Batı emperyalizmi, özellikle Tanzimat sonrası süreçte Osmanlı Türk Devletini parçalayıp yok etmek için, içimizden ayarladıkları bazı grupları teröristleştirip bizi uğraştırma siyasetlerine ağırlık verdiler. II. Abdülhamid döneminde uygulanan bu siyasetin bugün tarihin tekerrürüne izin vermeyip, tarihi yeniden inşa edecek çok kararlı bir Türk siyasî iradesine ihtiyaç şiddetlenmiştir. Doğu Anadolu toprakları üzerinde Ermeni Devleti kurmak isteyen bir Ermeni terör örgütü, 21 Temmuz 1905 günü Yıldız Camiinden Cuma namazından çıkan II. Abdülhamid’e karşı bir bombalı saldırı düzenledi. Saatli bomba patladı ama Sultan, camiden biraz geç çıktığı için ölümden kurtuldu. Fakat çok sayıda vatandaş şehit oldu. O dönemin karanlık aydınlarından Tevfik Fikret, “Bir Lahza-i Teahhur (Bir Anlık Gecikme)” adında bir şiir yazdı ve bu şiirinde Ermeni teröristin Sultan II. Abdülhamid’i öldürememesine üzüldü ve o teröristi kahraman ilan etti. Şiirinde şöyle dedi:
“Ey darbe-i mübeccele (yüce darbe), ey dûd-i müntakim (intikam alıcı duman),
Kimsin? Nesin? Bu savlete sâik (saldıraya sevkeden), sebeb ne? Kim?
Arkanda bin nigâh-ı tecessüs (meraklı bakış), ve sen nihân (yoksun),
Bir dest-i gaybı (görünmeyen bir eli) andırıyorsun, rehâ-feşân (kurtarıcı).
Ey şânlı avcı, dâmını bîhûde (tuzağını boşuna) kurmadın!
Atdın... Fakat yazık ki, yazıklar ki vuramadın!”
O zamanki Ermeni terör örgütleri, Batı emperyalizmi tarafından destekleniyordu. Osmanlı Devlet-i Aliyyesini bölüp parçalamak ve bu topraklarda Türk hâkimiyetine son vermek istiyorlar, bunun için Osmanlı vatandaşı bazı Ermenileri kandırarak, onlara silah, para, her türlü desteğin yanında siyasi ve hukukî destek de veriyorlardı. Ülke içindeki bu terörist gruplar sadece dışarıdan değil, aynı zamanda içerden de destek buluyordu. Nitekim Tevfik Fikret gibi kişiler bu teröristleri kahraman olarak ilan ediyorlardı.
O zamandan bu zamana fazla bir şey değişmedi. Batı devletleri merkezli Haçlı-Siyon odakları, günümüzde de Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünü yaptığı Kuva-yı Milliye’nin büyük bir mücadeleyle vatanımızı emperyalist işgalci güçlerden kurtarıp millî bir Türk devleti olarak inşa ettiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni parçalayarak yok etmek için var güçleriyle çalışıyorlar. O zamanın Ermeni terör örgütlerinin yerini bugün PKK almıştır.
PKK da bugün kadınları, çocukları, gencecik öğrenci kızları, esnafı, köylüyü, askerimizi, polisimizi, önüne kim gelirse canice öldürüyor, yakıyor yıkıyor. Başta Amerika olmak üzere bütün Batılı devletlerden ve diğer bazı emperyalist devletlerden her türlü desteği görüyor. İçerde de gazeteci, televizyoncu, uzman, azman, siyasetçi, aydın, sivil toplum kuruluşçu, vakıfçı, liberal, bir kısım İslamcı, bilmem ne adlı Tevfik Fikret’in torunları, her gün gazete ve televizyonlardan bu eşkiyayı halk kahramanı, gerilla, hak, hukuk, demokrasi, özgürlük savaşçısı gibi adlarla öven, yüreklendiren yazılar yazıyor, konuşmalar yapıyorlar.
PKK terörüne karşı ciddi bir önlem alınmadığı gibi, bunların propagandacılarına her türlü basın yayın organı tahsis edilmiş vaziyettedir. Dünyanın hiçbir yerinde demokrasi adına terörü ve teröristi öven, propagandasını yapan, meşru gösteren kişi ve grupların bu kadar serbest olduğu, ayrıcalık tanındığı bir ülke gösterilemez.
PKK eşkiyası, Türk milletine ve devletine karşı savaş açmış bir terör örgütü olmasına rağmen, bununla mücadele etmek yerine müzakere etmeyi, PKK taleplerini yasal yollardan yerine getirmeyi, PKK ne istiyorsa vermeyi politika zannedenler, bu bilinçli ya da bilinçsiz tavizleri vermeye devam ederlerse, yarın kasıla kasıla yönetecekleri bir ülke bulamayacaklardır. Hemen hemen neredeyse bütün gazete ve televizyonlarda görevlendirilmiş ihanet propagandacıları, her gün Kürt sorunu adı altında PKK terörünün ve terör yoluyla, şantajla dayatılan bölücü, yıkıcı taleplerinin meşruluğunu anlatmaya çalışıyorlar.
Tevfik Fikret’in torunları olan Türk düşmanı, emperyalizm görevlisi karanlık aydınlar, vatanı bölüp parçalama, millî Türk devletini ortadan kaldırma misyonlarını “PKK’yı tatmin etmek, Türkleri ikna etmek” şeklinde formüle etmişlerdir. Eşkıya terör, açlık grevi, gösteri gibi her türlü şantajla sonu gelmez isteklerle politikaları yönlendirmeye çalışıyor. Bunda maalesef büyük oranda da başarılı oluyor. Bunun sebebi de etkin Türk siyasetine millî Türk iradesinin hâkim olmamasıdır. Zira başta anayasamız olmak üzere bütün kurumlarımızdan Türklük değerlerini yok etmeye çalışan bir siyasi baskının ağırlığı var. Üç iri partinin yönetim kademesinin Amerikancı zihniyet tarafından şekillendirilmesiyle Millî Türk siyasî iradesi esir alınmıştır. PKK eşkiyasının şirretliğinin bir arka plan zemini de budur.
PKK, Haçlı-Siyon zihniyetli odaklar tarafından İsrail’in güvenliği için, İsrail’in güdümünde olacak şekilde, güya demokrasi ve insan hakları adına bir korsan devlet kurdurmak için oluşturulan ve desteklen bir terör örgütüdür. PKK eşkiyasına taviz verilerek devletin devamı sağlanamaz; tam tersine devletin parçalanması ve yok olması daha da hızlandırılmış olur. Bu terör örgütü acilen yok edilmelidir.
Bunun için Türk emniyet güçlerinin tam bir seferberlik içinde büyük bir operasyon yaparak, tek bir eşkıya kalmayıncaya kadar temizlik harekâtı kararlılıkla yapılmalıdır. Amerika, Avrupa, Rusya gibi devletlerin ekonomik, siyasi ve askerî desteği yok edilmelidir. Bu bağlamda bu ülkelerle olan ekonomik, siyasi ilişkilerimiz çok etkili bir koz olarak kullanılmalıdır.
PKK’nın hukukî kılıfa büründürülmüş ya da kanunsuz bütün gelir kaynakları kurutulmalıdır. Bu bağlamda yurt içinde 2 milyar dolar, Avrupa’da ise 300 milyon euroluk maddi kaynakları kesilmelidir. Bundan sonra Güneydoğu Anadolu bölgemizde bütün kurumlarıyla çok sağlam bir devlet hâkimiyeti tesis edilmeli ve PKK propagandasının etkisi altında kalmış vatandaşlarımız, millî ve dinî değerlerimizde buluşturularak tek bir Türk milleti kimliğini içselleştirmeye ikna edilmelidir.
“Ey darbe-i mübeccele (yüce darbe), ey dûd-i müntakim (intikam alıcı duman),
Kimsin? Nesin? Bu savlete sâik (saldıraya sevkeden), sebeb ne? Kim?
Arkanda bin nigâh-ı tecessüs (meraklı bakış), ve sen nihân (yoksun),
Bir dest-i gaybı (görünmeyen bir eli) andırıyorsun, rehâ-feşân (kurtarıcı).
Ey şânlı avcı, dâmını bîhûde (tuzağını boşuna) kurmadın!
Atdın... Fakat yazık ki, yazıklar ki vuramadın!”
O zamanki Ermeni terör örgütleri, Batı emperyalizmi tarafından destekleniyordu. Osmanlı Devlet-i Aliyyesini bölüp parçalamak ve bu topraklarda Türk hâkimiyetine son vermek istiyorlar, bunun için Osmanlı vatandaşı bazı Ermenileri kandırarak, onlara silah, para, her türlü desteğin yanında siyasi ve hukukî destek de veriyorlardı. Ülke içindeki bu terörist gruplar sadece dışarıdan değil, aynı zamanda içerden de destek buluyordu. Nitekim Tevfik Fikret gibi kişiler bu teröristleri kahraman olarak ilan ediyorlardı.
O zamandan bu zamana fazla bir şey değişmedi. Batı devletleri merkezli Haçlı-Siyon odakları, günümüzde de Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünü yaptığı Kuva-yı Milliye’nin büyük bir mücadeleyle vatanımızı emperyalist işgalci güçlerden kurtarıp millî bir Türk devleti olarak inşa ettiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni parçalayarak yok etmek için var güçleriyle çalışıyorlar. O zamanın Ermeni terör örgütlerinin yerini bugün PKK almıştır.
PKK da bugün kadınları, çocukları, gencecik öğrenci kızları, esnafı, köylüyü, askerimizi, polisimizi, önüne kim gelirse canice öldürüyor, yakıyor yıkıyor. Başta Amerika olmak üzere bütün Batılı devletlerden ve diğer bazı emperyalist devletlerden her türlü desteği görüyor. İçerde de gazeteci, televizyoncu, uzman, azman, siyasetçi, aydın, sivil toplum kuruluşçu, vakıfçı, liberal, bir kısım İslamcı, bilmem ne adlı Tevfik Fikret’in torunları, her gün gazete ve televizyonlardan bu eşkiyayı halk kahramanı, gerilla, hak, hukuk, demokrasi, özgürlük savaşçısı gibi adlarla öven, yüreklendiren yazılar yazıyor, konuşmalar yapıyorlar.
PKK terörüne karşı ciddi bir önlem alınmadığı gibi, bunların propagandacılarına her türlü basın yayın organı tahsis edilmiş vaziyettedir. Dünyanın hiçbir yerinde demokrasi adına terörü ve teröristi öven, propagandasını yapan, meşru gösteren kişi ve grupların bu kadar serbest olduğu, ayrıcalık tanındığı bir ülke gösterilemez.
PKK eşkiyası, Türk milletine ve devletine karşı savaş açmış bir terör örgütü olmasına rağmen, bununla mücadele etmek yerine müzakere etmeyi, PKK taleplerini yasal yollardan yerine getirmeyi, PKK ne istiyorsa vermeyi politika zannedenler, bu bilinçli ya da bilinçsiz tavizleri vermeye devam ederlerse, yarın kasıla kasıla yönetecekleri bir ülke bulamayacaklardır. Hemen hemen neredeyse bütün gazete ve televizyonlarda görevlendirilmiş ihanet propagandacıları, her gün Kürt sorunu adı altında PKK terörünün ve terör yoluyla, şantajla dayatılan bölücü, yıkıcı taleplerinin meşruluğunu anlatmaya çalışıyorlar.
Tevfik Fikret’in torunları olan Türk düşmanı, emperyalizm görevlisi karanlık aydınlar, vatanı bölüp parçalama, millî Türk devletini ortadan kaldırma misyonlarını “PKK’yı tatmin etmek, Türkleri ikna etmek” şeklinde formüle etmişlerdir. Eşkıya terör, açlık grevi, gösteri gibi her türlü şantajla sonu gelmez isteklerle politikaları yönlendirmeye çalışıyor. Bunda maalesef büyük oranda da başarılı oluyor. Bunun sebebi de etkin Türk siyasetine millî Türk iradesinin hâkim olmamasıdır. Zira başta anayasamız olmak üzere bütün kurumlarımızdan Türklük değerlerini yok etmeye çalışan bir siyasi baskının ağırlığı var. Üç iri partinin yönetim kademesinin Amerikancı zihniyet tarafından şekillendirilmesiyle Millî Türk siyasî iradesi esir alınmıştır. PKK eşkiyasının şirretliğinin bir arka plan zemini de budur.
PKK, Haçlı-Siyon zihniyetli odaklar tarafından İsrail’in güvenliği için, İsrail’in güdümünde olacak şekilde, güya demokrasi ve insan hakları adına bir korsan devlet kurdurmak için oluşturulan ve desteklen bir terör örgütüdür. PKK eşkiyasına taviz verilerek devletin devamı sağlanamaz; tam tersine devletin parçalanması ve yok olması daha da hızlandırılmış olur. Bu terör örgütü acilen yok edilmelidir.
Bunun için Türk emniyet güçlerinin tam bir seferberlik içinde büyük bir operasyon yaparak, tek bir eşkıya kalmayıncaya kadar temizlik harekâtı kararlılıkla yapılmalıdır. Amerika, Avrupa, Rusya gibi devletlerin ekonomik, siyasi ve askerî desteği yok edilmelidir. Bu bağlamda bu ülkelerle olan ekonomik, siyasi ilişkilerimiz çok etkili bir koz olarak kullanılmalıdır.
PKK’nın hukukî kılıfa büründürülmüş ya da kanunsuz bütün gelir kaynakları kurutulmalıdır. Bu bağlamda yurt içinde 2 milyar dolar, Avrupa’da ise 300 milyon euroluk maddi kaynakları kesilmelidir. Bundan sonra Güneydoğu Anadolu bölgemizde bütün kurumlarıyla çok sağlam bir devlet hâkimiyeti tesis edilmeli ve PKK propagandasının etkisi altında kalmış vatandaşlarımız, millî ve dinî değerlerimizde buluşturularak tek bir Türk milleti kimliğini içselleştirmeye ikna edilmelidir.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015