in sohbetinde ve hizmetinde de çok bulunarak, ondan da feyz aldı. Hanımı anlatır: Vefatına yakın bana: "Evde biraz misk olacak, onu suya koy ve başımın etrafına saç, insan ve cin olmayan kimseler (melekler) yanıma geleceklerdir" dedi. Söylediği gibi yaptım. Dışarı çıktım. Odadan, "Esselamü aleyke, ey Allah'ın velisi ve Resulullahın arkadaşı" diyen bir ses duydum, içeri girdiğimde ruhunu teslim etmişti. Yatağında uyuyor gibiydi.Said bin Müseyyeb, Abdullah bin Selam'dan naklen anlatır: "Selman-ı Farisi bana: "Ey kardeşim, hangimiz evvel vefat ödersek, vefat eden kendini, hayatta olana göstersin" dedi, ben de bu mümkün müdür? dedim. "Evet, mümkündür. Çünkü müminin ruhu bedeninden ayrılınca, istediği yere gidebilir; kâfirin ruhu Siccinde hapsedilmiştir" dedi. Selman vefat etti. Bir gün kaylüle yaparken (gün ortasında uyurken) Selman'ın geldiğini gördüm. Selam verdi. Selamına cevap verdim. Yerini nasıl buldun diye sordum, "İyidir. Tevekkül et. Tevekkül ne iyi şeydir" dedi ve üç kere tekrarladı."Selman-ı Farisi hazretlerinin ilmi ile fazileti pek çoktu. Her ilimde âlim idi. Hz. Ali, "Selman-ı Farisi evvelkilerin ve sonrakilerin ilmini öğrenmiş bitmez tükenmez bir denizdir" buyurmuşlardır. Resulullaha sıdk ve muhabbeti sebebiyle Eshab-ı kiramın seçkinleri arasına Resulullah tarafından dahil edildi. Muhacirlerle Ensar arasında, Muhacirlerden mi yoksa Ensardan mı meselesinde ihtilaf çıkınca Peygamberimiz, "Selman bizdendir, ehl-i beyttendir" buyurdu.Selman-ı Farisi hazretlerinin kıymetli nasihatlerinden bazıları şöyledir: "Mümin, doktoru yanında olan hastaya benzer. Doktoru, ona yarayan ve yaramayanı bilir. Hasta, kendine zararlı bir şeyi isterse, mani olur ve yersen ölürsün der. Müminin hali budur. O birçok şeyleri arzular, ama Allahü teâlâ mani olur, tâ ölünceye kadar. Sonra Cennete gider.""Şaşılır şu kimseye ki, dünyaya hırsla sarılır, ama ölüm onu aramaktadır. Unutmuş ama unutulmuş değildir. Güler, ama bilmez ki, Rabbi ondan razı mıdır, yoksa değil midir?""Üç şey beni hayrete düşürdü. Bunlar; ölüm kendisini yakalamak üzere olduğu halde, dünyalık peşinde olan kimselerin hali, kendisi gaflete dalıp, kendini unuttuğu halde unutulmamış olup, hesaba çekilecek olan kimseler ve Rabbinin kendinden razı olup, olmadığını bilmediği halde, ağız dolusu gülen kimselerin hali.""İlim çoktur fakat ömür kısadır. O halde önce dinde zaruri lazım olan ilimleri öğren!" "Kalb ile bedenin hali kör ve topal bir kimsenin hali gibidir. Kör bir ağacın altına gider, fakat onda meyve olduğunu g öremez. Topal, ağaçtaki meyveyi görür fakat alamaz, ilahi imetleri kalb bilmeli, inanmalı, beden de onunla amil olmalı ki ahiretteki sonsuz nimetlere kavuşmak nasip olsun.""Sizler mümkün olduğu kadar sabah çarşıya ilk çıkan ve akşam en son dönen olmayınız. Çünkü bu iki vakit şeytanların harp ettikleri zamanlardır.""Müminler de çok şeyler arzu ederler. Fakat Allahü teâlâ onlara faydalı olanları yaratır, zararlı olanları yaratmaz. Müminler bu şekilde vefat ederler. Ve Allahü teâlânın Cennetine girerler.""Bir kimse Allahü teâlâya açık günah işlerse; tevbesi açık, gizli olarak günah işlerse tevbesi gizli olur. Tevbe ettikten sonra: "Ya Rabbi bu tevbe ile günahımı affet" diye dua etsin."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.