logo
25 NİSAN 2024

Tam teslimiyetçi aydın

18.05.2012 00:00:00
Türk milleti, tarihin değişik dönemlerinde hayatlarını zorlaştıracak tabii engeller, sınırlılıklar, geçit vermez sarp dağlar ya da düşmanlar tarafından kuşatılmış ve kıstırılmıştır. Etrafı çok yüksek sarp dağlar tarafından bir vadiye kıskıvrak sıkıştırılmış insanlar, bu durumdan kurtulmak, kendilerine bir yol bulmak, içinde bulundukları bunalımlı ortamdan kurtulmak için, özgürlüklerine kavuşmak, daha mutlu bir hayat yaşamak için yol ve çare araştırırlar.
İşte bu konuda fikir üreten insanlar yani aydınlar, genelde iki gruba ayrılırlar. Bir kısmı der ki: “Bizim etimiz budumuz ne, hiçbir gücümüz yok, içinde bulunduğumuz bu ortamda kalalım. Yani bizi çeviren, kuşatan zor şartlara, dağlara, düşmanlara teslim olalım, onlar ne derse, neyi gerektirirse onu yapalım. Yaşadığımız kadar yaşarız, yaşayamaz hâle gelirsek ölürüz.” İşte bunlar, “tam teslimiyetçi aydın”lardır.
Bir başka bölük aydın da der ki: “Biz buraya mahkum değiliz. Etrafımız sarp dağlar tarafından kuşatılmışsa ve artık bu vadide yaşama imkânımız kalmamışsa o zaman demirden bile olsalar bu dağları eritelim, delelim, kendimize bir yol bulup özgür bir dünyaya açılalım. Ümitsiz olmayalım, Allah’a ve kendimize güvenelim, elimizden gelen bütün gayreti gösterelim. Çıkarsak çıkarız, çıkamazsak şerefimizle ölürüz.” Bunlara da “tam bağımsızlıkçı aydın” deniyor.
Şimdi biz, tarih boyunca değişik engeller, sarp dağlar, sınırlar, düşmanlar tarafından kuşatıldık ve bu kuşatılmışlık hâline karşı bahsettiğim bu iki türden tepki verdik. Yani iki farklı aydın çıkardık. Mevcut şartları kabullenenler teslimiyetçi aydın oldular, kabullenmeyenler de tam bağımsızlıkçı Türk aydını oldular.
Buna bir örnek verelim. Biz, Birinci Dünya Savaşı sonunda yenilmiş kabul edildik ve 1918’de Mondros Mütarekesiyle ülkemiz emperyalist Batılı devletlerce fiilen işgal edildi. İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Amerika tarafından işgal edildik. Yani emperyalist düşman devletler tarafından kuşatıldık. Bu durumda içine hapsedildiğimiz vadi, Anadolu ortalarıydı. Biz bu vadiye sıkıştırıldık. Etrafımızı çeviren sarp demirden dağlar, yani bizi kuşatan, bize yol vermeyen engeller ve sınırlılıklar ise İtilaf devletleri denilen o batılı devletlerin askerleri, tankları, tüfekleri, gemileri, uçakları bilmem neleri idi.
İşte bu ortamda ne yapmak lazım geldiğini düşünmeye başladık. İçimizden bir kısmı dediler ki: “Biz 1912’de Balkan savaşlarına, 1914’te Birinci Dünya Savaşı’na girdik. İyice zayıf düştük, ne silahımız var, ne başka bir şeyimiz. Biz bu durumdan kurtulamayız. Tek çaremiz, düşmanlara teslim olmak. Onlar ne derse onu yapmak ve onlara katî surette itiraz etmemek. Mandacılık lazımsa mandacı olalım, siyaseten bizi idare etmek istiyorlarsa yönetimimizi hemen verelim. İngilizleri Sevenler Derneği kurmamızı istiyorlarsa kuralım ve hemen sevelim onları, tapalım hatta onlara.
Madenlerimizi, topraklarımızı, limanlarımızı, posta işletmemizi ve buna benzer para getiren bütün ekonomi kaynaklarımızı istiyorlarsa hiç itiraz etmeden verelim. Bizi yok etmek istiyorlarsa etsinler, geri Asya steplerine sürmek istiyorlarsa sürsünler. Yaşadığımız kadar yaşarız” dediler. İşte bunlardan Ali Kemaller, Refik Halit Karaylar, Refii Cevat Ulunaylar çıktı. İngiliz, Amerikan, İtalyan, Fransız mandacıları çıktı. Düşmanla işbirlikçi aydınlar çıktı. Bunlar tam teslimiyetçi aydınlardı. Kendi milletlerine ihanet etmiş, özgüveni olmayan, ümitsiz aydınlardı bunlar.
Bununla kalmadılar, Atatürk’ün önderliğindeki Kuvâ-yı Milliyye yiğitlerini yani Türk’ü özgürleştirme savaşçılarını, Türk’ü gavurun ayağı altında bırakmama mücahitlerini, Türk vatanını gavura peşkeş çekmeme serdengeçtilerini, Türk vatanında Türk’ün kendi kendisini idare ettiği, kendi kültürünü, dilini, dinini yaşadığı hür bir ülke bırakma sevdasında olanları, işgalci düşmanlara ispiyonladılar, sürdüler, hatta onlara idam ettirdiler, öldürttüler, kalleşlik ettiler, düşmanla işbirliği yaptılar.
Bu tam teslimiyetçi aydınların ümitsizlik ve çaresizlik içinde mevcut kuşatılmışlık hâline teslim olmaları, onların Tanzimat’tan beri Batının 18. yüzyıl Aydınlanma düşüncesine ait pozitivist akıl donanımlarıyla ilgilidir. Tanzimat’tan sonraki süreçte batılılaşmacı bir takım aydınlar, Aydınlanma düşüncesinden dogmatik akıl kavramını aldılar. Bu da vara vara pozitivist düşünceye dayandı. Pozitivizmde temel ilke, determinizmdir. Yani sonuçlar, görünen ve bilinen fiziksel sebepler tarafından belirlenir, inancı. Görünmeyen ve bilinmeyen mesela metafizik sebepleri kabul etmedikleri için materyalist oldular. İşte bu insanlar, Millî Mücadele döneminde görünen ve bilinen fiziksel sebepler olarak düşmanların silahça, askerce güçlü; bizim ise zayıf oluşumuzu görüyorlardı. Bu sebeplerden bizim savaştan zaferle çıkmamız gibi bir sonuca inanmıyorlardı. Yani zihinleri pozitivist sarp dağlar tarafından çevrilmiş bir vadi mahkumları idiler.
O zamanın tam teslimiyetçi aydınlarının izdüşümleri bugün de var. Onların torunları bugün de ortalıkta dolaşıyor. Bugün içine hapsedildiğimiz vadi, Türkiye’dir. Etrafımızı çeviren demirden sarp dağlar, ağır dış borçlar, silah ve teknolojide batıya bağımlılık, emperyalizmin içimize soktuğu çeşit çeşit fitneler, Ermenicilik, Kürtçülük gibi etnikçilik sorunları, Türk milletinin duyarsızlığı, bilgisizliği, bilinçsizliği vs şeklinde çoğaltılabilir. İşte etrafımızı çeviren bu sarp dağlar karşısında tam teslimiyetçi aydınlar, ne olursa Avrupa Birliği’ne girelim, Amerika’ya tam teslim olalım, Batıdan ne tür dayatma gelirse gelsin hepsini kabul edelim, diyorlar.
Yaşamak için bankalarımızdan topraklarımıza kadar elimizde ne var ne yoksa satalım savalım, Kıbrıs’ı Rumlara verelim, Talabani, Barzani ne istiyorsa onlara da istediklerini verelim. Ermenistan’a da her istediğini verelim, diyorlar. Bu küresel çağda bağımsız bir devlet olmaz, o yüzden millî bağımsızlıktan vazgeçelim, millî Türk devlet yapısını tasfiye edelim diyorlar. Yani tam bir sömürge aydını tavrı gösteriyorlar.
 
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
Kınalı kuzular dedelerinin yolunda yürüdü
"Dedeciğim ben geldim"
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Vergi böyle toplanmaz
Eski Bakan Çelebi'den sert eleştiriler
'Tüm Almanya seçimdeki büyük başarınızı biliyor'
Steinmeier, Yavaş'a böyle dedi
Trabzonspor'un eski başkanı vefat etti
Evinde ölü bulundu
Bakan'ın sözlerine tepki gösterdi
'Tam bir Düyûn-ı Umûmiye sistemi'
İlk 3 ayda harcamaları yüzde 120 arttı
CHP: Tasarruf Saray'dan başlasın
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
Kınalı kuzular dedelerinin yolunda yürüdü
"Dedeciğim ben geldim"
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Vergi böyle toplanmaz
Eski Bakan Çelebi'den sert eleştiriler
'Tüm Almanya seçimdeki büyük başarınızı biliyor'
Steinmeier, Yavaş'a böyle dedi
Trabzonspor'un eski başkanı vefat etti
Evinde ölü bulundu
Bakan'ın sözlerine tepki gösterdi
'Tam bir Düyûn-ı Umûmiye sistemi'
İlk 3 ayda harcamaları yüzde 120 arttı
CHP: Tasarruf Saray'dan başlasın
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.