Muhterem Ali Gedik Bey anlatmıştı; ağalardan bir ağa, oğlunun düğününü yapacak, her türlü hazırlıklar tamam, davetliler gelmeye başlamış. Ağa, daha önceki düğünlerde yaşanan tatsız olayları tekrar yaşamamak için, en mutlu günlerde dahi ortamı bir anda alabora eden şeytanla oturup anlaşma yapıyor, bak diyor bu sefer düğün bitene kadar ne olur bizim köye uğrama, ağız tadıyla bir düğün yapalım. Ağa şeytanla anlaşmış olmanın rahatlığı ile düğünü-derneği kuruyor.
Şeytan verdiği sözde duruyor ama şeytanlık yapmadan da duramıyor. Köyün girişinde duruyor, düğüne gitmekte olan bir grup davetliye diyor ki, "Ağaya söz verdim ben gelemeyeceğim ama düğünün bir yerinde, sohbet anında bir sorun ki bu köyün siyah kargası mı çok alaca kargası mı?"
Şeytan düğüne gitmemiştir ama nifak dolu mesajı gitmiştir. Sözün sohbetin en tatlı yerinde ortaya atılan bu soru ortamı germiştir. Bir kere siyah çok diyenlerle alaca çok diyenler şeklinde köylü ikiye ayrılmıştır, ardından tartışma devam eder, sen cahilsin, sen yalancısın derken yumruklar sandalyeler havada uçuşmaya başlar.
Şeytanla anlaşma yapmanın bir işe yaramadığı, İsrail ile ateşkes yapmak gibi bir şey olduğu bir kez daha ortaya çıkar ve anlaşılır ki şeytanın çomağı uzundur, elçileri de hayli fazladır.
Şimdi bu fıkraya ne taraftan baksanız halimizi anlatan bir yönü var.
Hükümetteki arkadaşlar, daha partilerini kurarken "ABD bizim doğal müttefikimizdir" dediler, koltuğa oturduktan sonra "stratejik ortaklık" ilan ettiler. Ülke olarak, millet olarak bu müttefikliğin, bu ortaklığın hiç bir hayrını görmedik. Kendisi tarafsız, uzakta gibi gözükse de her defasında her işimize elçileri vasıtasıyla burnunu soktu, pişmiş aşımıza su kattı.
Gündemimizin çok sık değişmesi, değiştirilmesi açısından baktığımızda ise fıkramız motamot Türkiye'yi anlatıyor sanki.
Millet olarak, ilgili kurum ve kuruluşlar olarak tam bir işe odaklanma, yoğunlaşma hasıl oluyor, kangrene dönüşmek üzere olan bir toplumsal yaranın tedavisine, sargısına ramak kalıyor, tam bu sırada, M. Emin Koç'un ifadesiyle iri gazetelerden biri: "Bu ülkenin siyah kargası mı çok, alaca kargası mı" şeklinde kargadan kuştan bir manşet atıyor ve kitleler elindeki çok önemli işi yarım bırakıp bu tarafa savruluyor.
Diyelim ki ülke için hayati öneme haiz ekonomik bir konu gündemde ya da yıllardır çözülememiş hazineye kambur üstüne kambur yükleyen bir yolsuzluk, bir haksızlık tesbit edildi. Çözümlenmemek üzere tam bu sırada bu soruşturmanın, bu araştırmanın gidişatından hoşnut olmayan, ucunun kendilerine de dokunacağını düşünen çevreler eğer bizzat medya sahibi ise hazırdaki kargalı manşetlerden birini çekiyor. Medya sahibi değilse; şeytanın düğüne giden davetlilere dediği gibi, falan patrona söyleyin bir zahmet gündemi bir değiştirsin.
271 trilyon borcun 5 yıl sonrasına ertelenmesi meselesini kitleler, köylüler, kentliler sorgulamaya başlamıştı ki, birdenbire Cumhurbaşkanı'nın çifte standartlı, üçlü standartlı davetiyeleri gündeme oturdu. Burada ağa kim, şeytan kim, elçileri kim, mesajı nedir bilemem ama kesinlikle böyle bir durumun kokuları geliyor.
Şeytan verdiği sözde duruyor ama şeytanlık yapmadan da duramıyor. Köyün girişinde duruyor, düğüne gitmekte olan bir grup davetliye diyor ki, "Ağaya söz verdim ben gelemeyeceğim ama düğünün bir yerinde, sohbet anında bir sorun ki bu köyün siyah kargası mı çok alaca kargası mı?"
Şeytan düğüne gitmemiştir ama nifak dolu mesajı gitmiştir. Sözün sohbetin en tatlı yerinde ortaya atılan bu soru ortamı germiştir. Bir kere siyah çok diyenlerle alaca çok diyenler şeklinde köylü ikiye ayrılmıştır, ardından tartışma devam eder, sen cahilsin, sen yalancısın derken yumruklar sandalyeler havada uçuşmaya başlar.
Şeytanla anlaşma yapmanın bir işe yaramadığı, İsrail ile ateşkes yapmak gibi bir şey olduğu bir kez daha ortaya çıkar ve anlaşılır ki şeytanın çomağı uzundur, elçileri de hayli fazladır.
Şimdi bu fıkraya ne taraftan baksanız halimizi anlatan bir yönü var.
Hükümetteki arkadaşlar, daha partilerini kurarken "ABD bizim doğal müttefikimizdir" dediler, koltuğa oturduktan sonra "stratejik ortaklık" ilan ettiler. Ülke olarak, millet olarak bu müttefikliğin, bu ortaklığın hiç bir hayrını görmedik. Kendisi tarafsız, uzakta gibi gözükse de her defasında her işimize elçileri vasıtasıyla burnunu soktu, pişmiş aşımıza su kattı.
Gündemimizin çok sık değişmesi, değiştirilmesi açısından baktığımızda ise fıkramız motamot Türkiye'yi anlatıyor sanki.
Millet olarak, ilgili kurum ve kuruluşlar olarak tam bir işe odaklanma, yoğunlaşma hasıl oluyor, kangrene dönüşmek üzere olan bir toplumsal yaranın tedavisine, sargısına ramak kalıyor, tam bu sırada, M. Emin Koç'un ifadesiyle iri gazetelerden biri: "Bu ülkenin siyah kargası mı çok, alaca kargası mı" şeklinde kargadan kuştan bir manşet atıyor ve kitleler elindeki çok önemli işi yarım bırakıp bu tarafa savruluyor.
Diyelim ki ülke için hayati öneme haiz ekonomik bir konu gündemde ya da yıllardır çözülememiş hazineye kambur üstüne kambur yükleyen bir yolsuzluk, bir haksızlık tesbit edildi. Çözümlenmemek üzere tam bu sırada bu soruşturmanın, bu araştırmanın gidişatından hoşnut olmayan, ucunun kendilerine de dokunacağını düşünen çevreler eğer bizzat medya sahibi ise hazırdaki kargalı manşetlerden birini çekiyor. Medya sahibi değilse; şeytanın düğüne giden davetlilere dediği gibi, falan patrona söyleyin bir zahmet gündemi bir değiştirsin.
271 trilyon borcun 5 yıl sonrasına ertelenmesi meselesini kitleler, köylüler, kentliler sorgulamaya başlamıştı ki, birdenbire Cumhurbaşkanı'nın çifte standartlı, üçlü standartlı davetiyeleri gündeme oturdu. Burada ağa kim, şeytan kim, elçileri kim, mesajı nedir bilemem ama kesinlikle böyle bir durumun kokuları geliyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024