Sıhhatli vergi ve sürekli büyüme

Vergi, bir devletin, hem varlığını devam ettirebilmek hem de vatandaşına hizmet götürebilmek için yine milletinin kazancından aldığı gelirdir.

Varlığın devamı ve de vatandaşa hizmet. Vergide hedef bu olmalıdır.

Şu anki hedef bu mu? Hayır.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın açıkladığı 2005 yılı bütçesinde sadece faiz ödemelerine ayırdığı bütçe 56.4 katrilyon lira.

Toplanan vergi global tefecilerin cebine giriyor, milletimizin ekserisi hizmet yetersizliğinden perişan vaziyette.

Tarım gibi ülke nüfusunun yüzde 34'ünü ilgilendiren bir sektöre yılda 4.5 katrilyon lira hedefleniyor. 25 milyon kişi olduğu düşünülürse, yıllık tarım desteği kişi başına 180 milyon lira.

Ülkemiz içindeki asayişi ve adaleti sağlayacak adalet bakanlığına ise 1.2 katrilyon lira ayrılmış. Yani seneye yolsuzluk, hırsızlık, gasp, cinayet daha da artacağa benziyor. Bu bütçeyle nasıl adaleti sağlayacaksın?

IMF, Dünya Bankası gibi global tefeciler ve de onların yerli taşeronları sırtımızdan para kazanırken, asıl hizmet bekleyen vatandaşımız kan kaybetmektedir. Bu global sömürü gruplarının sunduğu projeler de kendi gelirlerini arttırma ve ülkemizin kaynaklarını sömürme hedeflidir.

Bu sebeple BTP genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bu global tefecilere "geriye dön marş marş" diyecek ve kendi özümüze ait bir model olan "Milli Ekonomi Modeli"ni devreye koyacak.

3 Kasım seçimlerinde Haydar Bey 685 milyar dolarlık bir kaynak paketi açıklamıştı. (Detaylar için www.btp.org.tr sitesine bakınız) Bu kaynaklar hemen devreye konulabilecek niteliktedir. Haydar Bey IMF ve diğer global tefecileri geriye gönderirken hamasi duygularla değil, bir projenin neticesi olarak bunu yapmaktadır.

Bu kaynaklarla iç ve dış borçlarımız kapanacaktır. Dolayısıyla, milletimizden toplanan vergi artık bu tefecilere değil, gerçek amacına uygun olarak vatandaşın hizmetine sunulacaktır.

Haydar Bey ekonomik olarak toplumu ikiye ayırmaktadır. 100 milyar TL'nin altında geliri olanları tüketim kesimi, 100 milyar TL'nin üzerinde geliri olanları da üretim kesimi olarak tanımlamaktadır.

Bugün, gerek ülkemizin gerekse dünyanın en büyük problemi tüketimdir. Tüketim ve talep olduktan sonra üretim önem taşır. Tüketim olmadan üretim olmaz.

Haydar Bey, bu sebeple öncelikle tüketimi canlandırmayı hedeflemektedir.

Tüketimin canlanması, vatandaşın cebinde ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılayabileceği paranın olmasıyla doğru orantılıdır.

Haydar Bey bu parayı "Sosyal Devlet Projesi" ile vatandaşın cebine en adil bir şekilde koymaktadır. Bakın bu nasıl olacak:

1) 100 milyar liranın altında geliri olan vatandaştan, yani tüketici kesimden vergi alınmayacaktır. Memur, işçi, çiftçi, emekli, ev hanımı, öğrenci, küçük esnaf gibi toplumun nerede ise yüzde 95'i bu kesimdir.

2) Ev hanımları işçi statüsünde emekli edilecektir.

3) Doğum yapan anneye bir maaş mukabili doğum parası verilecektir.

4) Her aileye çocuğu başına çocukları iş sahibi olana kadar bir memurun maaşının dörtte biri oranında maaş bağlanacaktır. Çocuk reşit olana kadar ailesine, reşit olunca kendisine burs olarak verilecektir.

5) Gençlere faizsiz, uzun vadeli kredi verilecektir.

6) Esnaf ve kobilere, sanayiciye proje mukabili faizsiz kredi verilecektir.

7) Kimsesiz ve yaşlılara maaş bağlanacaktır.

8) Şehit yakınlarına, dul, yetim ve özürlülere devlet sahip çıkacaktır.

9) Üniversite harçları kaldırılacak ve öğrencilere burs adedi arttırılacaktır.

10) Evi olmayan vatandaşlarımıza 15-20 yıl vadeli, faizsiz, kira öder gibi konut temin edilecektir.

11) Tarım kesimine tohumunu daha tarlaya ekmeden yüzde 50 avans verilecektir.

12) Üreticilerimiz ithalata karşı korunacaktır.

13) Üreticilerimizin ürünlerine dış piyasada pazar imkanı sağlanacaktır. Devlet ürünlerimizin dış piyasada rekabet edebilmesi için üreticilerimizi sübvanse edecektir.

Bütün bu projelerin gerçekleşmesi için IMF'nin yasak koyduğu Merkez Bankası'nın, zaten kuruluş gayesi olan para basma hakkının verilmesi gerekmektedir.

Dünya standartlarında, ekonomi kurallarına göre, tedavülde dolaşan para GSMH'nın yüzde 30'u kadar olmalıdır. Fakat IMF ve AB'nin baskılarıyla bu oran Türkiye'de yüzde 3'tür.

Prof. Dr. Haydar Baş Bey bu eksik kalan oran nispetinde emisyonu genişletecektir. Bu paranın piyasaya dağılımı ise "Sosyal Devlet Projesi" kapsamında olacaktır, yani hem tüketim kesimine hem de üretim kesimine ihtiyaç duyulduğu oranda yukarıda belirtildiği gibi verilecektir.

Netice olarak hem "Sosyal Devlet Projesi" ile canlanan iç piyasa, hem de yapılan sübvansiyonla desteklenen ihracat ülkemizde üretim patlamasına sebep olacaktır.

İç piyasada 1 gömlek giyen 3 gömlek, 1 kg et yiyen 4 kg yemeye başlayacak. Parasızlık sebebiyle birçok ihtiyacını erteleyen milletimiz artık rahatlıkla alışveriş yapabilecek. Bu da üretimin kat kat artması ve de üreticinin ürettiklerini satabilmesi demektir.

"Sosyal Devlet Projesi" kapsamında 40 katrilyon lira piyasaya sürdüğünüzde paranın ortalama 1 yılda 15 defa işlem gördüğünü düşünürseniz, toplam 600 katrilyonluk bir işlem hacmi söz konusu olacaktır. Bu da en az 150-200 katrilyon vergi demektir.

Yani "Sosyal Devlet Projesi" ile devletin piyasaya para sürerek tüketimi canlandırması ekonomik olarak bir kayıp değil, tam tersi büyük bir kazançtır. Piyasaya sürdüğünün 4 katı gelir elde edebiliyorsun.

Bu model büyümeyi arttıracaktır, büyüme arttıkça "senyoraj" hakkıyla devlet daha fazla emisyon genişletme hakkına sahip olacaktır. İşte sürekli büyüme de budur.

Prof. Dr. Haydar Baş Beyin borç ödeme, vergi, tüketim, üretim, ithalat ve ihracat gibi ekonominin temel noktalarına getirdiği yorumlar gerçekten orijinaldir.

Konuyu daha da detaylandırmak mümkündür, yerimizin darlığı sebebiyle ancak bu kadarını izah edebiliyoruz.

Prof. Dr. Haydar Baş Beyi daha yakından tanımanızı ve projelerini gerek yaptığı mitinglerde, toplantılarda, konferanslarda gerekse Meltem TV ve de Mesaj TV'de ilk ağızdan öğrenmenizi tavsiye ederim.