Türk Dünyası ve Anadolu'da; "Kavgada, ölen kabahatlidir!" diye bir ön-yargı vardır!Dikkatinizi çekerim; savaşta değil, her hangi bir afette değil, kavgada ölen kabahatlidir! Türk milletinin millî vicdanı; ölenin can verip kurtulduğunu ama öldürenin yaşadığı müddetçe çekeceğinin farkındadır!Eğer bir kavgada; kişi, vurup yere yıktığını öldürecek kadar tahrîk olmuşsa, başına geleceklerin hepsine razı olarak öldürmüşse; sessiz sedasız millî yargı devreye girer ve ölene değil, öldürene üzülür!Savaş ve afetlerde can verenlere ise "Şehit" ûnvanı verir Türk Milleti!Şehit, Peygamberler mertebesindedir!Şehit; gusledilmeden ve kefenlenmeden defnedilebilecek tek mevtadır!Siirt'te, Botan Çayı kenarında piknik yaparken, Alkumru Barajı'ndan bırakılan suda 6 kişi hayatını kaybetti! Allah hepsine rahmet eylesin, ailelerinin başı sağ olsun.Âfet midir, kaza mıdır, tedbirsizlik yüzünden cinayet midir, öfkeli bir çalışanın intikam hisleri midir bilinmez! Altı vatandaşımızın; piknik yaparken, eğlenirken ölmesi söz konusudur! Faciayla ilgili Hükümet'teki en yetkili kişi; "Vatandaşlarımız,'Bana bir şey olmaz' diye düşünmüş!" şeklinde bir açıklama yapıyor!Aslında açıklamayı, Türk'çe okuyunca vatandaşın; "Bana bir şey olmaz!" özgüveninde asıl güvendiğinin Devlet olduğunu anlamak mümkün ve Türk Devleti'nde, Vatandaşa gerçekten bir şey olmaz, olmamalı ama Vatandaşı uyarmadan açılan baraj kapağı neticesinde selde boğmanın da, Devletlikle bir alâkası olmaz!Devletin ve erkinin hissedilmediği yerde; asayiş, can ve mal güvenliği olmaz! Vatandaşın Allah'tan sonra en fazla güvendiği ve teslim olduğu Devlet; Vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlayamıyorsa, yol ve yolculuk emniyetini sağlayamıyorsa, din ve vicdan hürriyetini sağlayamıyorsa ona Devlet mi denir?Yanlış anlaşılmasın; hayatımın hiç bir döneminde; "Nerde bu Devlet?" diye şirretlik edenlerden olmadım, olmam da! Devletin varlığını hissettiğim müddetçe, milletin varlığından emîn olurum! Milletin varlığından emin oldukça da Devlet'i aramak, sorgulamak aklıma bile gelmez!1940'lardan beri, millete dayatılan sistem adlı sistemsizlik sayesinde; binlerce yıllık teâmüllere sadakatiyle; "Devlet-i Ebed-Müddet" inancındaki Türk Milletini, devletinden uzaklaştıran Hükümet ve Devleti de birbirinden -kesinlikle- ayırmak gerek!Son günlerde; özellikle kullanılarak savsatıldığına inandığım bir kavram var: ÇATI!Çatı; milleti, yağmurdan, doludan, rüzgârdan ve güneşten koruyan olmazsa olmaz erktir! Millet; Devletin temeli; Vatan ise Devletin sabit ikâmetgâhıdır!Töre adlı yazısız yasalara göre ve sözlü-yazılı Türk Türelerine yani yasalarına göre; Devlet işlerini yürütmekle görevli Hükümet başkadır, Hükümetlerin emrinde olduğu Devlet, bambaşkadır!Dolayısıyla Devlet Memuru ile Hükümet Bürokratı da, başka başka şeylerdir!Devlet Adamı, atanmaz! Devlet Adamı'nın terfisi, ikbâl ve makamları, Millî Vicdanda olur! Millî vicdan; kahraman millet evlatlarına, devlete-millete sadık fedakâr evlatlarına, kendilerini Devlet ve Milletin bekasına feda etmiş fedâilerine asla nankörlük etmez!Ara dönemlerde; sistem diye dayatılan sistemsizliği kullanarak Devlet imkânlarını şahsî işlerinde kullananlar çıkabilir!Bu gibi hallerde yapılması gerekenleri, öğütleyen kişiler de toplumların hayatında hep olur ve "... Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir." Der!Bürokraside; Mahkeme, kadıya mülk değildir! Bazen bu yazısız töreyi atlayanlar, makamlarından aldıkları güçle kendilerini yenilmez zannedebilir! Hayatlarını,can-mal ve inanç emniyetlerini sağlamakla mükellef oldukları vatandaşlarını; habersiz açılan baraj kapağı sonucu sele verenler, öldükleri için vatandaşlarını suçlayanlar olabilir!Bu; işin kolayıdır! Topu taca atmaktır! "Ben ne dersem o olur!" ukalalığıdır!Bu gibi olağan-dışı hallerde de, millî vicdana seslenerek; "Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur." Diye hem sıkıntıyı, hem de çareyi öneren millî seslere, kulak verilmelidir ki hep öyle olmuştur!Geçmişini bilmeyen veya bilip inkâr edenler; dün vardı, bugün var, yarın da olacaklar! Bu gibilere karşı sadece milletliğini muhafaza edebilen toplumların direnme şansı vardır!"Ben bir Türküm! Dinim, cinsim uludur, Sinem, özüm ateş ile doludur. İnsan olan vatanının kuludur, Türk evladı evde durmaz, giderim..." (Mehmet Emin YURDAKUL)"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017