Sığınma evleri hapishaneden farksız
Türkiye'de şiddete maruz kalan kadınların gidebileceği 145 kadın sığınma evi bulunuyor. Ancak bazı kadınlar, sığınma evlerindeki katı kurallardan rahatsız. Örneğin sığınma evlerinde cep telefonu kullanmak yasak, dışarıya da izinle çıkılabiliyor
25.11.2019 15:13:00





RECEP BAHAR/DETAY HABER
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü... Türkiye, kadına şiddetin en yoğun yaşandığı ülkelerden biri… Bu yıl şu ana kadar şiddet kurbanı olan 350'ye yakın kadın hayata veda etti. Kadın dernekleri bugün vesilesiyle çeşitli etkinlikler düzenleyerek, kritik önemi haiz mesajlar verdi. Neredeyse her ilde toplantılar ve yürüyüşler yapıldı, sloganlar atıldı.
Şiddetin resmi boyutu
İçişleri Bakanlığı'nın açıkladığı verilere göre, Türkiye'de bu yıl 10 aylık dönemde 124 bin 521 aile içi ve kadına karşı şiddet olayı yaşandı. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19.1 azaldı. Yine bu 10 aylık verilere göre 70 bin 897 kişi hakkında koruyucu tedbir kararı verildi.
145 kadın sığınma evi var
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın Eylül 2019 verilerine göre Türkiye'de Bakanlığın Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'ne bağlı 2 bin 717 kapasiteli 110, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'ne bağlı 42 kapasiteli 2, sivil toplum kuruluşlarına bağlı 20 kapasiteli 1 ve yerel yönetimlere bağlı 703 kapasiteli 32 olmak üzere toplam 145 kadın sığınma evi bulunuyor.
Bu evlerde aynı anda kalabilecek kadın sayısı 3 bin 482...
2002'den bu yana Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü olan Gülsun Kanat Dinç'e göre, "Türkiye'de sığınakların çalıştırılma hali, kadınlarla gösterdiği dayanışmama hali, şiddetten uzaklaşmak isteyen kadının tekrar şiddete dönmesine sebep olmakta, bu da vahim bir durum oluşturuyor."
Dinç, kadınların sığınaklarda özgürce yaşaması, çıkış için izin almaması gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi: "İzin almamaları gerekiyor kadınların… Kadınlar birer yetişkin ne zaman dışarı çıkacaklarına ne zaman içeri gireceklerine karar verdikleri gibi, kendi yaşadıkları şiddetin uzmanı da kadınlar. O konuda kendilerini nasıl koruyacaklarını kadınlar kendileri en iyi bilirler. Ve yıllarca o şiddetin içerisinde korunmayı da en iyi öğrenmiş olan kişiler kadınlar."
ŞÖNİM'ler ne işe yarıyor
Öte yandan Bakanlığa bağlı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) 81 ilde hizmet veriyor. Başvuran kadınlar ŞÖNİM aracılığıyla önce ilk adım merkezlerine geçici olarak yerleştiriliyor. Ardından 'kadın konukevi' olarak adlandırılan sığınma evlerine yerleştiriliyor.
Bir bakanlık yetkilisi, ŞÖNİM'e başvuran ya da kolluk kuvvetleri aracılığıyla gelen hiçbir kadının geri çevrilmediğini dile getirdi.
Gülsun Kanat Dinç, konuya ilişkin BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Başvuran her kadının sığınağa alınması gerekliliği şart olduğu için onları öncelikle geçici olarak kalabilecekleri bir yere koyuyorlar. Doğru düzgün bir detaylı görüşme yapılmadığı için de kadınların sığınak ihtiyaçları içerisindeki diğer ihtiyaçları değerlendirilmemiş oluyor. İlk yapılan şey kadınları hapsetmek oluyor. Ellerinden iletişim kurabilecekleri telefonlarını almak oluyor."
Kadın sığınma evine yerleşen bir kadın ise vaziyeti şöyle açıklıyor: "Oraya gelen kadınlar zaten zor durumda. Ama o gözle bakmıyorlar bize. Sanki bir suç işlemişiz gibi davranıyorlar bize. Aşağılıyorlar, kötü bir şey de istemiyoruz biz onlardan. Mesela bir sıkıntımızı anlatacağız, sustururlar. Kapı dışarı ediyorlar. Sıkıntımız var. Bir çare istiyoruz, bir çare bekliyoruz ama o çareyi karşı taraftan göremiyoruz. Bizim hemen bir şeyler yapıp çıkmamızı istiyorlar. O baskıyı sürekli yapıyorlar. Bizi ara sıra çağırıp 'Daha ne yapmayı düşünüyorsunuz?' diye soruyorlar. Gene eskiye dönmemiz için ellerinden geleni yapıyorlar. Dışarı çıkıp girdiğimizde komple elle ve cihazla aranıyoruz. Telefonlarımız alınıyor. O telefonları alma işini ben anlayamadım. Mesela bir ara saat 2'de, hepimiz yatıyoruz, birden baskın yaptılar. Arama... Özel eşyalarımıza varana kadar karıştırıp arıyorlar. Kısaca cezaevi koşullarını yaşıyoruz."
Şiddete sıfır tolerans
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, kadın cinayetleri ve kadına karşı erkek şiddetinin hem bir insan hakları ihlali hem de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en acımasız yansıması olduğunu kaydetti.
Kaslowski, şu değerlendirmelerde bulundu: "Tüm toplum olarak 'kadına yönelik her türlü şiddete sıfır tolerans' anlayışının yerleşmesi için harekete geçmeliyiz. Bu soruna kamu, özel sektör ve sivil toplum örgütleri ortak bir duruşla, bütünsel bir yaklaşımla ve iş birlikleriyle çözüm geliştirmeliyiz. Kadınların güven içinde yaşadığı, güçlendiği ve toplumu da güçlendirdiği bir iklimi hep beraber yaratmalıyız. Tek kanatla uçamayız."
Mevzuat değişecek
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, bakanlığının 2020 yılı bütçesinin sunumunda, kadına yönelik şiddete ilişkin gerek mevzuat düzenlemelerinde gerekse uygulamalarda bu fiilleri engelleyecek ve faillerin gerekli cezaları almalarını sağlayacak tedbirleri diğer kurumlarla iş birliği halinde alma kararlığında olduklarını bildirdi.
Aynı konuda açıklama yapan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da, "Adliyelerde 'adli destek birimleri' oluşturacağız. 6284 sayılı Kanun'a ilişkin ihtisas mahkemeleri görevlendirilecek. Öfke Kontrol Programları yürüteceğiz. Eğitimin her kademesinde müfredatı güncelleyeceğiz" dedi.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü... Türkiye, kadına şiddetin en yoğun yaşandığı ülkelerden biri… Bu yıl şu ana kadar şiddet kurbanı olan 350'ye yakın kadın hayata veda etti. Kadın dernekleri bugün vesilesiyle çeşitli etkinlikler düzenleyerek, kritik önemi haiz mesajlar verdi. Neredeyse her ilde toplantılar ve yürüyüşler yapıldı, sloganlar atıldı.
Şiddetin resmi boyutu
İçişleri Bakanlığı'nın açıkladığı verilere göre, Türkiye'de bu yıl 10 aylık dönemde 124 bin 521 aile içi ve kadına karşı şiddet olayı yaşandı. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19.1 azaldı. Yine bu 10 aylık verilere göre 70 bin 897 kişi hakkında koruyucu tedbir kararı verildi.
145 kadın sığınma evi var
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın Eylül 2019 verilerine göre Türkiye'de Bakanlığın Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'ne bağlı 2 bin 717 kapasiteli 110, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'ne bağlı 42 kapasiteli 2, sivil toplum kuruluşlarına bağlı 20 kapasiteli 1 ve yerel yönetimlere bağlı 703 kapasiteli 32 olmak üzere toplam 145 kadın sığınma evi bulunuyor.
Bu evlerde aynı anda kalabilecek kadın sayısı 3 bin 482...
2002'den bu yana Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü olan Gülsun Kanat Dinç'e göre, "Türkiye'de sığınakların çalıştırılma hali, kadınlarla gösterdiği dayanışmama hali, şiddetten uzaklaşmak isteyen kadının tekrar şiddete dönmesine sebep olmakta, bu da vahim bir durum oluşturuyor."
Dinç, kadınların sığınaklarda özgürce yaşaması, çıkış için izin almaması gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi: "İzin almamaları gerekiyor kadınların… Kadınlar birer yetişkin ne zaman dışarı çıkacaklarına ne zaman içeri gireceklerine karar verdikleri gibi, kendi yaşadıkları şiddetin uzmanı da kadınlar. O konuda kendilerini nasıl koruyacaklarını kadınlar kendileri en iyi bilirler. Ve yıllarca o şiddetin içerisinde korunmayı da en iyi öğrenmiş olan kişiler kadınlar."
ŞÖNİM'ler ne işe yarıyor
Öte yandan Bakanlığa bağlı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) 81 ilde hizmet veriyor. Başvuran kadınlar ŞÖNİM aracılığıyla önce ilk adım merkezlerine geçici olarak yerleştiriliyor. Ardından 'kadın konukevi' olarak adlandırılan sığınma evlerine yerleştiriliyor.
Bir bakanlık yetkilisi, ŞÖNİM'e başvuran ya da kolluk kuvvetleri aracılığıyla gelen hiçbir kadının geri çevrilmediğini dile getirdi.
Gülsun Kanat Dinç, konuya ilişkin BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Başvuran her kadının sığınağa alınması gerekliliği şart olduğu için onları öncelikle geçici olarak kalabilecekleri bir yere koyuyorlar. Doğru düzgün bir detaylı görüşme yapılmadığı için de kadınların sığınak ihtiyaçları içerisindeki diğer ihtiyaçları değerlendirilmemiş oluyor. İlk yapılan şey kadınları hapsetmek oluyor. Ellerinden iletişim kurabilecekleri telefonlarını almak oluyor."
Kadın sığınma evine yerleşen bir kadın ise vaziyeti şöyle açıklıyor: "Oraya gelen kadınlar zaten zor durumda. Ama o gözle bakmıyorlar bize. Sanki bir suç işlemişiz gibi davranıyorlar bize. Aşağılıyorlar, kötü bir şey de istemiyoruz biz onlardan. Mesela bir sıkıntımızı anlatacağız, sustururlar. Kapı dışarı ediyorlar. Sıkıntımız var. Bir çare istiyoruz, bir çare bekliyoruz ama o çareyi karşı taraftan göremiyoruz. Bizim hemen bir şeyler yapıp çıkmamızı istiyorlar. O baskıyı sürekli yapıyorlar. Bizi ara sıra çağırıp 'Daha ne yapmayı düşünüyorsunuz?' diye soruyorlar. Gene eskiye dönmemiz için ellerinden geleni yapıyorlar. Dışarı çıkıp girdiğimizde komple elle ve cihazla aranıyoruz. Telefonlarımız alınıyor. O telefonları alma işini ben anlayamadım. Mesela bir ara saat 2'de, hepimiz yatıyoruz, birden baskın yaptılar. Arama... Özel eşyalarımıza varana kadar karıştırıp arıyorlar. Kısaca cezaevi koşullarını yaşıyoruz."
Şiddete sıfır tolerans
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, kadın cinayetleri ve kadına karşı erkek şiddetinin hem bir insan hakları ihlali hem de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en acımasız yansıması olduğunu kaydetti.
Kaslowski, şu değerlendirmelerde bulundu: "Tüm toplum olarak 'kadına yönelik her türlü şiddete sıfır tolerans' anlayışının yerleşmesi için harekete geçmeliyiz. Bu soruna kamu, özel sektör ve sivil toplum örgütleri ortak bir duruşla, bütünsel bir yaklaşımla ve iş birlikleriyle çözüm geliştirmeliyiz. Kadınların güven içinde yaşadığı, güçlendiği ve toplumu da güçlendirdiği bir iklimi hep beraber yaratmalıyız. Tek kanatla uçamayız."
Mevzuat değişecek
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, bakanlığının 2020 yılı bütçesinin sunumunda, kadına yönelik şiddete ilişkin gerek mevzuat düzenlemelerinde gerekse uygulamalarda bu fiilleri engelleyecek ve faillerin gerekli cezaları almalarını sağlayacak tedbirleri diğer kurumlarla iş birliği halinde alma kararlığında olduklarını bildirdi.
Aynı konuda açıklama yapan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da, "Adliyelerde 'adli destek birimleri' oluşturacağız. 6284 sayılı Kanun'a ilişkin ihtisas mahkemeleri görevlendirilecek. Öfke Kontrol Programları yürüteceğiz. Eğitimin her kademesinde müfredatı güncelleyeceğiz" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.