Çok hoş bir fıkra.
Hoş olduğu kadar da "derin" anlamlı.
Bu köşede de yazdım, "akademik" bir çok toplantıda da anlattım.
Adam, aşırı ishalden hastaneye gider (Rivayete göre Çapa'ya). Evrakları karışır (milletin kafası gibi) ve yanlışlıkla psikiyatr bölümüne yatırılır.
Tam iki hafta o malum bölümde tedavi gördükten sonra taburcu edilir. Kapıda kendisini karşılamaya gelen arkadaşı sorar:
- Nasıl oldun, ishalin kesildi mi?
Adam ölçü olacak cevabı verir:
- Kesilmedi ama takmıyorum artık.
Takmaz bir millet haline geldik.
Yanımızda oluk oluk dindaşımızın kanı akıtılıyor;
Takmıyoruz artık.
Şehit vererek, hem de binlerce, aldığımız -bize ait- vatan parçası bir yalana peşkeş çekiliyor;
Takmıyoruz artık.
Ülke yoğun bir Kilise, İncil, Hıristiyanlık triyalizmi istilası altında;
Takmıyoruz artık.
Televizyonlardan, bütün mukaddes değerlerimize, acımasızca bombardıman yapılıyor;
Takmıyoruz artık.
Namus kamus yapıldı;
Takmıyoruz artık.
Dini bir, kıblesi bir, iffeti bir, hayası bir dört bin kızımız, ablamız, annemiz mesabesinde insanın ırzına geçiliyor komşuda;
Takmıyoruz artık.
Sokaklarda resmi rakamlarla 9 bin, gayri resmi rakamlarla 12 bin işsiz insan dolaşıyor, hükümet, oy deposu olanlara peksimet dağıtarak güven tazeliyor;
Takmıyoruz artık.
İşsiz insanların, enflasyonun tarihinin en düşük seviyesine indiği (hay inananın...) bir dönemde 100-150 gram peynirle geçinmeye çalıştıkları bir ülkede;
Takmıyoruz artık.
Köy haline dönen dünyada, çayımızı yudumlarken TV ekranlarında "çay kırmızı" masum kanlarının oluk oluk akışını izliyoruz;
Takmıyoruz artık.
İyi de yanlışlıkla psikiyatr bölümünde sevk edilip iki hafta tedavi mi olduk biz?
Hayır!
Peki nedir bu halimiz?
Bu hal hiç ama hiç hayra alamet değil, böyle biline!
Anlayana
Irak'taki vatan, din, namus savunmasıdır. Herkes anlamaz.
Bu üç değerden tiksinenler olayı başka tarafa çekecektir mutlaka.
Çekiyor ya.
Hıyar mı seçiyoruz, Kıbrıs'tan mı geçiyoruz?
Aynı tezgahtan hıyar seçen iki müşteri her bir hıyar için farklı kanaat taşıyabilir.
Birinin beğenip torbasına koyduğu halde diğer hıyarı uygun bulmayabilir.
Domates için de bu böyledir, biber, patlıcan, soğan sarımsak için de.
Ama Annan sofrasında satışa sunulan bir vatan parçasının akıbeti hakkında, hıyar seçer gibi, bir ülkenin okumuş-yazmışları, köşe yazarları, siyasileri, akademisyenleri... nasıl farklı farklı kanaat belirtebilir?
Diğer herşey bir yana bu kadar farklılıklar bile bu konuyu yeterince ciddiyetle ele almayı gerektirmiyor mu?
Yoksa Kıbrıs hıyar kadar da mı değere sahip değil?
Hoş olduğu kadar da "derin" anlamlı.
Bu köşede de yazdım, "akademik" bir çok toplantıda da anlattım.
Adam, aşırı ishalden hastaneye gider (Rivayete göre Çapa'ya). Evrakları karışır (milletin kafası gibi) ve yanlışlıkla psikiyatr bölümüne yatırılır.
Tam iki hafta o malum bölümde tedavi gördükten sonra taburcu edilir. Kapıda kendisini karşılamaya gelen arkadaşı sorar:
- Nasıl oldun, ishalin kesildi mi?
Adam ölçü olacak cevabı verir:
- Kesilmedi ama takmıyorum artık.
Takmaz bir millet haline geldik.
Yanımızda oluk oluk dindaşımızın kanı akıtılıyor;
Takmıyoruz artık.
Şehit vererek, hem de binlerce, aldığımız -bize ait- vatan parçası bir yalana peşkeş çekiliyor;
Takmıyoruz artık.
Ülke yoğun bir Kilise, İncil, Hıristiyanlık triyalizmi istilası altında;
Takmıyoruz artık.
Televizyonlardan, bütün mukaddes değerlerimize, acımasızca bombardıman yapılıyor;
Takmıyoruz artık.
Namus kamus yapıldı;
Takmıyoruz artık.
Dini bir, kıblesi bir, iffeti bir, hayası bir dört bin kızımız, ablamız, annemiz mesabesinde insanın ırzına geçiliyor komşuda;
Takmıyoruz artık.
Sokaklarda resmi rakamlarla 9 bin, gayri resmi rakamlarla 12 bin işsiz insan dolaşıyor, hükümet, oy deposu olanlara peksimet dağıtarak güven tazeliyor;
Takmıyoruz artık.
İşsiz insanların, enflasyonun tarihinin en düşük seviyesine indiği (hay inananın...) bir dönemde 100-150 gram peynirle geçinmeye çalıştıkları bir ülkede;
Takmıyoruz artık.
Köy haline dönen dünyada, çayımızı yudumlarken TV ekranlarında "çay kırmızı" masum kanlarının oluk oluk akışını izliyoruz;
Takmıyoruz artık.
İyi de yanlışlıkla psikiyatr bölümünde sevk edilip iki hafta tedavi mi olduk biz?
Hayır!
Peki nedir bu halimiz?
Bu hal hiç ama hiç hayra alamet değil, böyle biline!
Anlayana
Irak'taki vatan, din, namus savunmasıdır. Herkes anlamaz.
Bu üç değerden tiksinenler olayı başka tarafa çekecektir mutlaka.
Çekiyor ya.
Hıyar mı seçiyoruz, Kıbrıs'tan mı geçiyoruz?
Aynı tezgahtan hıyar seçen iki müşteri her bir hıyar için farklı kanaat taşıyabilir.
Birinin beğenip torbasına koyduğu halde diğer hıyarı uygun bulmayabilir.
Domates için de bu böyledir, biber, patlıcan, soğan sarımsak için de.
Ama Annan sofrasında satışa sunulan bir vatan parçasının akıbeti hakkında, hıyar seçer gibi, bir ülkenin okumuş-yazmışları, köşe yazarları, siyasileri, akademisyenleri... nasıl farklı farklı kanaat belirtebilir?
Diğer herşey bir yana bu kadar farklılıklar bile bu konuyu yeterince ciddiyetle ele almayı gerektirmiyor mu?
Yoksa Kıbrıs hıyar kadar da mı değere sahip değil?
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024