İsrail, amansız bir şekilde, Filistinlileri tüketmeye çalışıyor. En ağır silahlarla soykırıma devam ediyor. Bir yandan da "anarşi"den bahsetmeyi ihmal etmiyor. İddiaya göre Filistinliler anarşisttir, İsrailliler ise sadece savunma haklarını kullanmaktadırlar.
Bu zulme en çok kulak tıkayan ülke ABD. ABD, bu zulmü görmüyor, duymuyor, hissetmiyor. Hadi diyelim onların ortak çıkarları var. Türkiye'nin tıpkı ABD gibi davranmasını anlamak mümkün değil. Her ne kadar olay Filistin özelinde cereyan ediyor olsa da, tüm dünya Müslümanlarının antipatisini çekmektedir.
Türkiye sessiz, sedasız kalmakla dünya Müslüman ülkeleri nezdinde değer kaybetmektedir. Batı tarafından yalnızlığa itilen Türkiye, hem Ortadoğu'da ve hem de Asya'da antipatik ülke durumuna düşmektedir.
Diğer taraftan Afganistan'a asker yollama gayretine düşen Türkiye, Irak olayında da bir maceraya itileceğe benziyor. En azından NATO adına üsleri kullanılacak belki de fiili çatışmaya davet edilecektir.
Sn. Ecevit, Ocağın ilk haftasında Bush'un davetlisi olarak ABD'ye gidecekmiş. Kanaatimiz o ki, Bush, Ecevit'e masal anlatmayacaktır. Özellikle Irak ve Kıbrıs meselesini gündem edecektir.
Bazı odaklar ABD'siz bir politikanın olamayacağını, onların desteğini, hiç olsun olurlarını almak gerektiğini söylüyorlar. Bu hayalciler, bir bakıma çağdaş mandacılardır. Adlarına ne denilirse denilsin onlar mandacılardır. Onlara göre, ABD'nin müsaadesi kadar iş yapılabilir. Ya da ABD ekseninde hareket etmekten başka bir çare yoktur.
Bu anlayış 1915'te iktidar olsa idi Çanakkale Savaşı yapılmazdı. 1922'de Büyük Taarruz yapılamazdı. Şimdi hür ve bağımsız bir Türkiye olamazdı.
Ecdadımıza şükranlarımızı bir daha arzediyoruz ki, bu basiretsizliğe düşmemişlerdir.
Evet, başta ABD olmak üzere kimseyle savaşmayı düşünmüyoruz. Ancak bağımsızlığımız, iç ve dış politikalarımız hiç kimsenin oluruna bağlanamaz. Ekonomimiz hiç kimsenin desteği ile kurtulamaz. İşte taze haber, Arjantin artık yağmalama dönemine girdi. IMF'nin planları para etmemektedir. Türkiye'deki kapkaç olayları da küçümsenecek cinsten değildir.
Türkiye uydu politikalardan çağdaş mandacılıktan uzaklaşmalıdır. Barışı esas alarak, milli bir politika üretmeli İsrail gibi fitnecilere göz yummamalıdır. ABD'nin Ortadoğu'da ve Asya'da ürettiği politikalara en azından müdahil olmalıdır. "Afganistan'da çağdaş bir rejim kurulmasına katkıda bulunacağız" saçmalıklarını terk etmelidir. Başı dik yüreği pek inancı güçlü, yapıcı ve etkileyici bir politikaya acilen ihtiyaç vardır.
Bağımsızlık ilkesi, bir ülkenin temel varlık sebebidir. İç politikada bağımsız, dış politikada bağımsız, ekonomide bağımsız, kültürde bağımsız bir ülke olmak aynı zamanda yasal bir görevdir. Hiç bir siyasetçi tufan edebiyatı yaparak 21. yüzyılda ülkeyi mandacılığa taşıyamaz.
Türk halkı olup bitenlerin iyice farkına varmıştır.
Bu zulme en çok kulak tıkayan ülke ABD. ABD, bu zulmü görmüyor, duymuyor, hissetmiyor. Hadi diyelim onların ortak çıkarları var. Türkiye'nin tıpkı ABD gibi davranmasını anlamak mümkün değil. Her ne kadar olay Filistin özelinde cereyan ediyor olsa da, tüm dünya Müslümanlarının antipatisini çekmektedir.
Türkiye sessiz, sedasız kalmakla dünya Müslüman ülkeleri nezdinde değer kaybetmektedir. Batı tarafından yalnızlığa itilen Türkiye, hem Ortadoğu'da ve hem de Asya'da antipatik ülke durumuna düşmektedir.
Diğer taraftan Afganistan'a asker yollama gayretine düşen Türkiye, Irak olayında da bir maceraya itileceğe benziyor. En azından NATO adına üsleri kullanılacak belki de fiili çatışmaya davet edilecektir.
Sn. Ecevit, Ocağın ilk haftasında Bush'un davetlisi olarak ABD'ye gidecekmiş. Kanaatimiz o ki, Bush, Ecevit'e masal anlatmayacaktır. Özellikle Irak ve Kıbrıs meselesini gündem edecektir.
Bazı odaklar ABD'siz bir politikanın olamayacağını, onların desteğini, hiç olsun olurlarını almak gerektiğini söylüyorlar. Bu hayalciler, bir bakıma çağdaş mandacılardır. Adlarına ne denilirse denilsin onlar mandacılardır. Onlara göre, ABD'nin müsaadesi kadar iş yapılabilir. Ya da ABD ekseninde hareket etmekten başka bir çare yoktur.
Bu anlayış 1915'te iktidar olsa idi Çanakkale Savaşı yapılmazdı. 1922'de Büyük Taarruz yapılamazdı. Şimdi hür ve bağımsız bir Türkiye olamazdı.
Ecdadımıza şükranlarımızı bir daha arzediyoruz ki, bu basiretsizliğe düşmemişlerdir.
Evet, başta ABD olmak üzere kimseyle savaşmayı düşünmüyoruz. Ancak bağımsızlığımız, iç ve dış politikalarımız hiç kimsenin oluruna bağlanamaz. Ekonomimiz hiç kimsenin desteği ile kurtulamaz. İşte taze haber, Arjantin artık yağmalama dönemine girdi. IMF'nin planları para etmemektedir. Türkiye'deki kapkaç olayları da küçümsenecek cinsten değildir.
Türkiye uydu politikalardan çağdaş mandacılıktan uzaklaşmalıdır. Barışı esas alarak, milli bir politika üretmeli İsrail gibi fitnecilere göz yummamalıdır. ABD'nin Ortadoğu'da ve Asya'da ürettiği politikalara en azından müdahil olmalıdır. "Afganistan'da çağdaş bir rejim kurulmasına katkıda bulunacağız" saçmalıklarını terk etmelidir. Başı dik yüreği pek inancı güçlü, yapıcı ve etkileyici bir politikaya acilen ihtiyaç vardır.
Bağımsızlık ilkesi, bir ülkenin temel varlık sebebidir. İç politikada bağımsız, dış politikada bağımsız, ekonomide bağımsız, kültürde bağımsız bir ülke olmak aynı zamanda yasal bir görevdir. Hiç bir siyasetçi tufan edebiyatı yaparak 21. yüzyılda ülkeyi mandacılığa taşıyamaz.
Türk halkı olup bitenlerin iyice farkına varmıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Baki Bektaş / diğer yazıları
- Gerçek hayat ahiret hayatıdır / 09.09.2003
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002