Malumunuz olduğu üzere askere karşı başlatılan bir süreç yaşıyoruz. Ordumuzun yönetim kadrosundaki birçok komutan hakkında iddialar gündeme geldi. Gözaltına alındılar, tutuklandılar, yargılandılar, hüküm giydiler. Hiçbiri kaçma girişiminde bulunmadı. Yurt dışında görevli komutanlar bile geldi, teslim oldu.
Bu süreçte birçok iddialar ortaya atıldı. Hep merak ettiğim ise komuta kademesinin en tepesindeki birkaç ismin derin suskunluğuydu. Genelkurmay başkanlığına kadar yükselmiş bu isimler nasıl olurda hiçbir şeyden haberi olmazdı? Bu duruşlarının bir açıklaması olması lazım, bu sessizliklerinin adını koymak lazım, diye hep düşünüyordum. Öyle ya! Ortada bir “onur” vardı. Hem de asker onuru.
Bu merakımı yine bir asker giderdi. Gerçi yazdığı mektupta isim olarak tek bir genelkurmay başkanına (komutana) hitap etse de, bu sürece kayıtsız kalan ve sorumluluk almaktan kaçınan tüm genelkurmay başkanlarına (emekli) ve üst düzey komutanlara hitap ediyordu.
“Sayın Komutanım!
1997’de karargâhınızda yüzbaşıydım. O yıl sizin imzaladığınız beratla TSK Başarı Madalyası’na layık görüldüm.
Karargâh içinde düzenlenen bayramlaşmalarda birkaç kez elinizi sıktım. (Bir yüzbaşı için Genelkurmay Başkanı ile tokalaşmanın anlamını siviller pek anlayamayabilirler.)
Yaklaşık 10 yıl kaldığım Genelkurmay Karargâhında içten, saygı duyarak emrinde çalıştığım komutanlarımdan biri oldunuz. Size sevgim ve saygım hep sürdü. Ta ki 28 Şubat soruşturmasına kadar.
Önce TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda, Batı Çalışma Grubu’ndan (BÇG) haberdar olmadığınızı söylediniz. Hadi yaşı icabı o an unutmuştur, dedik.
Ancak aynı yaklaşımı savcılık karşısında da sergilemeniz, dahası alt rütbedekilerin “yasa dışı oluşumlar içinde olabileceğini” ima etmeniz, size olan sevgimi de saygımı da yerle bir etti.
Sayın Komutanım!
28 Şubat tutuklusu olarak yasadışı kurulduğu ve faaliyet yürüttüğü savcılıkça iddia edilen BÇG’de (Batı Çalışma Gurubu) görev yaptığım suçlamasıyla 9 aydır içerdeyim.
Oysa bir tek gün BÇG’ye gitmedim, orada görev yapmadım. (Bunu söylemeye utanıyorum. Çünkü bazıları davadan korkup, kaçtığım için inkâr ettiğimi sanacaklar.)
Yine benim gibi BÇG’ye hiç gitmediği, orada hiç görev yapmadığı halde sırf imzasız bir isim listesinde adı geçtiği için aylardır hapis yatan pek çok personeliniz var burada...
Buna mukabil BÇG’de görev yapan herkes, BÇG’nin emirle kurulan bir birim olduğunu ve yaptığı işleri hiç saklamadan ifadelerinde belirttiler zaten.
Şimdi diyeceğim şu ki; evet BÇG’de çalışmadım ama o dönem BÇG diye bir çalışma grubu olduğunu yüzbaşı rütbemle ben biliyordum da, siz o karargâhın en üstündeki komutan olarak mı bunu bilmiyordunuz?
Söylediğiniz size de komik gelmiyor mu?
Öte yandan “Evraklarda imzam yok!” ya da “Çevik Bir imzalı o evrakları ilk kez görüyorum” şeklindeki sözlerinize inanıyorum, doğrudur. Tabii o sözleriniz siviller üzerinde etkili olabilir, fakat -kusura bakmayın- Genelkurmay’daki emir komuta akışını, bir emrin oluşturulma, çıkarılma ve yayımlanması sürecini bilen bir asker olarak, o sözler benim için pek bir anlam ifade etmiyor.
Neyse, zaten hayırlısıyla mahkemede neyin ne olduğu hep belgeleriyle ve tanıklarıyla açığa çıkacak.
Sayın Komutanım!
Son birkaç yıldır H. Özkök, A. Yalman, Y. Büyükanıt Paşalarım başta olmak üzere bazı “büyük komutanlar” TSK personelini büyük hayal kırıklığına uğrattılar. Onlar sayesinde TSK için “kâğıttan kaplan” benzetmeleri yapıldı, bazı siyasilere alay malzemesi olundu.
Bu yüzdendir ki, şimdi her yerde adı geçen komutanların; örneğin orduevlerine gidemedikleri, emir komuta ettikleri astlarının arasına çıkamadıkları, zira onları görenlerin ya arkalarını döndükleri, ya da ortamı terk edip dışarı çıktıkları biliniyor.
Bir komutan için ne acı bir durum!.. İşte asıl ceza bu değil midir? Tarihe böyle anılarak geçmek ne kötü!..
Bunları yazmakla sizi üzdüğümü biliyorum. Ve bu yüzden ben, sizden daha üzgünüm komutanım! Lakin “Artık Benim Bir Davam Var!” adlı şiirimde şunu belirtmiştim ki; “Artık benim yan çizenlerle davam var!” Arz ederim.”
06.01.2013, Alican TÜRKE. Öğ. Kd. Alb. 1-No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi, A-2/5 Sincan/Ankara
(Ümit ÖZDAĞ-Yeniçağ- 10 Ocak 2013 tarihli yazısından)
Bu süreçte birçok iddialar ortaya atıldı. Hep merak ettiğim ise komuta kademesinin en tepesindeki birkaç ismin derin suskunluğuydu. Genelkurmay başkanlığına kadar yükselmiş bu isimler nasıl olurda hiçbir şeyden haberi olmazdı? Bu duruşlarının bir açıklaması olması lazım, bu sessizliklerinin adını koymak lazım, diye hep düşünüyordum. Öyle ya! Ortada bir “onur” vardı. Hem de asker onuru.
Bu merakımı yine bir asker giderdi. Gerçi yazdığı mektupta isim olarak tek bir genelkurmay başkanına (komutana) hitap etse de, bu sürece kayıtsız kalan ve sorumluluk almaktan kaçınan tüm genelkurmay başkanlarına (emekli) ve üst düzey komutanlara hitap ediyordu.
“Sayın Komutanım!
1997’de karargâhınızda yüzbaşıydım. O yıl sizin imzaladığınız beratla TSK Başarı Madalyası’na layık görüldüm.
Karargâh içinde düzenlenen bayramlaşmalarda birkaç kez elinizi sıktım. (Bir yüzbaşı için Genelkurmay Başkanı ile tokalaşmanın anlamını siviller pek anlayamayabilirler.)
Yaklaşık 10 yıl kaldığım Genelkurmay Karargâhında içten, saygı duyarak emrinde çalıştığım komutanlarımdan biri oldunuz. Size sevgim ve saygım hep sürdü. Ta ki 28 Şubat soruşturmasına kadar.
Önce TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda, Batı Çalışma Grubu’ndan (BÇG) haberdar olmadığınızı söylediniz. Hadi yaşı icabı o an unutmuştur, dedik.
Ancak aynı yaklaşımı savcılık karşısında da sergilemeniz, dahası alt rütbedekilerin “yasa dışı oluşumlar içinde olabileceğini” ima etmeniz, size olan sevgimi de saygımı da yerle bir etti.
Sayın Komutanım!
28 Şubat tutuklusu olarak yasadışı kurulduğu ve faaliyet yürüttüğü savcılıkça iddia edilen BÇG’de (Batı Çalışma Gurubu) görev yaptığım suçlamasıyla 9 aydır içerdeyim.
Oysa bir tek gün BÇG’ye gitmedim, orada görev yapmadım. (Bunu söylemeye utanıyorum. Çünkü bazıları davadan korkup, kaçtığım için inkâr ettiğimi sanacaklar.)
Yine benim gibi BÇG’ye hiç gitmediği, orada hiç görev yapmadığı halde sırf imzasız bir isim listesinde adı geçtiği için aylardır hapis yatan pek çok personeliniz var burada...
Buna mukabil BÇG’de görev yapan herkes, BÇG’nin emirle kurulan bir birim olduğunu ve yaptığı işleri hiç saklamadan ifadelerinde belirttiler zaten.
Şimdi diyeceğim şu ki; evet BÇG’de çalışmadım ama o dönem BÇG diye bir çalışma grubu olduğunu yüzbaşı rütbemle ben biliyordum da, siz o karargâhın en üstündeki komutan olarak mı bunu bilmiyordunuz?
Söylediğiniz size de komik gelmiyor mu?
Öte yandan “Evraklarda imzam yok!” ya da “Çevik Bir imzalı o evrakları ilk kez görüyorum” şeklindeki sözlerinize inanıyorum, doğrudur. Tabii o sözleriniz siviller üzerinde etkili olabilir, fakat -kusura bakmayın- Genelkurmay’daki emir komuta akışını, bir emrin oluşturulma, çıkarılma ve yayımlanması sürecini bilen bir asker olarak, o sözler benim için pek bir anlam ifade etmiyor.
Neyse, zaten hayırlısıyla mahkemede neyin ne olduğu hep belgeleriyle ve tanıklarıyla açığa çıkacak.
Sayın Komutanım!
Son birkaç yıldır H. Özkök, A. Yalman, Y. Büyükanıt Paşalarım başta olmak üzere bazı “büyük komutanlar” TSK personelini büyük hayal kırıklığına uğrattılar. Onlar sayesinde TSK için “kâğıttan kaplan” benzetmeleri yapıldı, bazı siyasilere alay malzemesi olundu.
Bu yüzdendir ki, şimdi her yerde adı geçen komutanların; örneğin orduevlerine gidemedikleri, emir komuta ettikleri astlarının arasına çıkamadıkları, zira onları görenlerin ya arkalarını döndükleri, ya da ortamı terk edip dışarı çıktıkları biliniyor.
Bir komutan için ne acı bir durum!.. İşte asıl ceza bu değil midir? Tarihe böyle anılarak geçmek ne kötü!..
Bunları yazmakla sizi üzdüğümü biliyorum. Ve bu yüzden ben, sizden daha üzgünüm komutanım! Lakin “Artık Benim Bir Davam Var!” adlı şiirimde şunu belirtmiştim ki; “Artık benim yan çizenlerle davam var!” Arz ederim.”
06.01.2013, Alican TÜRKE. Öğ. Kd. Alb. 1-No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi, A-2/5 Sincan/Ankara
(Ümit ÖZDAĞ-Yeniçağ- 10 Ocak 2013 tarihli yazısından)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025