Siyasal İslamcılar

Siyasal İslam'ın tarihçesi oldukça eskidir. Muaviye dönemine kadar gider. Hatta bazı görüşlere göre Sakife'de başlar. 

Gadir-i Hum'da naspedilmiş halife İmam Ali (a.s.) varken Sakife'de toplananlar bu durumu dikkate almayıp, halife seçerek İslam tarihinde ilk tartışmalı seçimi gerçekleştirmişlerdir. Muaviye dönemi ise bu işin zirvesi olmuştur.

Günümüz şartlarında çok farklı yönlere evrilen siyasal İslamcıların iktidar olmak için veremeyeceği taviz, kullanamayacağı kutsal, satamayacağı değer yoktur. Hatta 'iktidar olmak için papaz elbisesi giyerim' diyen ve emperyalizmin temsilcileri ile her türlü işbirliği ve ortaklığı yapabilen politikacılar görmüşüzdür.

Muhterem üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş hocamız bunlardan bahsederken, "Oğlum siz bunları tanımazsınız, bunları tanısanız insanlığınızdan utanırsınız" derdi. Hayatı boyunca bunlarla mücadele etti. Onlara karşı hep yol gösterici ve ölçü veren oldu, ama karşılığında hep iftiralarla ve ithamlarla karşılaştı. Kendisinin onlarla aynı cephede anılmasına hiç razı olmadı. 

Nasıl olsun ki? Onlar hep sureti haktan görünüp batılın yanında yer aldılar. Emperyalizmin en büyük destekçisi oldular.

Irak'ta, Suriye'de, Mısır'da, Libya'da ve birçok İslam ülkesinde milyonlarca masumun kanının dökülmesine sebep oldular. 

Büyük Ortadoğu Projesi'yle birçok İslam ülkesinin parçalanmasında ve bölünmesinde pay sahibi oldular. 

Bosna ve başkaca İslam ülkeleri için toplanan yardım paralarına çöktüler.

Nereye el attılarsa orayı ifsat ettiler. Liyakati yok ettiler. 

Dine el attılar; dini yozlaştırdılar.

Eğitimi el attılar; eğitimi yap-boz tahtası yaptılar. Her yıl değişen sınav sistemiyle çocuklarımızı yarış atına çevirdiler.

Üniversitelere el attılar; oraları bilim yuvası olmaktan çıkardılar. Kendi düşüncesine yakın olanları layık olmasalar da en yüksek makamlara atadılar. Ezbercilik ve intihal üniversitelerde normal hale geldi. 

Adalet ve hukuk sistemine el attılar; yerle bir ettiler. Adalete güveni yok ettiler. Hukuku siyasallaştırdılar. Kendilerinin yargısını oluşturdular. 

Askerlere el attılar; bin yıllık tecrübelerden süzülüp gelen ordu geleneğimizi yok ettiler. Bir dönem ordumuzu Amerikan emperyalizminin kuklası FETÖ'cü çetelere teslim ettiler. Kozmik odadaki sırlarını yabancılara açılmasına sebep oldular.

Ekonomiye el attılar; bütün ekonomik değerlerimizi yok ettiler. Yer altı kaynaklarımızı, petrolümüzü, doğalgazımızı, madenlerimizi yabancılara peşkeş çektiler.

Tarıma el attılar; tarımımızı bitirdiler. Buğdayı, pancarı, pamuğu, ayçiçeği, tütünü ithal eder hale getirdiler.

Hazineye el attılar; hazinemizi yandaş şirketlere peşkeş çektiler. Usulsüz ihalelerle çok ucuza yapılabilecek yolları, köprüleri, havalimanları değerlerinin 3-4 katına ihale ettiler. Araç geçiş garantili otoyollar ve köprülerle yolcu garantili havalimanları ile hasta garantili şehir hastaneleri ile hazineyi talan ettiler.

Spora el attılar; spor zevkimizi bitirdiler. Sporumuza şike, doping karıştırttılar. Federasyonları ele geçirip istedikleri takımı şampiyon yaptılar.

Bu liste böyle uzar gider. 

Şimdi gelinen bu noktada millet ekonomik olarak çökmüş, bankalara borç batağına saplanmış, adalete ve devlete olan güven duygusunu kaybetmiş, manevi değerlerinden uzaklaşmış, gelecek kaygısını en derinden yaşar hale gelmiştir. Her şeyden önemlisi ümidini kaybetmiştir.

Evet, bütün bu olanlar bizim için sürpriz değil. Bunları ve daha fazlasını "Zifiri karanlık bir döneme giriyoruz" diye bize Prof. Dr. Haydar Baş hocamız haber vermişti. 

Yıllar öncesinden çözümü de Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Projeleri ile ortaya koymuştu.

O'nu dinlemedik, O'na inanmadık, O'nu iktidar etmedik, bütün bunlar başımıza geldi. 

Ama O yine de bizi çözümsüz bırakmadı. "Beni kaçırdınız, bari bunları kaçırmayın" diyerek genç Genel Başkanımız Hüseyin Baş'ı ve yetiştirdiği kadrosunu işaret etmiştir. 

O halde kurtuluşumuz tek reçetesi var. Merhum Genel Başkanımızın bu millet için yazdığı Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Projelerini parti programına alan Bağımsız Türkiye Partisi'ni ve genç Genel Başkanı Hüseyin Baş'ı iktidar edip, üstadın yetiştirdiği bu kadrolara ülkeyi teslim etmektir.