Sokak Çocuklarına Şefkat Haftası yarın başlıyor (24-30 Mayıs)… Bu çocuklarımızın sorunlarına dikkat çekme adına düzenlenen hafta elbette önemli.
Ancak, bir çocuğun çıkaramadığı ses olmak çok daha önemli. Çocuğa şefkat göstermek, onu sevmek, sorunlarını çözmekten, dertlerine deva olmaktan geçer. Oysa çocuklar kimin umurunda?!
Büyüklerin aksine, çocukların gerçeklikle aralarında bir hayal perdesi vardır. O hayal perdesidir çocukları çocuk yapan. Hayallerinde canavarlarla dövüşür çocuklar, hayallerinde uçarlar. O yüzdendir oyuncakların süsü, tılsımı. O yüzdendir bu kadar renk. Çocukların hayallerinin arşına yetişmeyen yetişkinler hayatı sahici yaparlar. Türkiye'de çocukların hayallere vakti yok. "Sahi"ye koşturuluyorlar. Erken terkedilen yılkı atları gibi.
Birkaç yıl öncesinden yargıya ilişkin not düşelim:
2019 yılında Yargıtay 14.Ceza Dairesi, 14 yaşındaki kız çocuğunun daha önceden cinsel istismara maruz kalmasından ötürü ikinci kez istismara uğramasının çocuğun ruh sağlığını ayrıca bozmayacağına hükmetti.
2017 yılında Adıyaman'ın Gölbaşı ilçesi Yavuz Ortaokulu'nda Fen Bilgisi ve Teknoloji öğretmeni olarak görev yapan aynı zamanda Gölbaşı Belediye Başkanı'nın oğlu olan Erdem Özdemir, lise öğrencisi bir kız çocuğuna cinsel istismar suçundan tutuklandı. Dosyada Özdemir'in avukatı Gökhan Çağlayan, "Şüpheli, belediye başkanımızın oğludur. Tutuklanması halinde telafisi imkânsız zararlar doğacaktır" diyerek savunma yaptı.
Yüksek yargı ve savunma makamına ilişkin iki örnek böyle… Savaştan kaçan bir çocuk kıyıya vurmamış, namuslarını korumak için yurt kapıları içeriden kilitlenen kız çocukları yanmamış, çocuk tecavüzcüleri için Aile Bakanı "Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz" dememiş gibi bir süreç yaşıyoruz. Bu umursamazlığın, pişkinliğin sebebi ne?
Gelelim sokak çocukları gerçeğine. Ve hemen soralım;
Sokak çocukları olgusunun nedenleri?..
Tek bir neden yoktur. Birbiriyle ilişkili birçok nedenin kombinasyonu bu çocukları sokağa itmektedir. Bu nedenlerden bazıları dünya çapında ortaktır.
Çocukların sokağa itilmesi biz yetişkinlerin kendimizi yargılamamızı gerektiriyor. Biz onlara nasıl davranıyoruz ki, bu çocuklar kendilerini sokağa atıyorlar?
Yaşadığımız toplumun stresi bir yana, ekonomik nedenler en başta geliyor. Toplumun çekirdeğini oluşturan aile kurumundaki çözülmeler, toplumdaki istikrarsızlığı da beraberinde getirmektedir. Kırsal alandan kentlere olan göç hızlandıkça sokak çocuklarının sayısının artmakta oluşu, aile kurumundaki aksaklıkları ve kentlerde bu aksaklıkları giderici sosyal hizmetlerin yeterince etkili olmadığını göstermektedir.
Ülkemizin göçmen deposu olması, siyasal iktidarın mülteci politikasındaki aczinin resmidir. Ya iç göç politikası… O da evlere şenlik.
Kırsal alanda yaşamlarından memnun olmayan insanlar çareyi büyük kentlere gelmekte bulmaktadır.
İç göç sorunu önemsenerek, bunun önlenmesi ve kırsal kesimin kalkınması için politikalar üretilmeli. Ne çare ki, dışardan gelenlerin başımıza açtığı dertler çığ gibi büyürken "iç göç politikası" fantezi gibi algılanabilir. Her şeye rağmen yine de evin içini düzeltmek zorundayız.
Evin içi düzelirse, umulur ki, sokakta yaşayan çocuklarımız eve dönerler. Şefkat ve sevgiyi böyle gösterelim.