Şimdi karar verme zamanı

Yüce milletimizin tarihine bir baktığımızda şu özellikler çok net bir şekilde görülür: Alimlere hürmet, lidere itaat?Tabii ki milletimizi diğer milletlerden ayıran özellikler bunlarla sınırlı değildir. Fakat takdir edilmelidir ki; bu iki özellik, tarih sahnesinde uzun süre baş aktör olarak rol almamızın en önemli iki sebebidir.Dolayısıyla, millet olarak geldiğimiz bugünkü noktada bu iki özellik yine belirleyici olmuştur. Yani, başımıza gelenleri sorgularken bu iki unsuru gözardı etmek mümkün değildir.  Bu tespitler haklı olarak 'hangi lider' sorusunu hemen akla getirmektedir? Öyle ya, 'lider vardı da biz mi itaat etmedik' denilse yeridir. Evet, maalesef şunu kabul etmemiz gerekiyor ki, Kurtuluş Savaşımızın mimarı Atatürk'ten sonra bu millet, peşinden 'su gibi akıp gideceği' bir lider görememiştir. Fakat buna rağmen tarihi misyonunu yine de eksiksiz olarak yerine getirmiş ve 'lidere itaat' noktasında tereddüt yaşamamıştır. İşte bu tavır, bu kez, sürecin onun aleyhine işlemesinden başka hiçbir işe yaramamıştır. Yakın geçmişte yapılanlar ve günümüzde şahitlik ettiğimiz hadiseler bunun teyidinden başka bir şey değildir. Kısacası 'yanlış lidere itaat' bizi neredeyse içinden çıkılmaz derin problemlerin sarmalına mahkum etmiştir. Peki bu böyle mi gidecek? Bu sorunun net cevabı şu:"Kesinlikle hayır, bu böyle gitmeyecek."Net cevap vermemizin iki dayanağı var. Birincisi tarih, ikincisi ise bu millet bağrında 'kendisine büyük bir güvenle itaat edilecek' lideri barındırmaktadır."Bu lider kim" diye sorarsanız, hiç tereddüt etmeden 'Prof. Dr. Haydar Baş' derim. Uzun yıllardır devleti ve milleti için verdiği asil mücadele, ortaya koyduğu karakterli kişilik, problemlere vukufiyeti, cesareti, kendinden emin tavrı, samimiyeti, devlet-millet meselelerine getirdiği orijinal çözümler ve bunlara ekleyebileceğimiz daha pek çok özellik O'nun 'beklenen lider' olduğunun ispatı. Fakat ben şunu yine tereddütsüz ifade ediyorum ki; uzun yıllardır kamuoyunun gözü önünde sergilenen ve yukarıda özelliklerinin bir kısmını saydığımız lider tavrını bir şekilde görememiş, fark edememiş olanlar, pazartesi akşamı Meltem Televizyonu'nda yayınlanan Haftanın Sohbeti programını seyretselerdi; hiç tereddüt etmeden 'işte beklenen liderin ta kendisi' demekten kendilerini alamazlardı.İki saati aşan programda 2006 yılının bir değerlendirmesini yapan Prof. Dr. Haydar Baş, bizi çok yakından ilgilendiren dünya meselelerine -tarihi arka planını da ihmal etmeden- öyle çarpıcı tespitler yaptı ki; gözümüzün önünde gerçekleşen bu hadiselere ne kadar uzak kaldığımızı fark ettim. Bunun sebebini de yine kendisi açıkladı: "Millet olarak müthiş bir dezenformasyon faaliyetine tâbi tutuluyoruz".Ülkemizde sorumluluk sahibi insanların ballandıra ballandıra anlattıkları, reklamını yaptıkları, ayrıca sayın başbakanımızın eşbaşkanlığını üstlendiği Büyük Ortadoğu Projesi'nin, aslında, küresel aktörlerin özelde ülkemizi, genelde Ortadoğu coğrafyasını kendine vatan edinme projesi olduğunu öğrendim ve tüylerim diken diken oldu. Bu çerçevede, henüz taze bir olay olarak şahit olduğumuz Saddam Hüseyin'in idamının bu projenin bir aşaması olarak gerçekleştirildiğini, idam sayesinde işgalci güçlerin hedef saptırarak Irak'ı bir iç savaşa sürüklediğini, böylece ateş hattından sıyrılmaya çalıştıklarını fark ettim.Tabii, bu projenin bir de Türkiye ayağı vardı. Acaba burada neler oluyordu? Bunun da cevabını veriyordu değerli Hocamız. Mevcut iktidarın, AB ve ABD ile geliştirdiği ilişkiler ile bu projenin ifasında nasıl bir rol üstlendiğini, dinlerarası diyalog faaliyetlerinin de yine bu çerçevede devleti ve milleti parçalara bölüp küresel aktörlere yem etmenin ta kendisi olduğunu bu cevabın içinde bütün detaylarıyla gördük. Yine bu tarihi tespitler içerisinde; Kıbrıs meselesi, yabancılara toprak satışı, AB ile ilişkiler ve önemli bir başlık olarak iktisadi manzaramız gözümüzden kaçan yönleriyle yerlerini aldı. Burada şunu belirtmek gerekiyor ki; değerli Hocamız, mevcut durumu yorumlamakla yetinmiyor, bütün konularda çözümlerini de söylüyor. Zaten O'nu lider yapan da bu özellikleri. Ülkemizin en önemli konu başlığı olan ekonomi konusunda 'Milli Ekonomi Modeli' gibi Nobel'e aday gösterilmiş bir tez'e de sahip olması liderliğinin en önemli göstergelerinden biri olarak karşımızda duruyor. Yine, Haftanın Sohbeti programında gerek ekonomik problemlerimiz, gerekse bunların kesin çözümü olan Milli Ekonomi Modeli geniş olarak yer aldı.İki saati aşan bu manifesto niteliğindeki tarihi konuşmayı burada her yönüyle değerlendirmek takdir edersiniz ki kabiliyetlerimizin ötesinde. Ben sizin yerinizde olsam Meltem Televizyonu'nu telefon yağmuruna tutar, bu programın tekrar tekrar yayınlanmasını sağlarım.Son bir hatırlatma:Yazımızın girişinde, milletimiz, 'alimlere hürmet, lidere itaat' özellikleri sayesinde tarih sahnesinde uzun süre baş aktör olarak rol almıştır, demiştik. Şimdi önümüzde çok önemli bir fırsat var değerli dostlar, değerli Hocamız Prof. Dr. Haydar Baş Bey hem alim, hem lider. Bilmem anlatabiliyor muyum.