Kore’ye gidildi. Yurda dönülmeden direk İran’a. İran’da bir gün bekletildi. Anlayan için önemli bir bekletilmeydi bu. Sonra Ankara, İstanbul derken birde Çin’e gidelim, dendi ve gidildi. Şimdi ise demokrasi için S. Arabistan.
Rusya’ya ise gidilmedi. Çünkü Rusya kartlarını çok önceden açmıştı ve ben Müslüman Suriye halkının ve meşru idaresinin yanındayım, demişti. Zaten bu kadar gitgeller olmasının sebebi, Rusya’nın bu oyunu açık oynamasıydı. Çünkü artık dünya eskiye dönmüş, tek kutuplu olmaktan çıkmıştı. Rusya ve Çin, bu oyunda bende varım, diyordu.
Bu gitgelleri yapan kim miydi? “Son mücahit!” Başbakan Erdoğan’dı. Çin’de de umduğunu bulamayan Erdoğan artı Çin’in yıllardır hem soydaşımız, hem dindaşımız olan kardeşlerimize yaptığı zulmü de görmezden geldi. Haliyle bu zulmü görmezlik beraberinde şu soruyu gündeme getirdi; Sizin adamlığınız sadece Suriye’ye mi söküyor?
Evet, Çin’den de istediği desteği alamayan “son mücahit!” ne yaptı biliyor musunuz? Bir zamanlar Libya’da ne işiniz var, postasını koyduğu daha sonra önlerine düşerek, Libya’nın yolunu tuttuğu NATO’yu göreve çağırdı. Evet, evet birilerinin hala İslam’ın sözcüsü, gözcüsü olarak gördüğü Erdoğan, bir İslam devleti olan Suriye’ye karşı haçlıları göreve çağırdı. Yarında cübbeli, cübbesiz biri çıkıp, bu çağrıyı Allah yolunda cihat olarak fetvalandırırsa şaşırmayın.
Lokma büyük olunca, bu lokmayı hazım için kullanılacak haplarında büyük olması lazımdı. Ve iktidar bunun hesabını iyi yapmıştı. Her zamanki taktiğe gidildi. Milletin neye alerjisi var? Hemen gündeme o getirildi.
Yıllardır bağırıyoruz; Sözde sanal darbe yapmak isteyenleri içeri doldurdunuz. Peki, aşikâr darbe yapanlar neden dışarıda? Neden ödüllendiriliyorlar? Yahudi örgütlerinden hangi hizmetlerinize binaen aynı ödüllere layık görüldünüz? İşte bu ve benzeri birçok serzenişi, haykırışı, isyanı duymuş olacaklar ki, bir anda 28 Şubatçılar gözaltına alındı.
Evet, lokma bulunmuştu ve gördüğüm kadarı ile millet yine bu lokmayı yedi. Muhalefette yedi. Haçlıları göreve çağıran “son mücahit!” yine itibarını kurtardı…
Tabi bu süreci millete iyi takdim etmekte lazımdı. Öylede yapıldı. Adalet ve Dışişleri Bakanları bir araya gelip bir işbirliği protokolü imzalıyor. Adalet ve Dışişleri. Yani bunların özellikle şu dönemde yan yana gelip, işbirliğine gitmeleri oldukça manidar.
Dışişleri Bakanı diyor ki; “Türkiye’nin kendi yakın siyasi geçmişiyle yüzleşmesi, ülkeye itibar kazandırır. Bundan sonra benzer süreçlerin yaşanmaması için de aslında uluslararası topluma bir işaret anlamı taşır…”
Sayın Bakan’ın uluslararası toplumdan kastı; Irak, Afganistan, Libya gibi silahla hizaya getirilen toplumlar mı? Yoksa Katar, B.A Emirlikleri, Bahreyn, S. Arabistan vb. gibi kendi ayağıyla uşaklığa koşan iktidarlar mı? Yoksa sefasını, Müslüman kanı üzerine kurmuş AB ve ABD devletleri mi? Sayın Bakan! Bizden işaret alacağını umduğunuz toplum tiplemesi hangisi?
Sonra Adalet Bakanı, Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmesi gerektiğinin altını çiziyor. Sayın Bakan! Türkiye’nin şu anda dünyada en önde olduğu alan hangisi biliyor musunuz? Ben söyleyeyim; Yüz nakli. Demek ki, bu ülkede (maalesef) yüzsüz çok ki, yüz naklinde bu kadar ileri gittik. Şimdi hangi yüzünüzle yüzleşmek istiyorsunuz? Onu merak ediyorum. En basitinden şu HSYK atamalarında hangi yüz kullanıldı?
Lafla da olsa 12 Eylülcüleri yok etmeye çalışan, milletin önünde demediğini bırakmayan Erdoğan, 28 Şubatçılar için “Kimse bu süreci bir intikam hırsı olarak değerlendiremez” açıklamasını yaptı. Sayın Erdoğan! Bırakın intikam olarak değerlendirelim, ne kaybedersiniz ki! Yoksa bu açıklamanız, birilerinden şartlarına uydurulmuş bir özür mü?
Rusya’ya ise gidilmedi. Çünkü Rusya kartlarını çok önceden açmıştı ve ben Müslüman Suriye halkının ve meşru idaresinin yanındayım, demişti. Zaten bu kadar gitgeller olmasının sebebi, Rusya’nın bu oyunu açık oynamasıydı. Çünkü artık dünya eskiye dönmüş, tek kutuplu olmaktan çıkmıştı. Rusya ve Çin, bu oyunda bende varım, diyordu.
Bu gitgelleri yapan kim miydi? “Son mücahit!” Başbakan Erdoğan’dı. Çin’de de umduğunu bulamayan Erdoğan artı Çin’in yıllardır hem soydaşımız, hem dindaşımız olan kardeşlerimize yaptığı zulmü de görmezden geldi. Haliyle bu zulmü görmezlik beraberinde şu soruyu gündeme getirdi; Sizin adamlığınız sadece Suriye’ye mi söküyor?
Evet, Çin’den de istediği desteği alamayan “son mücahit!” ne yaptı biliyor musunuz? Bir zamanlar Libya’da ne işiniz var, postasını koyduğu daha sonra önlerine düşerek, Libya’nın yolunu tuttuğu NATO’yu göreve çağırdı. Evet, evet birilerinin hala İslam’ın sözcüsü, gözcüsü olarak gördüğü Erdoğan, bir İslam devleti olan Suriye’ye karşı haçlıları göreve çağırdı. Yarında cübbeli, cübbesiz biri çıkıp, bu çağrıyı Allah yolunda cihat olarak fetvalandırırsa şaşırmayın.
Lokma büyük olunca, bu lokmayı hazım için kullanılacak haplarında büyük olması lazımdı. Ve iktidar bunun hesabını iyi yapmıştı. Her zamanki taktiğe gidildi. Milletin neye alerjisi var? Hemen gündeme o getirildi.
Yıllardır bağırıyoruz; Sözde sanal darbe yapmak isteyenleri içeri doldurdunuz. Peki, aşikâr darbe yapanlar neden dışarıda? Neden ödüllendiriliyorlar? Yahudi örgütlerinden hangi hizmetlerinize binaen aynı ödüllere layık görüldünüz? İşte bu ve benzeri birçok serzenişi, haykırışı, isyanı duymuş olacaklar ki, bir anda 28 Şubatçılar gözaltına alındı.
Evet, lokma bulunmuştu ve gördüğüm kadarı ile millet yine bu lokmayı yedi. Muhalefette yedi. Haçlıları göreve çağıran “son mücahit!” yine itibarını kurtardı…
Tabi bu süreci millete iyi takdim etmekte lazımdı. Öylede yapıldı. Adalet ve Dışişleri Bakanları bir araya gelip bir işbirliği protokolü imzalıyor. Adalet ve Dışişleri. Yani bunların özellikle şu dönemde yan yana gelip, işbirliğine gitmeleri oldukça manidar.
Dışişleri Bakanı diyor ki; “Türkiye’nin kendi yakın siyasi geçmişiyle yüzleşmesi, ülkeye itibar kazandırır. Bundan sonra benzer süreçlerin yaşanmaması için de aslında uluslararası topluma bir işaret anlamı taşır…”
Sayın Bakan’ın uluslararası toplumdan kastı; Irak, Afganistan, Libya gibi silahla hizaya getirilen toplumlar mı? Yoksa Katar, B.A Emirlikleri, Bahreyn, S. Arabistan vb. gibi kendi ayağıyla uşaklığa koşan iktidarlar mı? Yoksa sefasını, Müslüman kanı üzerine kurmuş AB ve ABD devletleri mi? Sayın Bakan! Bizden işaret alacağını umduğunuz toplum tiplemesi hangisi?
Sonra Adalet Bakanı, Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmesi gerektiğinin altını çiziyor. Sayın Bakan! Türkiye’nin şu anda dünyada en önde olduğu alan hangisi biliyor musunuz? Ben söyleyeyim; Yüz nakli. Demek ki, bu ülkede (maalesef) yüzsüz çok ki, yüz naklinde bu kadar ileri gittik. Şimdi hangi yüzünüzle yüzleşmek istiyorsunuz? Onu merak ediyorum. En basitinden şu HSYK atamalarında hangi yüz kullanıldı?
Lafla da olsa 12 Eylülcüleri yok etmeye çalışan, milletin önünde demediğini bırakmayan Erdoğan, 28 Şubatçılar için “Kimse bu süreci bir intikam hırsı olarak değerlendiremez” açıklamasını yaptı. Sayın Erdoğan! Bırakın intikam olarak değerlendirelim, ne kaybedersiniz ki! Yoksa bu açıklamanız, birilerinden şartlarına uydurulmuş bir özür mü?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024