Sonun Başlangıcı Ekümenlik!

Mustafa Kemal Paşa, Lozan anlaşması yapılmadan bir süre önce Fransız Le Journal Gazetesi'ne: "Bir fesat ve hıyanet ocağı alan, ülkede ayrılık ve ihtilaf tohumları saçan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluk ve felaket sebebi olan Patrikhane'yi artık topraklarımızda barındıramayız..." şeklinde bir beyanatta bulunmuştur.Atatürk'ün patrikhaneye olan bakış açısı bu beyanatla bütün açıklığıyla ortada olmasına rağmen günümüzde patriğin yaptıklarına sessiz kalınmasını anlamak hiç ama hiç mümkün değildir.Atatürk'ün Lozan anlaşması öncesindeki sıkıntılı günlerde gösterdiği bu cesaretin zerresini maalesef günümüz hükümetlerinde görmek mümkün değil.Günümüzdeki hükümetlerin basiretsizlikleri, duyarsızlıkları ve aciz politikaları sonucu patrik resmen ilan edilmesine adım adım yaklaştığı Ortodoks din devletinin hukuk sistemini ilan eden bir mahkeme düzenleyip Kudüs Patriği 1. Irineos'u yargılamaya başladı bile. Hem de Türkiye cumhuriyetinin yasalarını ve özellikle Laiklik ilkesini alenen ihlal ederek.Pazartesi günkü yazımda da belirttiğim gibi Kudüs Patriği Ortodoks kilisesinin yasalarına göre yargılanacağı bizzat Kudüs Patriğinin avukatı Alexivese Kuyias'ın ağzından "Biz, çözüm için politik kanunlar değil, kilise kanunlarının uygulanmasını istiyoruz" sözleriyle teyit edilmiş oldu. Bu yargılama Lozan anlaşmasının delinmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının yok sayılması anlamlarına gediği gibi Patrik Bartholomeos tarafından laiklik ilkesinin ihlal edilmesi anlamına da gelmektedir.Bu yargılamanın gerçekleşeceği günlerde İngiltere Başbakanı eşi Cherie Blair'in İstanbul'a gelip patrikhaneyi ziyaret etmesi basit bir tesadüf mü acaba? Bunu bilemiyoruz ama Avrupa ülkelerinin gözü patrikhanenin ekümenik sıfatının pekiştirecek olan bu yargılamanın üzerinde olduğu herkesçe bilinmelidir.Celal Bayar Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Çelik de bu yargılamanın ne sonuçlar doğuracağını şu sözleriyle ifade etmiştir.  "Kilise kanunlarına göre böyle bir toplantı yapılabilir ama Fener Rum Patrikhanesi'nin böyle bir toplantı yetkisi yok. Tarih boyunca Rum Kilisesi dışında hiçbir Ortodoks kilise üzerinde idari tasarrufta bulunamamış Fener Rum Patrikhanesi'ne bu tezgâhla altın bir tepsi içinde fiilen ekümenlik yetki kullandırılacaktır." 1994 yılında bir sempozyumda geçtiğimiz yıllarda vefat eden Türk Ortodoks patriği Selçuk Erenerol şunları söylemişti: "Bartholomeos, ekümenikal patrik ünvanına sahip olduğu takdirde, ilk icraat olarak ruhban okulunu açacaktır. Ruhbanlar için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma mecburiyeti kalkacak, dolayısıyla dışarıdan öğrenci ithal edecekler. En korkulan nokta ise bunun Vatikan usulü olmasıdır. Bu noktaya gelindiği an "İstanbul bizimdir" deyip mal varlıklarını talep edecekler. Zaten İstanbul için Konstantinopol lafını kullanmaları da bugünlere hazırlık yaptıklarını gösteriyor. Atina'da İstanbul'daki Rum mal varlığı ile ilgili çalışmalar vardır. Münasip zamanda La Haye Adalet Divanı'na gideceklerdir."  Erenerol'un da belirttiği gibi patrikhane için ekümen olmak bir başlangıç olacaktır. Devamında ise Türkiye'yi parçalayacak toprak talepleri gelecektir. Zaten batının bütün çalışmaları siyasi emellerini hayata geçirmek için manevradan ibaret olmuştur. Tarihte ve günümüzde bunun yüzlerce örneğini vermek mümkündür.Türkiye'yi yönetenlerin gelişimlere karşı duyarsız kaldıklarını üzülerek görmekteyiz. Fakat herkes duyarsız kalsa da Türk milleti bu olanlara duyarsız değildir.