Edirne'de Selimiye'nin önünde Mimar Sinan Usta ile konuşurken, birden bire aklıma düştünüz Sevgili Haydar Hocam…
Biri eserlerin mimarı, diğeri gönüllerin mimarı iki üstat ile orada ne kadar zaman geçirdim bilemiyorum. Belki bir 'an'dı, belki ölçülemeyen bir zaman…
Şu dünyadaki yalnızlığımızdan, kimsesiz kaldığımızı duyumsamamızdan, kendimiz için değil, sonrasında gelecek olanların aymazlığından ibaret bir gönül sohbeti idi.
Ölenler, son istirahatgâh olarak belirlenen 'Toprak Ana'nın bağrında açtığı yeri kucaklayıp, sevenlerin gözyaşları ile ıslanırken; öte yanda öncesinde vuslata kavuşmuş olanların sevinç çığlıkları ile karşılanırlar muhakkak ki…
Her başlangıcın ve her bitişin kendine has bir özelliği, her birlikteliğin bir sonu ve bir eseri şekillendirmiş olan mimarın saçtığı nurun güzelliği vardır.
Biz; dünyevi işlerimize dalana kadar birkaç zaman gidenlerin ardından ağlayıp üzülsek de, yaşam gailesi düşünmemize, yas tutmamıza adeta meydan okur. Unutmak değil ama ateşi küllendiren ateşbazlar devreye girer.
Sorarım. Sizlerden sonra eserler yalnız, insanlar öksüz kalmış, kimin umurunda?
Kim anlar, kim takdir eder bilinmez, üst üste yığılan taşların nasıl şekillendiğini, eşsiz kubbenin güzelliğini, sulara direnen köprünün üzerinden geçerken… Kim teşekkür eder, kim bir hayır dua gönderir ustasına acaba? Gönlü ve burun direği kimin sızlar? Meriç'in sularına dalıp; kim bir gölge arar geçmişten? Yanaklarından süzülen bir damla yaşın karıştığı nehrin neden kabardığını kim bilir? Oysa bir şükür köprüsüdür hayat…
Kim okur inci gibi dizilmiş kitapları? Kim anlar yazılanları, kim uygular?
Sorarım. Gariplere, yoksullara aş dağıtan; bayramlarda çocukları sevindiren, öksüzlerin başını okşayıp; ana baba sevgisinden yoksun kalmışların elinden tutan, onlara okuma şansı veren, ülkeden kazandığını ülkeye harcarken geleceğe umutla bakan, kendi zevki sefası yerine ekmeğini paylaşan kaç Haydar Baş vardır acaba? Dünya nimetlerine tutsak olmuş canların kaçının aklına gelir ölümü? Kaç tanesi düşünür iyiliği kötülüğü, mutluluğu mutsuzluğu, yalnızlığı paylaşmayı?
Sabunla mağlup olan; gözle görünmeyen bir virüsün, koca koca adamları yerle bir edeceğine kim inanırdı? İnsanları eve kapatıp bir dilim ekmeğe muhtaç edeceği, olanın olmayanın halini sormadığı, komşunun komşu kapısını açamadığı, sokağa çıkmanın bile hayal olduğu, çocukların okul ve öğretmenim diye hasretle haykırdığı, mevsimlerin şaştığı, kış ortasında çiçeklerin açtığı, kendi aşısını üretirken Çin'in aşısına bile muhtaç olduğu günler yaşayacağını?
Geçecek mi acaba tüm bunlar?
Yine dağ bayır çay tarlalarına koşmak, mısırları toplamak, ürettiği buğdayı taş değirmenlerde öğütmek, Pileki ekmeğini, mıhlamayı, odun ateşinde kazanlarla dökülmüş, şerbete batırılmış lokmayı, etli düğün pilavını, düğün çorbasını tekrar kaşıklayabilecek miyiz acaba?
Selimiye'nin heybetli kubbesinin altında bayram sabahları omuz omuza namaz kılmak, Kırkpınar Meydanı'nda güreşleri seyretmek, Edirne'nin efsane ciğerinin, Karadeniz'in tatlı Laz böreğinin, mısır ekmeğinin tadına yine bakabilecek miyiz?
Gördünüz mü? Ruhumuzu ve aklımızı doyuralım derken geldik takıldık kaldık yine kör boğazda… Kör sorulara… Bu hercümerç içinde bile nefsimiz galebe çalıp duruyor işte… Yaşam denilen o çok uzun görünen, aslında kısa olan bu bilmecenin bile bize sunulmuş bir nimet olduğunu unutuveriyoruz.
Geçtin gittin bu dünyadan ama unutuldun sanma sevgili Haydar Hocam…
Geride bıraktıkların, yazdıkların, yaptıkların, anıların, çocukların ve çocukların… Onlar her zaman seni unutmadıklarını, adını ve ideallerini takip ettiklerini her fırsatta gösteriyorlar.
Değil unutmak, öyle bir miras bıraktın ki, gelecek kuşaklar seni anlata anlata bitiremeyecekler. Tıpkı Sinan Usta'yı unutmadıkları gibi…
Yeri gelmişken,
Ne zaman bir deprem olsa içim cız eder, bilir misin? Korkarım. Ya yıkılırsa Selimiye?
İşte o zaman dünyanın sonudur derim.
Ve sorarım şimdiden sevgili Haydar Hocam… Çıkar mı dersin yerine yenisini yapacak bir Sinan?
Allah razı olsun ikinizden de… Huzurla yatın. Mekânınız cennet olsun…
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023
- Haydar Hoca'yı unutmayın / 02.12.2023
- Öğretmenim… / 23.11.2023
- Bir zeytin öyküsü… / 11.11.2023
- Yağmur mevsimi… / 07.11.2023
- Çocuk! / 05.11.2023
- Deprem gerçeği / 01.11.2023
- Cumhuriyet anlayışı / 28.10.2023