Doğma büyüme İstanbulluyum, bugüne kadar, şehrin domuzların hışmına uğradığını görmemiştim. Bu AKP iktidarı yazı da kışı da yaman bir iktidar. Akıllara ziyan çılgın projeler bunlarda. Domuzları bile yanıltmak bu arkadaşlarda. Muharrem Bayraktar espriyi patlatıverdi: "Hükümet domuz etine serbestlik veren kararnameyi çıkarınca, domuzlar işi yanlış anladı ve özgürüz diye ortaya fırladılar?"Gezegen elden gidiyor! Tüm dünyada tabiatı koruma adı altında, korumanın nasıl anlamsız hale getirilebileceğinin yolları aranıyor. Onlar aramaya devam etsin, bizim iş bitiriciler çoktan yolunu bulmuş doğayı talan etmenin. "Ben istersem yaparım!" la hukuk yolu tıkanıyor; inşaatı yargı yoluyla durdurulan ve ormanda açılan alana yapılan kaçak inşaat, "Cumhurbaşkanlığı Sarayı" olarak takdime çalışılırken gecekondu teorisi hayata geçiriliyordu. İmar hukuku literatüründe mevzuata aykırı yapının adı gecekondudur. Sâbık başbakan, ülkenin yüzünü ağartacağım derken, kaş yaparken göz çıkartıyor, devletin tepesini gecekondulaştırıyordu.Sadece bu mu? Yer kazanmak amacıyla denizleri dolduruyoruz, kıyılarımızdaki aşırı yapılaşma ve kirlenme, kötü idare denizlerimizi giderek bitiriyor.Çevreye, iklime, kentlere düşüncesizce, hesapsız kitapsız yapılan müdahaleler, insanların direnişi ve bunu görmezden gelen ya da şiddetle önleyen, hukuk tanımaz bir iktidar?Kentlerin yapısının değiştirilmesi, insanların rızası olmadan başka yaşam alanlarına sürülmesi de insan haklarına haksız müdahale görünümündedir.İşin bir başka dramatik yönü de hayvan haklarının hiç akla getirilmeyişidir. İnsan haklarında çırak çıkan siyasal iktidar, hayvan hakları konusunda çömezliğin de gerisindedir. Haklara sahip çıkma ve koruma bilgi ve eğitimden geçer. Siyasette ise demokrasi kültürünün dağarcığındadır bu. Tabii demokrasi kültürü fukaralığı insan haklarına, çocuk haklarına ve de hayvan haklarına ister istemez yansıyacaktır. Bugün yaşadıklarımızın resmi budur.İnsan haklarının ilânı (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi-beyannamesi-) 10 Aralık 1948'di. Hayvan hakları ise ancak 30 yıl sonra "Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi" olarak, 15 Ekim 1978 tarihinde ilân edildi.Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesinin 4. maddesine göre: "Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üreme hakkına sahiptir. Eğitim amaçlı olsa bile özgürlükten yoksun kılmanın her çeşidi bu hakka aykırıdır."Görülüyor ki, hayvanların kendi doğal ortamlarında barınma ve yaşama hakları vardır.Ormanların talan edilmesiyle yerlerinden yurtlarından olan hayvanlar çare arayışına düşmüşlerdir. Yaban domuzlarının şehrin ortasında paniklemesi bundandır. Bu noktada hayvana yönelik şiddete değinmeden geçemeyeceğiz. Politik rant uğruna, insanın hayatına kasteden teröristlere ödül gibi açılım sunan AKP iktidarı, hayvanları ne kadar koruyor? Onların yaşam alanlarını yok eden bu yönetim, onların şiddete uğramalarına seyirci kalmakta, hayvanlara şiddeti Türk Ceza Kanunu kapsamına bile almamakta, zinayı "suç" olmaktan çıkardığı gibi hayvana yönelik şiddeti de "suç" saymamakta, "kabahat" diyerek sinek ısırığı gibi hafifin de hafifi cezalarla geçiştirmektedir. Hayvanları asıl mağdur eden kendi iktidarları olduğu için, işin ucu onlara dokunmaktadır. Aslında görünen kabahat değil vahamettir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023