İktidar artık milletin gerçeklerini kale bile almıyor. Asgari ücrete zam yapsak insanlar tasarruf yapmaz, daha çok alış veriş yaparlar, 5 bin liralık kiralar 15 bin lira olur' gibi nice sözlemlere şahit olduk Ama çıtayı her zaman Sayın Erdoğan koymuştur
22 yıldır iktidarda olan AKP bu güne kadar var olanları satmak, eğitimde, sağlıkta, yargıda, ekonomide paket açıklamak, devletin temel dinamiklerini törpülemek, milli ve manevi değerlerimizi ideolojiye dönüştürmek ve beton dökmek dışında ne yaptı?
Meşhur 3Y yani yolsuzluklar zirvede, yasaklar zirvede. Ya yoksulluk? Nihai hedef ilan ettikleri AB bile 'siz yoksulsunuz' diyor ama AKP iktidarı ve MHP'si inanmıyor.
Avrupa İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) verilerine göre Türkiye'de yoksulluk riski altındaki nüfusun oranı yüzde 22,6 olarak ölçüldü. Türkiye'yi yüzde 21,7 ile Bulgaristan ve yüzde 21,6 ile Letonya izledi.
Eurostat ayrıca, Türkiye'de yoksulluk riski altında yaşayan kişi sayısının 18 milyon 675 bin olduğunu bildirdi.
Peki, sayın iktidarımız ne bildiriyor? Şu kadar kilometre yol yaptık, şu kadar destek verdik, şu kadar bina yaptık filan.
İnsanımın emeğinden feragat edemem
Malumunuz NATO zirvesi ve sonrası açıklamalar hem batıda hem de ülkemizde hala konuşuluyor.
Trump, NATO toplantısında üye ülkelere Anadolu tabiri ile salma vurarak, 'gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 5'ini NATO'ya yani bana vereceksiniz, dedi.
Sayın Erdoğan, Türkiye'nin savunma bütçesini mevcut 22 milyar dolardan, 70 milyar dolara çıkarmayı taahhüt etti.
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ise 'emekli maaşları, sağlık ve eğitim harcamalarından feragat edemem… %5'lik bir hedefe taahhüt vermek yalnızca mantıksız değil, aynı zamanda ters etkilidir.
Bu, İspanya'yı ideal harcama düzeyinden uzaklaştırır ve Avrupa Birliği'nin güvenlik ve savunma altyapısını güçlendirme çabalarına zarar verir… Egemen bir müttefik olarak biz, bu fedakârlığı yapmamayı tercih ediyoruz" dedi.
Çiftçilerimiz
Tarımda akaryakıt fiyatları, gübre fiyatları, kotalar, üreticinin özel sektörün insafına bırakılması, ürünlerin para etmemesi filan hepsi yalanmış. Hatta çiftçilerin bankalara borcu bile yalanmış.
Erdoğan, 28 Haziran'da Ziraat Bankası 4. Tarım Ekosistemi Buluşması'nda yaptığı konuşmada, çiftçilerin ekonomik durumuna ilişkin muhalefetin iddialarını reddederek, çiftçilerin borç batağında olduğu veya iflas ettiği yönündeki söylemlerin gerçeği yansıtmadığını ifade etti.
Ve 'ortada batma, iflas etme, borç batağına saplanma ve ödeyememe gibi bir durum Allah'a hamdolsun söz konusu değildir' dedi.
Ayrıca, kredilerin geri ödeme oranının %97, Ziraat Bankası özelinde ise %99 olduğunu vurgulayarak, çiftçilerin borçlarını ödediğini ve sektörün sağlam bir şekilde ayakta durduğunu söyledi.
Rakamlar ne söylüyor?
2002'de çiftçilerin bankalara olan toplam borcu 2 milyar 400 milyon TL.
2020: Çiftçi borçları 111 milyar 216 milyon TL seviyesindeydi.
2021: Çiftçi Kayıt Sistemi'ne (ÇKS) kayıtlı çiftçi sayısında azalma gözlenirken, borç miktarı artmaya devam etti. 2021 başında bankalara olan borç 167,7 milyar TL'ye ulaştı; Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel sektöre olan borçlarla birlikte toplam borç 250 milyar TL'ye yaklaştı.
2022: Çiftçi borçları 309,8 milyar TL olarak kaydedildi.
2023: Çiftçilerin bankalara olan toplam kredi borcu, bir önceki yıla göre %88,5 artarak 584 milyar TL'ye yükseldi.
2024: Bankalara olan borç 868 milyar 627 milyon TL'ye ulaştı. Takipteki borçlar ise 3 milyar 621 milyon TL idi.
Haziran 2025: Bankalara olan borç 1 trilyon 8 milyar TL'ye, Tarım Kredi Kooperatifleri ve piyasa borçlarıyla birlikte toplam borç yaklaşık 1,3 trilyon TL'ye ulaştı.
Haciz mi?
Medyaya yansıyan verilere göre 2012-2021 arasında hacizli tarla, sera ve bağ sayısı %168 artarak, toplam tarım arazilerinin %9,7'sine ulaştı. (2012'de %3,6)
Türkiye Ziraatçiler Derneği'ne göre, 2021'de 100 binden fazla çiftçi haciz tehdidi altındaydı.
2025 Mart'ta 2.937 tarla icra yoluyla satışa çıkarılmış, Haziran'da ise bu sayı 3.841 tarlaya ve 39 traktöre ulaşmıştır.
Tarım başlığında 2013 yılındaki bir yazısında ABD eski dışişleri bakanlarından Hennry Kissenger, 1970 yılında şu açıklamaları örnek veren Prof. Dr. Haydar Baş:
"Birleşik Devletler'in yiyecek silahı, Arap petrol kartellerinin elindeki petrol silahı ile boy ölçüşecek durumdadır.
Yiyecek silahı küreselleşen dünyada çok önemli ve etkin bir silahtır. Türkiye dünyanın kendi kendine yeten yedi tarım ülkesinden biri iken uygulanan yanlış politikalar sebebiyle neredeyse bütün ürünlerini dışarıdan ithal eder bir hale gelmiştir.
Türkiye Gıda Dernekleri Federasyonu Gıda ve İçecek Sanayi Envanteri 2012'ye göre tarımsal üretimini arttıran Rusya, Türkiye'nin en fazla tarım ürünü ithal ettiği ülke olarak dikkati çekmektedir. (Yeni Mesaj, Mayıs 2013)
Oysa Milli Ekonomi Modeli'nin uygulanacağı BTP iktidarı, iş başında olsa idi;
"Tahditler kaldırılacaktı.
Devlete ait topraklar uzun vadeli, sembolik ücretler karşılığında kiraya verilecekti.
Ürün fiyatları çiftçiler tarafından üretici kooperatifler üzerinden belirlenecekti.
Devlet, üreticinin yetiştirdiği ürünün yüzde 50'sine en az 6 ay evvelinden avans verecekti.
İthal ürünlere karşılık yerli üreticinin korunması devlet garantisinde sağlanacaktı.
Türk tarımının bitmesinde ithalatta kotaların kaldırılması en büyük etken olmuştur.
Tarım için gerekli olan finansman, elde edilen üretim karşılığı senyoraj geliri ile karşılanacaktı.
Devlet tarıma bağlı sanayi üzerine yatırım yapmak isteyen girişimcilere, "proje mukabili sıfır faizli krediler" ve "gerekirse geri ödemesi üretim veya ürün" olacak türden kredi verecekti.
Devlet ürünlere pazar garantisi sağlayacaktı.
Çiftçilerimiz emeklilik desteği ve doğal afetlere karşı sigorta desteği alacaktı..."
Ancak bunların hiç birini gerçekleştirme şansı bize verilmedi.
Çiftçilerimiz hem açlık, hem de topraklarının elinden çıkma tehdidi ile karşı karşıya.
Yabancılara toprak satışının önünü açan düzenlemeler ile topraklarımızın kanuni yollarla yabancıların mülkü haline gelmesi de yakında karşılaşacağımız bir tehlike.
Ne diyelim, çıkmayan candan umut kesilmez, belki artık gözlerini açarlar…"
Neticede herkes ektiğini biçiyor.
22 yıldır iktidarda olan AKP bu güne kadar var olanları satmak, eğitimde, sağlıkta, yargıda, ekonomide paket açıklamak, devletin temel dinamiklerini törpülemek, milli ve manevi değerlerimizi ideolojiye dönüştürmek ve beton dökmek dışında ne yaptı?
Meşhur 3Y yani yolsuzluklar zirvede, yasaklar zirvede. Ya yoksulluk? Nihai hedef ilan ettikleri AB bile 'siz yoksulsunuz' diyor ama AKP iktidarı ve MHP'si inanmıyor.
Avrupa İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) verilerine göre Türkiye'de yoksulluk riski altındaki nüfusun oranı yüzde 22,6 olarak ölçüldü. Türkiye'yi yüzde 21,7 ile Bulgaristan ve yüzde 21,6 ile Letonya izledi.
Eurostat ayrıca, Türkiye'de yoksulluk riski altında yaşayan kişi sayısının 18 milyon 675 bin olduğunu bildirdi.
Peki, sayın iktidarımız ne bildiriyor? Şu kadar kilometre yol yaptık, şu kadar destek verdik, şu kadar bina yaptık filan.
İnsanımın emeğinden feragat edemem
Malumunuz NATO zirvesi ve sonrası açıklamalar hem batıda hem de ülkemizde hala konuşuluyor.
Trump, NATO toplantısında üye ülkelere Anadolu tabiri ile salma vurarak, 'gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 5'ini NATO'ya yani bana vereceksiniz, dedi.
Sayın Erdoğan, Türkiye'nin savunma bütçesini mevcut 22 milyar dolardan, 70 milyar dolara çıkarmayı taahhüt etti.
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ise 'emekli maaşları, sağlık ve eğitim harcamalarından feragat edemem… %5'lik bir hedefe taahhüt vermek yalnızca mantıksız değil, aynı zamanda ters etkilidir.
Bu, İspanya'yı ideal harcama düzeyinden uzaklaştırır ve Avrupa Birliği'nin güvenlik ve savunma altyapısını güçlendirme çabalarına zarar verir… Egemen bir müttefik olarak biz, bu fedakârlığı yapmamayı tercih ediyoruz" dedi.
Çiftçilerimiz
Tarımda akaryakıt fiyatları, gübre fiyatları, kotalar, üreticinin özel sektörün insafına bırakılması, ürünlerin para etmemesi filan hepsi yalanmış. Hatta çiftçilerin bankalara borcu bile yalanmış.
Erdoğan, 28 Haziran'da Ziraat Bankası 4. Tarım Ekosistemi Buluşması'nda yaptığı konuşmada, çiftçilerin ekonomik durumuna ilişkin muhalefetin iddialarını reddederek, çiftçilerin borç batağında olduğu veya iflas ettiği yönündeki söylemlerin gerçeği yansıtmadığını ifade etti.
Ve 'ortada batma, iflas etme, borç batağına saplanma ve ödeyememe gibi bir durum Allah'a hamdolsun söz konusu değildir' dedi.
Ayrıca, kredilerin geri ödeme oranının %97, Ziraat Bankası özelinde ise %99 olduğunu vurgulayarak, çiftçilerin borçlarını ödediğini ve sektörün sağlam bir şekilde ayakta durduğunu söyledi.
Rakamlar ne söylüyor?
2002'de çiftçilerin bankalara olan toplam borcu 2 milyar 400 milyon TL.
2020: Çiftçi borçları 111 milyar 216 milyon TL seviyesindeydi.
2021: Çiftçi Kayıt Sistemi'ne (ÇKS) kayıtlı çiftçi sayısında azalma gözlenirken, borç miktarı artmaya devam etti. 2021 başında bankalara olan borç 167,7 milyar TL'ye ulaştı; Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel sektöre olan borçlarla birlikte toplam borç 250 milyar TL'ye yaklaştı.
2022: Çiftçi borçları 309,8 milyar TL olarak kaydedildi.
2023: Çiftçilerin bankalara olan toplam kredi borcu, bir önceki yıla göre %88,5 artarak 584 milyar TL'ye yükseldi.
2024: Bankalara olan borç 868 milyar 627 milyon TL'ye ulaştı. Takipteki borçlar ise 3 milyar 621 milyon TL idi.
Haziran 2025: Bankalara olan borç 1 trilyon 8 milyar TL'ye, Tarım Kredi Kooperatifleri ve piyasa borçlarıyla birlikte toplam borç yaklaşık 1,3 trilyon TL'ye ulaştı.
Haciz mi?
Medyaya yansıyan verilere göre 2012-2021 arasında hacizli tarla, sera ve bağ sayısı %168 artarak, toplam tarım arazilerinin %9,7'sine ulaştı. (2012'de %3,6)
Türkiye Ziraatçiler Derneği'ne göre, 2021'de 100 binden fazla çiftçi haciz tehdidi altındaydı.
2025 Mart'ta 2.937 tarla icra yoluyla satışa çıkarılmış, Haziran'da ise bu sayı 3.841 tarlaya ve 39 traktöre ulaşmıştır.
Tarım başlığında 2013 yılındaki bir yazısında ABD eski dışişleri bakanlarından Hennry Kissenger, 1970 yılında şu açıklamaları örnek veren Prof. Dr. Haydar Baş:
"Birleşik Devletler'in yiyecek silahı, Arap petrol kartellerinin elindeki petrol silahı ile boy ölçüşecek durumdadır.
Yiyecek silahı küreselleşen dünyada çok önemli ve etkin bir silahtır. Türkiye dünyanın kendi kendine yeten yedi tarım ülkesinden biri iken uygulanan yanlış politikalar sebebiyle neredeyse bütün ürünlerini dışarıdan ithal eder bir hale gelmiştir.
Türkiye Gıda Dernekleri Federasyonu Gıda ve İçecek Sanayi Envanteri 2012'ye göre tarımsal üretimini arttıran Rusya, Türkiye'nin en fazla tarım ürünü ithal ettiği ülke olarak dikkati çekmektedir. (Yeni Mesaj, Mayıs 2013)
Oysa Milli Ekonomi Modeli'nin uygulanacağı BTP iktidarı, iş başında olsa idi;
"Tahditler kaldırılacaktı.
Devlete ait topraklar uzun vadeli, sembolik ücretler karşılığında kiraya verilecekti.
Ürün fiyatları çiftçiler tarafından üretici kooperatifler üzerinden belirlenecekti.
Devlet, üreticinin yetiştirdiği ürünün yüzde 50'sine en az 6 ay evvelinden avans verecekti.
İthal ürünlere karşılık yerli üreticinin korunması devlet garantisinde sağlanacaktı.
Türk tarımının bitmesinde ithalatta kotaların kaldırılması en büyük etken olmuştur.
Tarım için gerekli olan finansman, elde edilen üretim karşılığı senyoraj geliri ile karşılanacaktı.
Devlet tarıma bağlı sanayi üzerine yatırım yapmak isteyen girişimcilere, "proje mukabili sıfır faizli krediler" ve "gerekirse geri ödemesi üretim veya ürün" olacak türden kredi verecekti.
Devlet ürünlere pazar garantisi sağlayacaktı.
Çiftçilerimiz emeklilik desteği ve doğal afetlere karşı sigorta desteği alacaktı..."
Ancak bunların hiç birini gerçekleştirme şansı bize verilmedi.
Çiftçilerimiz hem açlık, hem de topraklarının elinden çıkma tehdidi ile karşı karşıya.
Yabancılara toprak satışının önünü açan düzenlemeler ile topraklarımızın kanuni yollarla yabancıların mülkü haline gelmesi de yakında karşılaşacağımız bir tehlike.
Ne diyelim, çıkmayan candan umut kesilmez, belki artık gözlerini açarlar…"
Neticede herkes ektiğini biçiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- TBMM, Sarayın iradesini mi temsil ediyor / 16.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -2- / 15.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -1- / 14.07.2025
- Diyanet’in 15 Temmuz hutbesi / 13.07.2025
- PKK, ‘ak’landı / 12.07.2025
- Küfrün karşısında bir tek İmam Hüseyin kalmıştı / 05.07.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -2- / 15.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -1- / 14.07.2025
- Diyanet’in 15 Temmuz hutbesi / 13.07.2025
- PKK, ‘ak’landı / 12.07.2025
- Küfrün karşısında bir tek İmam Hüseyin kalmıştı / 05.07.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025