Sofu elbiseni önce içine giy sonra dışına
Bu libasını ruhuna sevdirir, iç âlemine teşmil eder, daha sonra bütün varlığına… Bu giyilen sofu libası Hak yolcusunun iç âlemini biraz sıkar; sabrı bulursa Hakk'ın rahmet eli onu kurtarır.
Mevlâ'nın acıma ve esirgeme tecellisi onun bütün halini gülistana çevirir. Cümle sıkıntılı hallerini giderir. Hak yolcusu, yolunu iyi seçince, sahibi onu, bu kara balçık elbiseden çabuk alır. Ferah libasını giydirir. Belâ nimete, darlık genişliğe, korku emniyete döner. Uzak olmaz; yakın olur. Fakirlik kaybolur, gönül ve ruh zenginliği onun yerini alır.
Ey evlat! Eline gelen nasibi hırsla alma, sakin olarak al. Yemeğini mahzun olarak yiyen iyidir. Şen ve şatır olarak sofrasına kurulan pek iyi değildir; Mevlâ'sını unutmuşa benzer eline lokma aldığın zaman, kalbini Hakk'a ver.
Bu halle yediğin sana nur olur. Şer varsa sana dokunmaz. Bir ilâç hekimin tavsiyesi ile alınırsa zararı yoktur. Kendi keyfine göre alırsan sonu bilinmez. Zararı birden gelir, seni tutar. Çarpılmışa dönersin.
Kalbinizdeki karartı beni hayrete düşürüyor. Aranızdan itimat çıkmış. Birbirinize karşı itimat etmez olmuşsunuz. Birbirinize acımıyorsunuz. İlâhî emirler size emanet olarak bırakılmış; halbuki siz, onu bir yana atmışsınız.
Sana yazıklar olsun, neden ahdini tutmuyorsun? Hakla böyle mi ahdetmiştin? Bu halin devam ederse gözlerine yakında karasu iner. Ayaklarına ve ellerine inme gelir. Gezmek şöyle dursun, yerinden bile depreşmen kabil olmayacak. Allah'ın rahmet kapısı sana kapanacak. İnsanların kalbinden sana karşı kin ve nefret fışkıracak. Onların iyi düşünceleri senden uzak duracak. O zaman sana kim yardım eder?
İlâhî kudret ve kuvvet önünde başınızı esirgeyiniz. O'ndan çok korkunuz. O'nun kudretinden kurtulan yoktur. O'nun tutuşu şiddetli olur ve bir tuttu mu bırakmaz. O'nun sarsıntısına dayanmak, haddinize düşmemiştir. Afiyete belendiğiniz bir anda ve şen- şatır yaşadığınız bir demde yerin dibine geçersiniz. Şu gök kubbenin sahibi O'dur ve şu zümrüt zeminin Mevlâsı yine O'dur.
Şükürle O'nun nimetini saklamaya bakın. Emrini kabul edin. Yasak ettiği şeylerden kendinizi uzak tutun. O'nun cümle fermanını başınızın üstünde gezdirin. Bir güçlük gelince sabır kalkanı ile karşı durun. Kolaylığı arıyorsanız, şükür lâmbasını elinizden eksik etmeyin. Sizden evvel gelenler böyle yaptı.
Peygamberlerin ve iyilerin hali böyle idi. Nimet gelince: 'Hoş geldi, safalar getirdi' derlerdi. Belâ gelince de bağırmaz, çağırmaz, Allahtan yardım talep ederlerdi." (Abdülkadir Geylani Hazretleri, İlahi Armağan eserinden) H: Akın Aydın