Resulullah (s.a.v): "Allah'ım Şam'ı bizim için mübarek kıl. Allah'ım Yemen'imizi bizim için mübarek kıl" diye buyurdu. Oradakilerden biri: "Ey Allah'ın Resulü: Irak'ımızı da söyle" dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v): "Orada zelzeleler ve fitneler çıkacaktır. Şeytanın ordusu da oradan hareketle ortaya çıkacaktır" buyurdu. (Buhari Fiten ve İstiska-Fethu'l Bari 16/56. Tirmizi'de sahih olduğu belirtilmiş ve Ahmet B. Hanbel rivayet etmiştir). ABD ordusunun Irak'ta yaptıklarını görüp de "İşte şeytanın ordusu zuhur etti" dememek mümkün mü? Gerçekten, ABD ordusu ancak şeytanın ordusu ve şeytanlaşmış insanların aklına gelebilecek işkenceleri ve zulümleri Iraklı müslüman kardeşlerimize yapıyor. Böyle bir ordu hiçbir zaman zafer kazamanaz. Zaten ABD ordusunun bugüne kadar zafer kazandığı da görülmemiştir. ABD tarihi zaferle değil, zulümle, kanla, gözyaşıyla dolu bir tarihtir.
Zaferi ancak ve ancak Müslümanların ordusu kazanabilir. Diğer bir deyişle kafirler işgal, müslümanlar fetih yapar. Aradaki fark çok büyüktür. Bir işgal ordusu olan ABD ordusunun Irak'ta yaptıkları ortada. Onları tekrar sayıp dökmeye gerek yok. Biz, isterseniz, fetih ordusundan bir örnek sunalım da, dünyanın nereden nereye geldiğini, kimlerin eline kaldığını iyice anlayalım.
Osmanlı Ordusu Avrupa içlerine doğru ilerliyordu. Avrupalılar endişeli. Ne yapacaklarını şaşırmış durumda, korku ve merak içinde. Tabii olarak Hıristiyan din adamları da. Bir Hıristiyan din adamı Osmanlı Ordusunun başarısının sırrını çözmek ister. Bir kasabadan geçmekte olan Osmanlı askerleri bir çeşme başında mola verip su içmektedirler. Bunları kilisenin penceresinden seyreden Hıristiyan din adamının aklına bir fikir gelir. Hıristiyan kızlarından bir grup güzel kızı seçer. Ellerine testi verip çeşme başına gönderir. Osmanlı askerlerinin ne yapıp ne yapmayacağını görmek ister. Osmanlı askerleri kızların suya doğru geldiğini görünce kenara çekilirler. Kızların su almalarına imkan tanırlar. Kızlar testilerini doldurup suyun başından ayrılıncaya kadar çeşmeden uzakta dururlar. Kızlar gidince tekrar çeşme başına gelirler. Bu manzarayı gören Hıristiyan din adamı, Hıristiyan ordu komutanlarına ve Hıristiyan halka şu haberi gönderir: "Bu ordu ile şavaşmayın, bu ordu yenilmez ve böyle bir ordudan da zarar gelmez." İşte fetih ordusunun hali, işte işgal ordusunun Irak'ta yaptıkları.
ABD ordusu sadece Irak'ta mı böyle davramıştır? Hayır, ABD ordusu daha doğrusu haçlı ordularının hepsi, her yerde ve her devirde aynı şeyleri yapmışlardır. Aslında müslümanların ordusunun dışındaki bütün orduların hali budur. Onun içindik ki, müslümanlar kuvvetli olmadıkça dünyada barış olmaz, huzur olmaz. Çünkü merhamet ve adalet yalnız müslümanlara mahsustur. Müslümanlar güçsüz kalınca, bu özellikler ortadan kalkıyor ve dünya cehenneme dönüyor.
Bağımsızlığın ne demek olduğunu atalarımız niçin bağımsızlık ugruna canlarını seve seve feda etteklerini "ABD"siz siyaset olmaz" diyenler Irak'ta yaşananlara baksınlar ve anlasınlar. "Kahraman ABD askerlerinin sağ salim evlerine dönmeleri için dua ediyorum" diyen Başbakan Tayyip Erdoğan da, kimlere kahraman dediğini, kimler için dua ettiğini görsün.
Açıkcası herkes bu musibetten ders ve ibret alsın da bağımsızlık üzerine titresin.
Bakınız, Kastamonu Müdafai Hukuk Cemiyeti yayınladığı bildiride ne diyordu: "Dünyada ölümlerin en acısı, düşman istilasına uğramaktır. Hakimiyeti elden gidip, esaret boyunduruğuna düşen bir millet, günde bin kere ölüm azapları çeker de, yine hayatını sürüklemeye mecbur kalır. Çünkü yaşamamakta elinde değildir." Bu söylenenler Irak'ta yaşanmıyor mu? Esir düşen Iraklılar "öldürün bizi" diye ABD'li askerlere yalvarmıyor mu? Bu zilleti yaşamamak istiyorsak, bağımsızlığımızın değerini bilelim, hiçbir fedakarlıktan ve hatta yeri gelince de şerefli ölümden çekinmeyelim.
Zaferi ancak ve ancak Müslümanların ordusu kazanabilir. Diğer bir deyişle kafirler işgal, müslümanlar fetih yapar. Aradaki fark çok büyüktür. Bir işgal ordusu olan ABD ordusunun Irak'ta yaptıkları ortada. Onları tekrar sayıp dökmeye gerek yok. Biz, isterseniz, fetih ordusundan bir örnek sunalım da, dünyanın nereden nereye geldiğini, kimlerin eline kaldığını iyice anlayalım.
Osmanlı Ordusu Avrupa içlerine doğru ilerliyordu. Avrupalılar endişeli. Ne yapacaklarını şaşırmış durumda, korku ve merak içinde. Tabii olarak Hıristiyan din adamları da. Bir Hıristiyan din adamı Osmanlı Ordusunun başarısının sırrını çözmek ister. Bir kasabadan geçmekte olan Osmanlı askerleri bir çeşme başında mola verip su içmektedirler. Bunları kilisenin penceresinden seyreden Hıristiyan din adamının aklına bir fikir gelir. Hıristiyan kızlarından bir grup güzel kızı seçer. Ellerine testi verip çeşme başına gönderir. Osmanlı askerlerinin ne yapıp ne yapmayacağını görmek ister. Osmanlı askerleri kızların suya doğru geldiğini görünce kenara çekilirler. Kızların su almalarına imkan tanırlar. Kızlar testilerini doldurup suyun başından ayrılıncaya kadar çeşmeden uzakta dururlar. Kızlar gidince tekrar çeşme başına gelirler. Bu manzarayı gören Hıristiyan din adamı, Hıristiyan ordu komutanlarına ve Hıristiyan halka şu haberi gönderir: "Bu ordu ile şavaşmayın, bu ordu yenilmez ve böyle bir ordudan da zarar gelmez." İşte fetih ordusunun hali, işte işgal ordusunun Irak'ta yaptıkları.
ABD ordusu sadece Irak'ta mı böyle davramıştır? Hayır, ABD ordusu daha doğrusu haçlı ordularının hepsi, her yerde ve her devirde aynı şeyleri yapmışlardır. Aslında müslümanların ordusunun dışındaki bütün orduların hali budur. Onun içindik ki, müslümanlar kuvvetli olmadıkça dünyada barış olmaz, huzur olmaz. Çünkü merhamet ve adalet yalnız müslümanlara mahsustur. Müslümanlar güçsüz kalınca, bu özellikler ortadan kalkıyor ve dünya cehenneme dönüyor.
Bağımsızlığın ne demek olduğunu atalarımız niçin bağımsızlık ugruna canlarını seve seve feda etteklerini "ABD"siz siyaset olmaz" diyenler Irak'ta yaşananlara baksınlar ve anlasınlar. "Kahraman ABD askerlerinin sağ salim evlerine dönmeleri için dua ediyorum" diyen Başbakan Tayyip Erdoğan da, kimlere kahraman dediğini, kimler için dua ettiğini görsün.
Açıkcası herkes bu musibetten ders ve ibret alsın da bağımsızlık üzerine titresin.
Bakınız, Kastamonu Müdafai Hukuk Cemiyeti yayınladığı bildiride ne diyordu: "Dünyada ölümlerin en acısı, düşman istilasına uğramaktır. Hakimiyeti elden gidip, esaret boyunduruğuna düşen bir millet, günde bin kere ölüm azapları çeker de, yine hayatını sürüklemeye mecbur kalır. Çünkü yaşamamakta elinde değildir." Bu söylenenler Irak'ta yaşanmıyor mu? Esir düşen Iraklılar "öldürün bizi" diye ABD'li askerlere yalvarmıyor mu? Bu zilleti yaşamamak istiyorsak, bağımsızlığımızın değerini bilelim, hiçbir fedakarlıktan ve hatta yeri gelince de şerefli ölümden çekinmeyelim.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018